Cumhuriyet Hafta Sonu/3 Haziran 2006

Heyecanlıyım; çünkü Cumhuriyet’in yayınlamaya başladığı bu haftalık ekte ben de yazıyorum. Heyecanlıyım; çünkü gelecek hafta Morrissey konser vermek üzere İstanbul’da olacak.
1980’lerin alternatif rock akımının en önemli gruplarından The Smiths’in vokalisti Morrissey, grubun dağıldığı 1987 tarihinden bu yana kariyerine tek başına devam ediyor ve başarılarıyla hala müzik dergilerinin kapaklarında yer alıyor.
İstanbul, kültür ve sanat etkinlikleriyle giderek dışa açılan önemli bir metropol. Bu şehirde yaşamanın getirdiği birçok sıkıntı var. Ama bana sorarsanız, böyle büyük kentlerde yaşamanın en olumlu yanı, bu ayağımıza gelen kültür ve sanat etkinliklerine katılma olanağı. Morrissey konseri de, bu olanaklardan biri.

“Neden Morrissey müzik tarihinde ayrı bir yere sahiptir?”
-Kolaycılığa hiç kaçmadığı için,
-Sosyal konulara ve çevrenin korunmasına karşı duyarlı olduğu ve tavır aldığı için,
-Politik konularda her zaman aktif olmaktan vazgeçmediği ve İngiliz Kraliyet ailesine, Margaret Thatcher’a, Tony Blair’e ve George W. Bush’a karşı görüşlerini, FBI ve İngiliz Gizli Servisi MI5 tarafından sorgulanmasına yol açacak kadar sorun olsa da hiç çekinmeden dile getirdiği için,
-2004 yılında Amerika’daki başkanlık seçimlerinden önce kendi internet sitesinde bir mesaj yayınlayıp, George W. Bush’un Amerika’yı bu gezegendeki en terör saplantılı ülke haline getirdiğini söyleyerek, Amerikan vatandaşlarına John Kerry’e oy vermeleri çağrısında bulunduğu için,
-”Mexico” adlı şarkısında Amerika’da daha iyi yaşam koşulları arayan Meksikalıları desteklediği için

-2004 yılında yayımladığı “America Is Not The World” adlı şarkısında, Amerikan başkanlarının hiçbir zaman siyah ırktan, kadın ya da gay olmadığını, bunun tersi gerçekleşene kadar da Amerika’nın özgürlükler ve fırsatlar ülkesi olduğuna inanmayacağını söyleyip, “Neden Estonya’da Amerika için şişko domuz dendiğini merak etmiyor musun?” diye sorduğu için,
-Bu yıl yayımlanan yeni şarkısı “I Will See You In Far Off Places” adlı şarkısında Amerikan bombalarıyla ölen Ortadoğulu insanları konu edindiği için,
-Kanada’daki fok avını protesto için bu ülkede konser vermeyeceğini açıkladığı için,
-Kendisini MTV şarkıcılarına değil, İngiltere’nin kuzeyindeki yoksul müzisyenlere yakın hissettiğini söylediği için,
-Amerikan tarihindeki herhangi bir başkan için verilen oylardan daha fazla oyun kullanıldığı “Pop Idol” gibi şov programlarının ve ödül sisteminin müziğe zarar verdiğini, ödül peşinde koşan müzisyenlerin pazarlamacıdan farkı kalmadığını düşündüğü için,
-Kendi özel hayatı hakkındaki bir haberin herhangi birisine faydası olabileceğini sanmadığını söyleyip, bu konudaki soruları yanıtlamayı reddettiği için,

-”Seks, uyuşturucu ve rock” üçgenini kırmayı başarıp, birçok müzisyenin tersine, müzikte yükselirken diğer ikisinin tuzağına düşmemeyi başarabildiği ve kendisine yöneltilen eleştirilere, “Kafamın içinde çılgın, vahşi bir adam olsa da, sağlığıma önem veriyorum; ilkelerim var. İçip içip sahne ortasında yığılmayı hiçbir zaman hoş bulmadım. Benim tüm hayatım sanatçı olmak adına yapılan bir özveridir. Bu da benim lanetim,” diyerek gülüp geçtiği için,
-Yalnızlığını, müzik endüstrisinde ve toplum içinde daima dışlanan biri oluşunu, “Ben kendimin en iyi dostuyum. Her gece yatağa kendimle gidiyorum, kendimle uyanıyorum. Ben ve kendim asla boşanmayacağız ve hep iyi geçineceğiz, Şanslıyım,” diyecek kadar büyük bir olgunlukla ve akılcı bir şekilde karşıladığı için...
Bütün bu yukarda saydıklarıma karşın, Morrissey, kendi tanımıyla “sadece Manchesterlı bir müzik hayranı” ve 10 Haziran Cumartesi günü Maslak Parkorman’da Efes Pilsen One Love Festivali kapsamında İstanbullulara merhabe diyecek.