
© Zülal Kalkandelen
Cumhuriyet Hafta Sonu/ 9 Şubat 1008
14 Şubat, bütün dünyada Sevgililer Günü olarak kutlanıyor olabilir ama bu yıl İstanbullular için ayrı bir önemi daha var. Çünkü tam on gün boyunca sürecek olan !f İstanbul AFM Uluslararası Bağımsız Filmler Festivali de aynı gün başlıyor. Bu yıl ilk kez 28 Şubat-2 Mart tarihleri arasında Ankaralı sinemaseverlerle de buluşacak olan festivalin programı, birbirinden ilginç ve heyecan verici filmlerle dolu. Fakat benim bu yazıda üzerinde durmak istediklerim, festivalin “Life In Sound” (Sesli Yaşam) adlı bölümünde gösterilecek olan müzik belgeselleri.

Festivalde müzikle sinemayı buluşturan belgesellerden ilki, efsanevi post-punk grubu Joy Division’ı anlatıyor. Yapımın yönetmeni Grant Gee, müzikle ilgilenenlere yabancı bir isim değil. İngiliz yönetmen, daha önce Radiohead grubunun 1997 yılı turnesini izleyip “Meeting People Is Easy” adlı bir belgesel yaptı. Ayrıca, Gorillaz, Blur, Badly Drawn Boy, Spooky, Coldplay ve Suede’in de aralarında bulunduğu birçok grubun videolarını da çekti. Gee’nin “Joy Division” adlı belgeseli, son yıllarda grup üzerine yapılan üçüncü büyük yapım. İlk olarak 2002’de Michael Winterbottom imzalı “24 Hour Party People”i izledik.
Geçtiğimiz yıl ise, Anton Corbijn’in “Control” adlı filmi, Cannes Film Festivali’nin açılışında gösterildi. Fakat Gee’nin belgeselinin, bazı açılardan her iki yapımdan da farklı olduğunu belirtmek gerek. “24 Hour Party People”, yalnızca Joy Division’a değil, 1970’lerin ortalarında Manchester’daki müzik ortamına ve o dönemdeki post-punk grupların ortaya çıkışına odaklanmış.



Festivalin merakla beklenen ikinci müzik belgeseli “Scott Walker: 30 Century Man”. Scott Walker, doğduğu ülke Amerika’da bile yalnızca müzikle haşır neşir olanların tanıdığı bir müzisyen ama, aslında o, müzik tarihinin en yaratıcı isimlerinden birisi…
David Bowie’nin idolü, Jarvis Cocker’ın yeteneğine gıpta ettiği tek kişi, Radiohead, Blur gibi grupların büyük ilham aldıklarını söyledikleri olağanüstü yetenek, yaptıkları müziğin Amerika’da pek de takdir edilmediğini görerek İngiltere’ye yerleşip popüler olan 60’ların grubu The Walker Brothers’ın karizmatik solisti, Brel şarkılarının muhteşem yorumcusu…


!f 2008’in “Sesli Yaşam” bölümünün ağır toplarından birisi de, minimalist klasik müziğin en önemli bestecilerinden Philip Glass. Yönetmenliğini Scott Hicks’in üstlendiği yapım, günümüzün en tanımış ve en tartışmalı müzisyenlerinden Glass’ın bilinmeyen yönlerine 12 bölümde ışık tutuyor. Belgeselde ünlü bestecinin aile üyelerinin yanı sıra, Martin Scorsese, Errol Morris, Chuck Close ve Christopher Hampton gibi çalışma arkadaşlarıyla yapılan röportajlara da yer veriliyor.
Birkaç yıl öncesine kadar İzlanda deyince, müzikseverlerin aklına yalnızca Björk gelirdi. Ama artık hayatımızda post-rock grubu Sigur Ros da var. Dört İzlandalı genç, şarkılarını, anlamı olmayan, kendilerine özgü bir dilde söylüyor, keman yayıyla gitar çalıyor, atmosferik ve minimalist müzikleriyle dinleyenleri muhteşem bir hayal alemine sürüklüyor. Dünyanın en anlaşılmayan ve en utangaç grubunu biraz daha yakından tanımak istiyorsanız, grubun 2006 İzlanda yaz turnesinin arka planını aktaran “Heima” (Homeland: Evde) adlı bu filmi kaçırmayın.