© Zülal Kalkandelen
Cumhuriyet Hafta Sonu/13 Ocak 2007
Piyasadaki MP3 çalarların en gözdesi iPod, Amerika’da son günlerde muhafazakarlarla liberaller arasında yeni bir tartışmaya konu oldu. Bu ilginç tartışma, Amerikan medyasının ünlü muhafazakar isimlerinden Bill O’Reilly’nin iPod hakkındaki düşüncelerini şu ifadelerle açıklamasıyla başladı: “Benim iPod’um yok. Hiçbir zaman da kullanmam… Eğer hayatınızdaki temel odak noktası makinelerse, bu bütün Amerika için çok olumsuz bir etki yapar… Hiç o bilgisayar tutkunlarıyla konuştunuz mu? Yani onlarla karşılıklı konuşabiliyor musunuz?”
Bill O’Reilly, medya patronu Rupert Murdoch’un sahip olduğu Fox televizyon kanalındaki The O’Reilly Factor adlı şovunda ve yine kendi sunduğu radyo programında savunduğu tartışmalı görüşleriyle tanınıyor. iPod hakkında söylediklerinin bu kadar büyük tepki çekmesinin nedeni ise, Amerika’da bu aletin çok yaygın bir şekilde kullanılması. Özellikle New York’ta, sokaktaki her 10 kişiden 7’sinin, iPod’un sembolü haline gelen beyaz kulaklıklarla müzik dinleyerek yürüdüğü görülüyor. Hatta bu nedenle “iPod Kuşağı” şeklinde bir ifade de günlük konuşma diline girmiş durumda.
2001 yılında Apple firması tarafından satışa sunulduğu günden bu yılın kasım ayına kadar olan süre içinde, dünya ölçeğinde 68 milyondan fazla iPod satıldığı biliniyor. Bu hafta, Apple’ın New York 5. Cadde’de yeni açılan mağazasına uğradım ve iPod fenomenine bir kez daha tanık oldum. Sanki bedava dağıtılıyormuş gibi kuyruğa girmişti insanlar. Durum böyle olunca, bütün büyük metropollerde görülen bu sokakta MP3 çalar dinleme alışkanlığı, bazılarını rahatsız etmeye başladı.
MP3 Çalarlar Topluma Zarar Verebilir mi?
İşte Amerika’daki tartışmanın odaklandığı nokta da, ara başlıktaki bu soruya kimilerinin “evet” diye yanıt vermesi. Muhafazakarların düşüncesine göre, MP3 çalarlar insanların sokakta birbirleriyle konuşmasını engelleyip sosyal temasın önüne geçiyor! Gerçekte, bu görüş sağlam temellere oturmuyor. Çünkü, MP3 çalarlardan önce CD çalarlar ve ondan önce de “walkman” denilen radyo- kaset çalarlar zaten girmişti hayatımıza. Bu nedenle, sokakta yürürken kulaklıkla müzik dinlemek yeni bir alışkanlık değil.
iPod’un teknolojik özellikleri ve tasarımı nedeniyle çok tutulduğu ve bir moda yarattığı doğrudur; fakat toplumdaki sosyal temasın önündeki engel gibi gösterilmesi yanlıştır. İnsanlar birbirleriyle konuşmuyorlar ya da daha az konuşmayı tercih ediyorlarsa, bunun sosyal, psikolojik, politik, ekonomik ve kültürel daha derin nedenleri olmalı. Örneğin, dünyanın içinde bulunduğu kaosun insanlarda yarattığı hayal kırıklığı, bir yandan savaş devam ederken hayatımızı hiçbir şey yokmuş gibi sürdürmenin ağırlığı, gergin politik ortamda giderek kamplaşan ve ekonomik sıkıntıların altında ezilen sosyal sınıflar vb.
Gürültü Kirliliğinin Dayanılmaz Ağırlığı
Durum böyleyken, gürültü kirliliğinin vardığı had safhada kentte yaşamaya çalışan insanların, akıp giden zamanı biraz olsun renklendirmek adına kulaklık takıp kimseye zarar vermeden müzik dinlemelerinin nasıl bir zararı olabilir? Tersine, müziğin ruh okşayıcı etkisi, daha huzurlu bir toplum yaratılmasına yardımcı olmaz mı? Araştırmalar, müziğin insanların ruh sağlığına yaptığı olumlu katkıları ortaya koyuyor, hatta doğrudan müzikle tedavi edilen hastalıklar bile var. Trafikle boğuşarak gürültü içinde yaşamanın yarattığı bunalımı ancak büyük kentlerde oturanlar bilir. Hiç New York’un o ünlü ambulans sesleri ve itfaiye sirenleri arasında yürümeyi denediniz mi? İstanbul’daki gürültüyü tarif etmeye hiç gerek yok; kent içinde yarım saat yürüyüş yapın, eve dayak yemiş gibi dönersiniz.
Bu durumda, gürültü kirliliğine dayanabilmek için kulaklıkla müzik dinleyenleri, makineleri hayatlarının odak noktası yapmakla ve sosyal teması engellemekle suçlamak doğru mudur? Eğer makinelerden kurtulmak istiyorsak, o zaman önce yollardaki araba sayısını azaltmakla işe başlamamız gerekir. Büyük kentler sanki insanlar için değil, daha çok arabalar için tasarlanmış gibi gözükmüyor mu? Yaya kaldırımlarına ve sokakların iki tarafına karşılıklı park edilen arabaların arasında, korna seslerinin estirdiği gürültü terörünün içinde yürümeye çalışırken müzik dinlemeyip ne yapayım?
Siz de böyle düşünüyorsanız, takın kulaklığı başlayın yürümeye. Fakat iki konuda dikkatli olmayı unutmayın. Birincisi, işitme kaybına yol açmamak amacıyla aletin sesini fazla açmamak. İkincisi de, müziğe dalıp etrafınızda olanlardan uzaklaşmamak. Yani yoldan gelip geçen arabalara ve yankesicilere dikkat etmek. Bunları ihmal etmediğiniz takdirde, inanın, bu tasarım harikası aletlerden yayılan müzikle sokaklar şenlenecek, o trafikte geçirdiğiniz sıkıntılı saatler bile daha “dayanılır” hale gelecek. Müziğin sihri de burda işte…