© Zülal Kalkandelen
Cumhuriyet Hafta Sonu/30 Haziran 2007
Yazının başlığına esin kaynağı olan şarkıyı eminim çoğu kişi tahmin etmiştir: 1990 yılının unutulmaz şarkısı “Nothing Compares U 2”. Üstün yetenek Prince’in yazdığı bu şarkı, o dönemde İrlandalı müzisyen Sinead O’Connor’ın yorumuyla ün kazandı. Gelmiş geçmiş en güzel ayrılık şarkılarından biridir, videosu da 1990’lı yıllarda yapılan en başarılı videolar arasında yer alır. Sinead O’Connor tutkuyla şarkı söylerken, yalnızca onun kusursuz yüzünü gösteren yakın plan çekimler, şarkıyı izleyicinin belleğine kazır. Şimdi ben 17 yıl sonra neden bu şarkıyı hatırlıyorum? Çünkü rock müziğin asi kızı Sinead O’Connor, 14 Temmuz’da İstanbul’da! Parkorman’da düzenlenecek Masstival kapsamında sahneye çıkacak olan sanatçı, yazın en heyecanla beklenen konserlerinden birisini verecek.
SINEAD O’CONNOR VE PROTESTOLARI
Bugün artık 41 yaşında ve dört çocuk annesi olan O’Connor, 1987 tarihli ilk albümü “The Lion and The Cobra”dan bu yana, özgün sesi ve şarkıları, kazınmış saçları, tartışmalı görüşleri, öfkesini yansıtan protest tavırları, klişelere ve müzik sektörünün ticari zorlamalarına karşı duruşu ile her zaman ilgi odağı oldu. Kendi ülkesi başta olmak üzere, dünyanın birçok yerinde ve özellikle Amerika’da, hem çok sevilen hem de nefret edilen bir kişilik haline geldi. Çünkü düşüncelerini söylemekten hiç çekinmedi.
Ayrılıkçı örgüt IRA (İrlanda Cumhuriyet Ordusu), Papa ve ünlü İrlandalı grup U2 karşıtı açıklamalarıyla büyük tepki çekti. Ticari yönü nedeniyle Grammy ödüllerini protesto etti; asıl misyonunun “Tanrı’yı dinden kurtarmak olduğunu” söyledi.
1990 yılında Amerika’daki bir konseri sırasında sahneye çıkmadan az önce bu ülkenin milli marşının çalınacağını öğrendi ve bu yapılırsa konser vermeyeceğini söyledi. Bunu ırkçı bulduğu için yaptığını, yoksa kimseye hakaret etme amacı olmadığını belirtti ama radyo istasyonlarının şarkılarının çalınmasını yasaklamasına ve Frank Sinatra’nın “onu tekmelemek isterdim” demesine engel olamadı. Oysa o büyük bir Sinatra hayranıydı; tekmeyi yeseydi ancak onur duyacağını söyledi.
Sinead O’Connor, en büyük protestosunu ise, 1992 yılında Amerika’nın sevilen eğlence şovu Saturday Nigth Live’da yaptı. Program sırasında Bob Marley’in “War” adlı şarkısını söylerken, “ırkçılık” sözcüğünü “çocuk istismarı” olarak değiştirdi. Bunu Roma Katolik Kilisesi’ndeki seks istismarını protesto etmek için yapmıştı. Fakat bununla kalmadı. “Şeytan” sözcüğünü söylediği sırada Papa II. John Paul’ün fotoğrafını kameraya tuttu, fotoğrafı paramparça yırtıp fırlattı ve “Gerçek düşmanla savaşın” dedi. O günden bu yana bu görüntülerin yayımlanması yasaklanmış durumda. Sinead O’Connor, 1997’de bu davranışından pişmanlık duyduğunu açıklayıp Papa’dan onu affetmesini istese de, daha sonraki bir röportajında, o olayla ilgili herhangi bir şey değiştirmek isteyip istemediği sorulduğunda “hayır” yanıtını verdi.
Aslında sanatçının tutarsızlık sergilediği tek olay bu değildi. Bir zamanlar lezbiyen olduğunu söyledi, sonra bundan vazgeçti. 2003 yılında kendi internet sitesinde bir açıklama yayımlayıp, “Beni kendi halime bırakın, artık sıradan bir hayat yaşamak istiyorum” diyerek müziği bıraktığını duyurdu ve kendini tinsel eğitime adadı. Sonra müziğe tekrar döndü ve yalnızca kitlesel müziği bırakmış olduğunu açıkladı.
11 EYLÜL 2001’E YANIT
Bütün bunlar kimilerinin Sinead O’Connor’ı acımasızca eleştirmesine neden oldu. Ama bana göre o çok yetenekli ve konuşmaktan korkmayan gerçek bir sanatçı. Bu protestoların ve agresifliğinin arkasında gerçekte, çocukluk ve ilk gençlik döneminde özellikle annesi tarafından kötü muamele görmüş olmasından kaynaklanan ciddi sorunlar vardı. Bu nedenle her zaman çocuk istismarına ve kötü muameleye karşı mücadele etti ve bu temayı işleyen şarkılar yaptı. Örneğin, “Fire on Babylon” adlı şarkısı, kendi çocukluğunun üzerinde bıraktığı etkileri konu alır.
Bugüne kadar yayımladığı 10 albümle 6 Grammy ödülü kazanan sanatçının, bu ay “Theology” adlı yeni bir albümü çıkıyor. “Savaş zamanında bir barış platformu kurmak için” bu albümü yaptığını söyleyen O’Connor, 11 Eylül 2001’den bu yana dünyada olup bitenlere bir yanıt vermek ve güzel bir şey yaratmak istemiş. İstanbul’da bu yeni şarkılarını da seslendirerek o güzelliği bizimle paylaşacağını umuyorum ve o dilden dile dolaşan canlı performansını görmek için sabırsızlanıyorum.