8 Ekim 2006 Pazar

Primal Scream'den Bu Defa Blues Rock


By on 00:31:00

© Zülal Kalkandelen
Cumhuriyet Hafta Sonu/7 Ekim 2006

Doksanlı yıllarda İngiliz rock tarihinin en iyi albümlerinden biri olarak tarihe geçen “Screamadelica” ve 2000’li yıllarda “XTRMNTR” adlı albümleriyle müzik dünyasını etkileyen Primal Scream grubu, dokuzuncu stüdyo albümünü kısa bir süre önce yayımladı.

“Riot City Blues” adını taşıyan albüm, grubun 2002 tarihli “Evil Heat”teki elektronik soundunu geride bıraktığının kanıtı. Solist Bobby Gillespie önderliğindeki grup, dans müzik etkisindeki rock’tan ilk yıllarındaki blues etkisindeki rock’a dönmüş. Farklı müzik türlerini denemekten hiç kaçınmayan grup, bugüne kadar psychedelic funk’tan glam rock’a, electro-punk’tan klasik rock’a kadar her türde örnekler verdi. Primal Scream’in beni en çok çeken özelliklerinden biri de müzikteki bu deneysel anlayışları.

Her ne kadar grubun elektronik müzikle flörtünün etkisiyle ortaya çıkan tarzı tercih ediyor olsam da, Riot City Blues’u da önyargısız bir şekilde dinledim ve diyorum ki; Rolling Stones sevenler bu albümü kaçırmasın. Özellikle albümün ikinci şarkısı “Nitty Gritty” çalarken, sanki gerçekten Rolling Stones’u dinlediği duygusuna kapılıyor insan.

Hayranları bilir; Primal Scream hiçbir zaman şarkı sözleri için dinlenen bir grup olmamıştır. Bu albümde de sözler özel bir dikkat gerektirmiyor. Hatta fazlasıyla basit ve sıradan denilebilir. Fakat iddiasız bir şekilde “sadece rock and roll yapmak adına” yapılan şarkılar bir o kadar da ilginç.

Adını, Dr. Arthur Janov’un psikoterapide acının tartışılarak değil yeniden yaşanılarak tedavi edilmesini öneren yöntemi “Primal Therapy”den esinlenerek alan grup, ilk başlardan bu yana her zaman müziklerinin de içlerinden geldiği gibi olmasını amaçladı. O nedenle, sözlerde ya da müzikte bir şeyleri kanıtlama adına hiçbir zorlama yapılmaması rastlantı değil. Kimileri ciddiye almayacak olsa da, onlar içlerinden geldiği gibi söylüyor, istediklerini çalıyor.

Britanya adasının bu sivri dilli grubu, 20 yılı aşan kariyerleri boyunca her zaman merakla izlendi. “Swastika Eyes” adlı o ünlü şarkılarında Amerika’daki aşırı sağ tehlikesinden söz eden, “Kill All Hippies” gibi şarkılarda sosyal konulara eğilen Primal Scream’in bu albümünde politik mesajlar ön planda değil. Eğer bu tür şarkılar bekliyorsanız, hayal kırıklığı yaşayabilirsiniz.

Fakat yine de sendikacı babasından otoriteye baş kaldırmayı miras aldığını söyleyen Bobby Gillespie’nin bu konulara az da olsa bulaşmaması pek olanaklı değil gibi görünüyor. Örneğin, albümde yer alan favori şarkım , “When The Bomb Drops”, molotof kokteyllerini anlatıyor. Bu şarkıda özellikle mükemmel çalınan gitarlara dikkat etmenizi önereceğim. Zaten müziğe duyarlı kulaklar hemen yakalayacaktır bunu. Eh, ne de olsa gruba burada Echo and the Bunnymen’den gitarist Will Sergeant eşlik etmiş.

Will Sergeant’ın yer aldığı bir diğer şarkı ise, Doğu müziğinden etkiler taşıyan “Little Death”. Bu şarkı ayrıca, Primal Scream’in deneysel çalışmalardan öyle kolay kolay vazgeçmeyeceğini de gösteriyor. Albümün diğer ünlü konuk müzisyenleri ise, Nick Cave & The Bad Seeds’den kemancı Warren Ellis ve The Kills’in vokalisti Alison Mosshart.

Müzik dünyasının en ilginç gruplarından Primal Scream girintili çıkıntılı, inişli çıkışlı yoluna, bu defa eğlenceli albümleri “Riot City Blues” ile ve yine Bobby Gillespie’nin çığlıklarıyla devam ediyor.

Yazan: Zülal Kalkandelen

Translate