© Zülal Kalkandelen
Cumhuriyet Hafta Sonu/3 Mart 2007
A: “Sigaranızın dumanını olduğu gibi yüzüme üflüyorsunuz, farkında mısınız?”
B: “Sigara içmek yasak mı burda? Böyleleri gelmiş konsere, yazık olmuş! Evde oturmalı bunlar!”
Beyoğlu’nda bir konser salonunda geçen bu diyalogda ben, acı kokulu sigara dumanının bombardımanı altında kalıp neye uğradığını şaşıran A’yım. Karşımdaki de yirmili yaşlarında gözüken bir bayan. Buna benzer diyaloglar giderek yaygınlaştığı ve konser salonlarında terör estirdiği için, sonunda bu konu hakkında yazmaya karar verdim. Aslında gazetenin cumartesi günleri yayımladığı bu ekin, daha çok insanlara hayatın güzel yanlarını yansıtması hoşuma gidiyor. Zaten yeterince sorunlarla boğuşan insanlar, en azından hafta sonu kültür ve sanat haberleriyle biraz olsun rahatlayabilirler diye umuyorum. Fakat bu hafta, bazılarının hiç hoşuna gitmeyeceğini bilsem de, olumsuz bir yazı yazacağım. Çünkü bazen olumsuzluğu yazmamanın kendisi, sonunda en büyük olumsuzluğu yaratabiliyor.
Ben, hem işim gereği, hem de sevdiğim müzisyenleri canlı dinlemekten çok zevk aldığım için sık sık konserlere gidiyorum. Fakat sigara dumanı yüzünden her defasında hevesim kursağımda kalıyor. Ne yazık ki bu, benim kişisel bir sorunum olmaktan çok öte, birçok insanın ortak şikayeti. O nedenle, bu yazıyı benim gibi düşünenler adına yazıyorum.
TOPLUM İÇİNDE YAŞAMAK VE FARKLI OLANA HOŞGÖRÜ
Gazetelerde geçen günlerde çıkan bir haberle karşılaşmışsınızdır; Fransa gibi sigarayı icat eden bir ülkede bile artık kamuya açık kapalı alanlarda sigara içilmesi yasaklandı. Avrupa’nın birçok ülkesinde ve Amerika’da artık bu konu tartışılmıyor bile. Nedeni basit. Burada sigaranın insan sağlığına verdiği zararları ortaya koyan bilimsel gerçekleri sıralayacak değilim. Bu gerçekleri bilerek sigara içme tercihinde bulunanlara bir diyeceğim yok. Elbette, her birey sigara içip içmeme konusunda kendi tercihini yapmakta serbesttir. Fakat kapalı bir alanda bir arada bulunmak durumunda kaldığımızda, bir başkası içiyor diye ben de onun dumanını solumak zorunda olmamalıyım. Bu kadar açık aslında. Hep söylenir ya; birisinin özgürlüğü bir başkasının özgürlüğünü engellememelidir.
“Niye bu kadar büyütüyorsun?” diye soranlar olabilir. “Sigara dumanının üzerine yapışan kokusundan rahatsız oluyorsan konserden sonra evine git, gir banyoya yıkan, temizlen. Kıyafetlerini de at makineye yıka, paltonu kuru temizlemeciye gönder” diyebilirsiniz. Bunları zaten yapıyorum ama benim asıl sorunum, solumak zorunda kaldığım, genzimden geçerek gözlerimden yaşlar akmasına ve midemin bulanmasına neden olan o acı dumanla. Çok sevdiğim ve günlerce heyecanla beklediğim Echo & the Bunnymen konseri sona ermeden salonu terk etmeme neden olan o dayanılması olanaksız dumanla.
Sorun öyle boyutlara varmış durumda ki, sanki başkalarının sağlığını tehdit eden davranıştan sigara içmeyenler sorumluymuş gibi, onların konser salonlarına gelmemesi istenebiliyor! Oysa sigara içmeyenler içenlere, “evinizde oturun, gelmeyin konsere” demiyor, sadece sigarayı kapalı alanda içmemelerini istiyorlar. Kent içinde beraber yaşamanın ana kuralının başkalarına saygıdan geçtiğini unutan bir toplum olma yolunda hızla ilerliyoruz. İnsanlar artık kendisine benzemeyene, kendisi gibi davranmayana hoşgörüyle yaklaşamaz oldu. Bu soruna, “Sigara içmiyorsan gelme konsere, evinde otur!” diyecek kadar faşizan bir yaklaşımla herhangi bir çözüm bulunabilir mi?
DÖNEN ÇARKLAR VE SİGARA
Gittiğim konserlerde karşıma çıkan üzücü bir gerçek de, çoğunluğu üniversite öğrencisi olan gençlerin, sigara içmeyi, “hoş, havalı” anlamında kullanılan, yaygın deyimle “cool” ifadesiyle tanımlaması… Ama inanın, artık 2007 yılında bu hiç de “cool” değil. Bir zamanlar öyle görülüyordu belki. Hollywood filmlerinde John Wayne’i ya da Humphrey Bogart’ı kısık gözleriyle sigara dumanını havaya üflerken gören insanlar etkileniyordu mutlaka. Gerçi filmlerde hala böyle sahneler var.
Sigara paketlerinin üzerinde kocaman harflerle yazan, “Sigara Öldürür” yazısına karşın, neden hala insanların bir de üstüne para vererek onu içmeye devam ettiklerini soruyorum kendime. Filmlerde rol alan aktörlerin yanı sıra, konserlerde kimi müzisyenler de kendisine hayran gençlere bakarak sigarasını tüttürüyor. İdolleri, arkadaşları, aile bireyleri içiyorsa onlar neden içmesin? Bir de bakıyorsunuz, hemen her konserde, salonun girişinde bir sigara firmasının renkli ışıklarla süslü standı kurulmuş; parlak, seksi kıyafetler içindeki genç kızlar gelen geçene bedava çakmak dağıtıyor. Çünkü o firma konsere sponsor olmuş… Reklam yapılacak… Dünyada günde 11 bin, yılda 4 milyon kişi sigara yüzünden ölürken, bazıları sırf pasif içici olma nedeniyle sağlığını kaybedip, ağır bedeller öderken, birileri de para kazanacak. Bu çark ve sistem böyle dönecek…
Siz bunu mu “cool” buluyorsunuz?