13 Ocak 2008 Pazar

Eskilerden Yeniler


By on 12:36:00

© Zülal Kalkandelen/ Dünyalı Yazılar
Cumhuriyet Pazar Dergi/12 Ocak 2008

Bir süredir masamın üzerinde yeni çıkan bazı albümler duruyor. Elbette CD’leri dinledim, ama iş bu albümler hakkında yazı yazmaya gelince hep erteledim durdum. Nedeni; geçmişte severek dinlediğim, ama artık eskisi kadar gündemde olmayan grupların yeni albümleri çıktığında yaşadığım garip bir tedirginlik. Bugün bana bunu hissettiren iki yeni albümden söz edeceğim.

DURAN DURAN- RED CARPET MASSACRE

1980’lerdeki New Romantics (Yeni Romantikler) akımının efsane gruplarından Duran Duran, geçtiğimiz yılın sonuna doğru yayımladığı yeni albümünde epey maceracı davranmış. Müzikal maceraları ilginç bulan ve destekleyen bir müziksever olarak, bu albümü de heyecanla karşıladım. Fakat itiraf etmeliyim ki, son yıllarda pop müziğin ilahı haline getirilen Justin Timberlake ve bugünlerde adı çok sık duyulan prodüktör Timbaland ile işbirliğinde yapılan albüm, ilk dinleyişte olumsuz bir şaşkınlığa yol açtı. Duran Duran yine dans sahnesinde; fakat bu defa kulaklarım, grubun hip-hop dünyası ile yakın temasını garipsedi. Acaba bunun nedeni, grubun aklıma artık her biri klasik olan şarkılarla kazınmış olması mı? 30 yıla yaklaşan kariyerlerinde yaptıkları “Come Undone”, “Ordinary World”, “Planet Earth”, “Wild Boys”, “Notorious”, “Hungry Like the Wolf” gibi şarkılar, aradan onca yıl geçse de, müzik tarihinin en güzel eserleri arasında yer alır.

İşte bu yazıyı ertelememin nedeni, albümü önyargıyla değerlendirme tehlikesine düşmemekti. Kulaklarımın duyduğu müzik, aklımda yerleşen beklentilerden çok farklıydı. Ama acaba o farklılıktan zevk alınamaz mıydı? Bu düşünceyle, albümü tekrar tekrar dinledim ve dinledikçe “The Valley”, akustik gitarların öne çıktığı “Box Full O’Honey”, enstrümantal “Tricked Out”, “She’s Too Much” ve “Dirty Great Monster” adlı şarkıları benimsemeye başladım. Fakat ne kadar dinlersem dinleyeyim, “Red Carpet Massacre”, “Tempted”, “Last Man Standing”, Justin Timberlake’in eşlik ettiği “Falling Down”, Timbaland ve Justin Timberlake ile kaydedilen “Nite-Runner” ve yine Timbaland’ın prodüktörlüğü üstlendiği “Skin Divers” gibi şarkılara alışamadım.

Gitarist Andy Taylor’un, 2006’de yeni albüm hazırlıkları sırasında neden grubun diğer üyeleriyle anlaşmazlığa düşüp ayrıldığını anlamak pek zor değil. O sırada yeni albümün adının “Reportage” olacağı duyurulmuştu, ama yaşanan bu gelişme üzerine o albüm için yapılan tüm çalışmalar bir yana bırakıldı ve sonrasında grup, Timbaland ve ekibi ile bambaşka bir albüm için bir araya geldi. Andy Taylor’un gidişiyle ortaya çıkan boşluk ise, Timbaland’ın ekibinden Nate “Danja” Hills ve Jimmy Douglas’ın gruba eşlik etmesi ve prodüktör koltuğuna oturtulmasıyla doldurulmaya çalışıldı. Garip olan şey şu ki; Simon LeBon yine o muhteşem sesiyle şarkı söylüyor, Nick Rhodes, John Taylor ve Roger Taylor yine grupta ama dinlediğiniz müzik sanki Duran Duran değil… Yine de Timberlake-Timbaland şarkılarından hoşlananlar için ilginç olabilir.

ANNIE LENNOX-SONGS OF MASS DESTRUCTION

İskoçya’nın dünyaya armağan ettiği en tanınmış seslerden birisi Annie Lennox. Sweet Dreams (Are Made of This) adlı Eurythmics şarkısını başka kim onun kadar güzel söyleyebilirdi diye çok düşünmüşümdür. Herhalde kimse söyleyemezdi. O müthiş alto ses, “Love Is A Stranger” ile birçok kişinin hayatının soundtrack’i olmadı mı? 25 yıldır hem Eurythmics grubunun vokalisti olarak hem de solo albümleriyle kariyerine devam ediyor Lennox. 4. solo albümü “Songs of Mass Destruction”, geçen yılın sonlarında çıktı.

Albüm, tüm dünyadaki yardımsever kuruluşlarda ve sivil toplum örgütlerinde çalışanlar ile barış görevlilerine adanmış. Lennox, albüm kitapçığında, Nelson Mandela’yı bir zamanlar hapis yattığı hücrenin konuşma yaparken dinlediğini ve Afrika’daki AIDS hastalığının bir soykırım olduğunu onun ağzından duyduğu o andan itibaren bu konuya dikkat çekmek için çalıştığını anlatıyor. Bu amaçla dünyaca ünlü 23 kadın sanatçıyla birlikte kaydettiği “Sing” adlı bir şarkı da yer alıyor albümde. Bu sanatçılar arasında Madonna, Celine Dion, Faith Hill, k.d. Lang, Beth Orton, Pink, Kelis, Shakira, Anastacia, Dido da bulunuyor.

Her zaman akıllıca yazılmış şarkı sözleri ile farklılığını ortaya koyan Lennox, bu albümde de yine aynı yolda ilerliyor. O yol neresi? “Bu karanlık bir yol,” diyen “Dark Road” adlı şarkı ile karamsar bir havada başlayan albüm, aynı havada sona eriyor. “Karanlık bir albüm ama zaten dünya da zaten karanlık,” diyor 53 yaşındaki sanatçı. Bununla da kalmayıp duygusal boşluklardan ve dünyadaki acılardan söz ediyor. “Ghosts In My Machine”de kadınların acı çekmek için doğduğunu söylüyor, fakat ardından “Sing” adlı şarkıda ekliyor: “Kadın cinsi güçlüdür.” Tüm albüm öylesine bir kadın duyarlılığı ile bezenmiş ki, “Womankind” adlı ayrı bir şarkı bile var. Suyu şaraba döndürüp, kendisine her zaman sevgi gösterebilecek bir sevgilisi olmasını istediğini anlatıyor Lennox. Hangi kadın bunu istemez ki?

Bu albümde eski Eurythmics hitleri yok, ama müzik televizyonu VH1 tarafından “yaşayan en iyi beyaz soul vokali” olarak değerlendirilen Annie Lennox’un yılların eskitemediği olağanüstü güzel sesi var.

Yazan: Zülal Kalkandelen

Translate