6 Ocak 2008 Pazar

İlhan Erşahin: Günümüzün Müziğini Çalıyoruz


By on 12:42:00

© Zülal Kalkandelen
Cumhuriyet Hafta Sonu/5 Ocak 2008



New York underground müzik dünyasının önde gelen kulüplerinden Nublu’nun ve Nublu Records’ın yaratıcısı müzisyen/prodüktör İlhan Erşahin, son aylarda ülkemizde iki yeni albüm yayımladı. Birincisi, ünlü caz müzisyeni Lawrence D. “Butch” Morris yönetiminde kaydedilen “Nublu Orchestra”. Bu albümün özelliği, bir yandan doğaçlama tekniğine dayanırken aynı zamanda orkestranın “Butch” Morris’in gerçek zamanda müzikal düzenleme yapmak için kullandığı hareketlerle yönetilmesi. İkinci albüm ise, üçlü bir serinin ilk çalışması olarak yayımlanan “Wax Poetic İstanbul”. Erşahin’le bir konser öncesinde Babylon’da buluştuk ve albümler üzerine söyleştik.

“Wax Poetic İstanbul”, dinlerken İstanbul’a özgü renkleri sezdiriyor. Bir kentin müziğinizi etkileme süreci nasıl gelişiyor? Örneğin İstanbul için bu nasıl oldu?

İstanbul’da beni günlük hayat etkiliyor. Sabah bir yerde kahvaltı ediyorsunuz, o semtteki insanları görüyorsunuz, belki orada birisiyle tanışıyorsunuz. Yani daha çok sokaklardaki hayat etkiliyor. Ben her zaman şehirlerin içine girmeye, onları yaşamaya çalışıyorum.

Albümde oldukça dinamik, hareketli ve biraz da kargaşa içinde bir İstanbul var ama daha çok kentin keyifli yanları öne çıkmış, pek hüzün yok.

Evet, belki İstanbul’da yaşamadığım içindir. Ayrıca diğer şehirler daha problemli benim için. Bu serideki üç albüm de bu açıdan birbirinden değişik.

Bu albümü yaparken tanınmış Türk müzisyenlerle çalışmışsınız.

Bizim İstanbul Sessions adında bundan ayrı bir grubumuz var. Önce Alp Ersönmez, Turgut Alp Bekoğlu, İzzet Kızıl ve ben dördümüz stüdyoya girdik aslında. Ondan sonra Siya Siyabend grubundan Murat Toktaş’ı çağırdım. Nil Karaibrahimgil’i tanıyorum, onu çağırdım. Hep çevremdeki arkadaşlarımla çalıştık daha doğrusu. Ablamın kızı Dilara ve Athena’dan Gökhan Özoğuz şarkı söyledi. Bu albümde daha çok bir duygu yakalamak peşindeydim. Onu yakaladık sanki.

Nublu Orchestra ise New York’u, daha doğrusu o kentin Lower East Side (Aşağı Doğu Yakası) denilen bölgesinin çok kültürlü ortamını yansıtıyor. Başka bir kentte yaşıyor olsaydınız böyle bir albüm ortaya çıkar mıydı?


Hayır, çıkmazdı. New York’taki kulübümüz Nublu da tamamen New York’a özgü zaten. Nublu Orchestra’nın kaynağı da kentin o bölgesi. Sanki Miles Davis, James Brown, Prince’in devamı gibi yani onların etkisi var. Ayrıca Ornet Coleman, avantgarde caz, dans, elektro etkisi de var.

Farklı müzik formlarının kendilerine has özelliklerini koruyarak ama diğer yandan da büyük bir özgürlük içinde kalarak kolektif bir sound yaratıyorsunuz. Bunun sırrı ne?

Bunu “Butch” Morris şefliğinde yapıyoruz. O Butch’un yarattığı bir konsept ama bu albümde Nublu konseptine uyarladı onu.

Bugün farklı görüşte olanların birbirine tahammül edemediği bir ortamda yaşıyoruz. Ayrıca kalıplaşmış müzik formlarının insanlara dayatıldığı aşırı ticarileşmiş bir müzik ortamı var. Oysa siz bu albümde, biz kendi özelliklerimizle varız ama bir bütün olarak da var olabiliriz diyorsunuz. Bunun arkasında bir duruş var gibi…

Evet, öyle tabii. Nublu sanki özel üyelik gerektiren bir kulüp gibi ama aynı zamanda herkese ve farklı müziklere çok açık.

Nublu Orchestra’nın albüm kapağında İlhan Koman’ın eserlerinin fotoğrafları yer alıyor. Bu da albümün konseptiyle çok uyumlu olmuş.

O kolektif sound ile çok uydu gerçekten. Çağın gençleri de bu şekilde müzik dinliyor. Sabah başka bir tür dinliyorsunuz akşam başka. Her şeye açık, karma bir şey. Yaşlı bir basçı arkadaşım, Nublu gerçekten 2007’ye ulaştı diyor. Çünkü günümüzün müziğini çalıyoruz. Çünkü aslında rock, soul, caz, funk, bunların hepsi eski. Bizim müziğimizde bu türlerin hepsi var ama yine de yeni, bugüne ait bir şey olarak var. Ben zaten yaptığımız hangi türe giriyor diye düşünmüyorum, önemli olan müzik, hangi tür olduğu ya da olmadığı değil.

“Wax Poetic İstanbul” albümünden sonra Copenhagen ve Brazil CD’leri çıkacak. Bu seride başka albüm olacak mı?

Hayır, bunları bir proje olarak gerçekleştirdim. Sadece bu üçü olacak. Bu projede duygusal bir şey vardı; kendimi sanki üç ayrı tablo yapmış gibi hissediyorum. Şimdi artık yeni Wax Poetic albümüne başladık.

Yazan: Zülal Kalkandelen

Translate