© Zülal Kalkandelen
Cumhuriyet Hafta Sonu/18 Ağustos 2007
Hiç kuşkusuz son 30 yıldır müzik dünyasını en çok etkileyen sanatçılardan birisi Prince. Öylesine verimli bir müzik dehası ki, kariyerine 24’ü stüdyo albümü olmak üzere toplam 49 albüm ve yüzlerce unutulmaz şarkı sığdırdı; 6 kez Grammy Ödülü’nü kazandı; yaptığı film müzikleriyle Oscar ve Altın Küre aldı; tüm dünyada 80 milyonu aşkın albüm sattı. Bunları yaparken de zekası, yeteneği ve yaratıcılığıyla herkese parmak ısırttı. Ve şimdi de o efsaneleşen yeteneğini “Planet Earth” adlı yeni albümünde sergiliyor.
Ülkemizde yeni satışa sunulan albüm çıkışıyla birlikte müzik dünyasında büyük bir tartışmayı da başlattı. Albüm satışa çıkmadan önce İngiltere’nin ünlü gazetelerinden The Mail on Sunday’in 15 Temmuz nüshasıyla birlikte dağıtılınca olanlar oldu. Daha önce de birçok CD ve DVD gazetelerle dağıtılmıştı ama bu yapılan bir ilkti. Henüz satışa sunulmamış bir albümün tam 3 milyon adet kopyası ilk kez bir gazete ile ücretsiz veriliyordu. Tabii buna karşı tepkiler de şiddetli oldu. Müzik mağazalarının oluşturduğu birlik ayağa kalktı ve bunu kariyeri boyunca Prince’e destek olanlara yapılmış büyük bir kötülük olarak değerlendirdi. Oysa Prince’e göre bu bir doğrudan pazarlama yöntemiydi. İngiltere’deki büyük mağaza zinciri HMV, bu yönteme karşı yapabileceği fazla bir şey olmadığını görünce, mağazalarında gazeteyi satma yolunu seçti.
Aslında bu olay, işin içinde Prince olduğu için pek de hayret verici değil. 30 yıldır onu izleyenler iyi bilir; her zaman tartışmalı olayların içinde oldu Prince. Eski plak şirketi Warner Bros.’un dayatmalarını açığa vurmak için yüzüne “slave” (köle) yazıp dolaştı. Yine aynı nedenle 1994 yılında “The Most Beautiful Girl In The World”ü kendi olanaklarıyla single olarak yayımladı. Ertesi yıl “The Gold Experience” adlı albümü yayımlamayı reddetti ve sonunda kendi plak şirketini kurdu. Albümlerinin satışını doğrudan kendi internet sitesi üzerinden yapmayı denedi. İsminin Warner Bros. tarafından marka haline getirilip bir ticari araç olarak kullanıldığını söyledi ve bunu önlemek için telaffuz edilemeyen bir işareti isim olarak kullanmaya başladı. 2000’de bu şirketle sözleşmesi bitince yeniden Prince adını aldı. Son günlerde garip bir şekilde küçük otellerde hayranlarına konserler vererek albümünü tanıtıyor. Eh, Prince bu, aklına koyduğunu yapar. Üstelik artık 49 yaşında ve hiç kimseye hiçbir şeyi kanıtlamak zorunda değil; o bir ikon artık.
“PLANET EARTH”ÜN FARKLI MESAJLARI
Prince’in fırtınalı müzik yaşamı düşünüldüğünde, Planet Earth’ün çıkışıyla kopan bu gürültü hiç de şaşırtıcı değil. Ama şaşırtıcı olan başka bir şey var; o da Prince’in bu albümde ilk kez sosyal ve politik mesajlar vermesi. Bazıları bunu sanatçının Yehova Şahitleri’ne katılması nedeniyle o eski seksi şarkı sözlerine elveda deyişi olarak yorumlayabilir. 1980’lerdeki Prince’le karşı karşıya olmadığımız doğru. Ama yine de, Planet Earth’de ve bir önceki albüm “Black Sweat”de az da olsa satır aralarında yapılmış akıllıca dokundurmalar yok değil.
Albümün açılışını, içinde bulunduğumuz döneme uygun olarak çevreci mesajlar veren “Planet Earth” adlı şarkının girişindeki solo piyano yapıyor. “50 yıl sonra bizim hakkımızda ne diyecekler? Suyu ve atmosferi umursadık mı?” diye sorarak başlayan şarkı, sonuna doğru siyasi bir boyut kazanarak günümüzün en önemli sorununa parmak basıyor. “Geçerli bir nedeni olmadan başlayan ve neden sürdürüldüğü belli olmayan bir savaşa çocuğunuzu gönderdiğinizi düşünün” diyor Prince, “Eve dönebilirlerse hala fakir mi olacaklar?”
Asıl ilginç olan şarkı ise, albümün sonuna saklanmış. Savaşlarda kimsenin kazanmadığını, insanların söyledikleriyle yaptıklarının birbirini tutmadığını anlatan “Resolution”, Prince’ten beklenmeyecek bir protesto şarkısı havasında. Ama farklı olan, Prince’in protestosunu bağırarak değil, hoş bir melodi eşliğinde pop müziğin hafifliğinden yararlanarak yapması.
Albümün en akılda kalıcı şarkısı, U2 soundunu hatırlatan ilk single “Guitar”. Bu şarkısında sadakatsiz bir sevgiliye hitap eden Prince, “Seni seviyorum ama gitarımı sevdiğim gibi değil” diye itirafta bulunuyor.
Listeleri alt üst edecek bir hit şarkıdan yoksun gözüken Planet Earth, müzik açısından yeni bir şey sunmuyor. Bu albümde Prince’in daha önce funk, pop, soul, rock, caz ve R&B türlerinde yaptıklarından farklı bir şey yok. Daha önce kimsenin yapmadığı bir şey de yok. Üstelik “Purple Rain”, “Kiss” “Cream”, “When Doves Cry” gibi tüm zamanların en güzel şarkılarına imza atmış bir sanatçının kariyeri göz önünde tutularak değerlendirildiğinde bazılarını hayal kırıklığına da uğratabilir. Ama şunu da belirtmek gerekir ki, Prince, “Musicology” (2004) ve “3121” (2006) albümleriyle girdiği yolu izleyerek, yine birçok müzik türünü bir arada kullanmış. Prince karışımları sever. Hem rock yapar hem R&B, hem muhteşem baladlarla gönlümüzü fetheder hem funkla coşturur. Şarkı sözleri bazen seksidir bazen de ruhani. Cazibesi bu karışımdır onun. Bu defa sınırları zorlamıyor ama yine yaratıcı, yine keyifli…