© Zülal Kalkandelen
Cumhuriyet Hafta Sonu/17 Mart 2007
Bu hafta sonundan başlayarak ay sonuna kadar İstanbul Modern’e gitmek için üç büyük nedeniniz var. Çünkü İstanbul Modern Sinema’da mart ayında üç önemli etkinlik yapılacak.
Birincisi, 2003 yılında üniversite öğrencileri tarafından düzenlenen “Uluslararası Animasyon Festivali”ne katılan Türk ve uluslararası yapıtlardan oluşan bir seçki sunulacak. Animasyondan hoşlanıyorsanız, bu festivale katılan çalışmaları 22 Mart Perşembe günü saat 19:00’da izleyebilirsiniz.
İkincisi, 23-31 Mart arasında, Uzakdoğu sinemasının parlak yönetmenlerinden Yimou Zhang’ın büyüleyici bir görsel şölen olan son filmi “Altın Çiçeğin Laneti” gösterilecek.
Üçüncü ve bana göre en önemli nedense, “Donnie Darko” adlı filmin mart ayı sinema programında yer alması. Aslında, bu olağanüstü filmin gösterilmesinin nedeni, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü nedeniyle, oyuncu Maggie Gyllenhaal’a “Özgür Ruh” başlıklı özel bir bölüm ayrılmış olması. Amerikan bağımsız sinemasının en yetenekli oyuncularından biri olan Gyllenhaal da, bu kült filmin oyuncularından.
29 Mart’a kadar sürecek bu özel bölümde, genç oyuncunun seksi, mazoşist ve ateşli sekreter rolüyle kariyerinin dönüm noktasına ulaştığı filmi “Secretary”nin yanı sıra, sıra dışı komedisi “Lütfen Beni Öldürme” (Stranger Than Fiction) ve yalnızca İstanbul Modern Sinema’da gösterilecek olan ödüllü son filmi “Sherrybaby” de yer alıyor.
Donnie Darko: Gelmiş Geçmiş En Yaratıcı Filmlerden Biri
Fakat benim bugün üzerinde durmak istediğim asıl konu Donnie Darko. En beğendiğim filmleri sıralamam gerekse, mutlaka ilk beşin içinde yer alacak olan, o yaratıcılığın doruklarında gezinen, karanlık, garip, provokatif ve son derecede ilginç film. Korku, şüphe, psikolojik dram, kara komedi, bilim kurgu, hepsi Donnie Darko’da bir araya gelmiş. 2001 tarihli film, bugün 32 yaşındaki olan genç yönetmen Richard Kelly’nin eseri.
Maggie Gyllenhaal dışında, Drew Barrymore, Patrick Swayze, Jena Malone ve ER dizisiyle tanınan Noah Wyle de rol aldığı filmin başrolünde, geçen yıl Brokeback Dağı adlı filmle büyük çıkış yapan Jake Gyllenhaal rol alıyor. Canlandırdığı karakter, Orta Amerika’da bir banliyöde tipik ailesiyle birlikte sıradanmış gibi görünen bir hayat süren ve sorunlu bir ergenlik dönemi geçiren 16 yaşındaki Donnie Darko’dur. Donnie, gördüğü şizofreni tedavisi için ilaç kullanan antisosyal bir gençtir. Annesiyle babası oğullarının davranışlarından endişe duysalar da onu anlamazlar. Gündüzleri sıkıcı ve normal bir yaşam süren Donnie uyurgezerdir. Bir gün yine uykusundan bir sesle kalkıp evinden dışarı çıktığında insan boyutlarında adı Frank olan bir tavşanla karşılaşır. Frank, ona 28 gün, 6 saat, 42 dakika ve 12 saniye sonra dünyanın sonunun geleceğini söyler. Ertesi gün bu defa pijamalarını giymiş bir halde bir golf sahasında uyanır ve bileğinde 28:06:42:12 yazılı olduğunu görür. Evine döner, fakat odasının üstüne bir jet motoru düşmüştür. Uyurgezer olması sayesinde ölmekten kurtulur. Donnie’nin yalnızca üç dostu vardır: Tüm garipliklerine karşın onunla çıkmayı kabul eden kız arkadaşı, hipnozla sorunları aşacaklarına inanan psikiyatristi ve yalnızca kendisinin görebildiği insan boyutlarındaki tavşan ya tavşan kostümü içindeki adam. Fakat Frank, Donnie’nin içindeki öfkeyi ateşleyip onu yıkıcı davranışlarda bulunmaya yöneltmektedir.
Amerikan Banliyölerindeki Hayata Eleştiri
Baştan sona garip ama ilginç diyaloglar ve sanrılarla dolu olan filmi izlerken, bir sonraki sahnede ne olacağı konusunda hiçbir tahminde bulunamıyorsunuz. Filmi izledikten sonra bile hiçbir şey anlamadığını söyleyenler az değil. Aslında, 1988 yılında Amerikan başkanlık seçimi sırasında geçen film, Reagan dönemine ve her şeyin normalmiş gibi gözüktüğü Amerikan banliyölerindeki hayata ciddi bir eleştiri getiriyor. David Lynch filmlerinde olduğu gibi, o banliyödeki insanlar sanki başka bir dünyadanmış gibi geliyor.
Donnie’nin hoşlanmadığı muhafazakar öğretmenine, çevresinde iletişim kuramadığı insanlara olan tavrı, okul, kilise, ev üçgeninde önceden biçimlendirilmiş hayat tarzını kabul edemeyişinden kaynaklanıyor. Ailede herkes birbirini umursuyor görünse de kimse gerçekten birbirini tanımıyor. Kullandığı ilaçlar, Donnie’nin iyileşmesine değil, aksine sürekli olarak hayal dünyasında gezmesine ve yalnızlığının giderek derinleşmesine yol açıyor. Film, 1980’lerin sonunda geçmesine karşın, bugünkü Amerikan toplumuna da ışık tutuyor.
Küçük bir bütçeyle çekilen bağımsız bir film olduğu göz önünde bulundurulursa, Donnie Darko, özel efektleri, Rene Magritte ya da Marc Chagall resimlerini andıran fantastik ve masalsı sahneleriyle de çok başarılı. Frank’in en masum hayvanlardan biri olan tavşan olarak seçilmesi ise ironik. Filmin övgüye değer yanlarından bir diğeri de müzikleri. Bana göre tüm zamanların en güzel şarkılarından iki tanesi filmin soundtrack albümünde yer alıyor: Echo and the Bunnymen’den “The Killing Moon” ve Joy Division’dan “Love Will Tear Us Apart”! Ayrıca Duran Duran’dan “Notorious”, Tears For Fears’den “Head Over Heels” ve The Church’den “Under The Milky Way” gibi unutulmaz şarkılar çok büyük bir incelikle kullanılmış.
Donnie Darko hakkında sayfalarca yazılabilir. Fakat yazılsa da böyle bir film tam olarak anlatılamaz. O nedenle, izlememiş olanlara kaçırmamalarını öneriyorum. Filmden hoşlanmasanız bile Jake Gyllenhaal’un muhteşem performansını görmüş olursunuz. İyi seyirler!
İstanbul Modern Sinema’da Donnie Darko gösterim gün ve saatleri:
17 Mart Saat 17:30/ 20 Mart Saat 20:00/ 23 Mart Saat 17:30
www.istanbulmodern.org