© Zülal Kalkandelen
Cumhuriyet Hafta Sonu/10 Mayıs 2008
Rolling Stone Türkiye dergisi, 2. yaşgününü 14 Mayıs Çarşamba akşamı İstanbul Indigo’da düzenlenecek bir konserle kutluyor. Uluslararası alanda başarı kazanmış saygın bir yayını Türkçe olarak yayınladıkları için tüm ekibi şimdiden kutluyor ve müziğe gönül veren herkes gibi, uzun yıllar dergiyi okuyuculara ulaştırmalarını diliyorum.
Gelelim kutlama konserine... Gecenin özel konuğu, alternatif müzik dünyasının son yıllarda büyük çıkış yapan isimlerinden 28 yaşındaki Kaki King (Katherine Elizabeth King). Bir zamanlar metro istasyonlarında gitar çalarak hayatını kazanan sanatçı, bugün Amerika’nın en ünlü müzik dergilerinden Rolling Stone’un “20 Yeni Gitar İlahı” arasında gösterdiği yeteneklerden birisi.
Foo Fighters grubunun solisti Dave Grohl’un “Şu anda dünyanın en büyük gitaristi” diye söz ettiği Kaki King, akustik gitarı aynı zamanda bir perküsyon aleti gibi kullanıyor. Ayrıca sahnede birçok enstrümanı bir arada çaldığı kendine has performansıyla adından çok söz ettiriyor, Şarkı yazarlığı ve vokaliyle de dikkat çeken sanatçının dördüncü albümü “Dreaming of Revenge” mart ayında yayımlandı. Kaki King’i Foo Fighters’a eşlik ettiği Avustralya turnesi sırasında bulduk ve İstanbul konseri öncesinde sorularımızı yönelttik.
Kendinize özgü çok ilginç bir gitar çalış tekniğiniz var. Bunu kendi kendinize mi öğrendiğiniz?
Temelde evet. Fakat yıllar içinde diğer gitaristlerle çalarken de çok şey öğrendim.
Yeni albümünüzün ismi “Dreaming of Revenge” (İntikam Hayali) ressam Paul Gauguin’in bir sözüne atıf yapıyor. Bu ismi seçmenizin özel bir nedeni var mı?
Bu ismin, albümdeki bazı şarkıların yansıttığı hisse uygun olduğunu düşündüm. Aslında gerçek yaşamda intikam almayı hayal etmiyorum; burada sadece şiirsel bir ifade kullandım.
Dave Grohl gibi önemli bir rock müzisyeninden çok teşvik edici bir övgü aldınız. Ne düşünüyorsunuz bu konuda?
O muhteşem biri! Benim için harika şeyler yaptı. Bu övgüsüyle de büyük bir destek vermiş oldu.
Son albümlerinde Foo Fighters ile çalıştınız. Nasıl bir deneyimdi?
Müthişti! O albümde yer alan “Ballad of the Beaconsfield Miners” adlı şarkının kaydını bir saat içinde yapıp tamamladık.
Sean Penn’in yönettiği “Into the Wild” adlı film için Eddie Vedder ile birlikte müzik yaptınız ve film “En İyi Orijinal Film Müziği” dalında Altın Küre Ödülü’ne değer görüldü. Bu projeye nasıl dahil oldunuz?
Müzik danışmanı Martin Hernandez, filmin ilk kurgusunda benim yaptığım bazı besteleri geçici olarak kullanmıştı. Bu Sean Penn ve editör Jay Cassidy’nin ilgisini çekince, benimle temas edip filmin müzikleri için katkıda bulunmamı istediler.
Bir dönem New York’ta ünlü performans grubu The Blue Man Group ile çalıştığınızı biliyorum. Böyle eğlenceli bir Broadway-dışı şovda görev almanız nasıl oldu?
Canlı müzik yapan orkestrada “chapman stick” denilen müzik aletini çalmak için denemelere girdim. O sırada 22 yaşındaydım ve herhangi bir iş deneyimim yoktu. İşe kabul edildiğimde çok heyecanlanmıştım. En çok gurur duyduğum başarılarımdan birisidir.
Diğer bazı müzisyenler gibi cinsel kimliğinizi saklamayıp eşcinsellik hakkında açık bir şekilde konuşuyorsunuz. Bundan dolayı kariyeriniz etkilendi mi?
Bu gerçekten kariyerimi herhangi bir yönde etkilemedi. “Eşcinsel” bir müzisyen olmak tek başına çok da ilginç değil. Şükürler olsun ki, hayranlarım hayatımı nasıl yaşadığıma değil, daima yaptığım müziğe odaklandılar.
Daha önce İstanbul’a gelmiş miydiniz?
Hayır, ama heyecanla geleceğim günü bekliyorum!