© Zülal Kalkandelen
Cumhuriyet Hafta Sonu/14 Haziran 2008
İstanbul gibi büyük bir kentte yaşamanın birçok sıkıntısı var; trafik, su sorunu, pahalılık derken insanın bazen daha küçük ve sakin yerlere kaçası geliyor. Ama şu da açık ki, müzikten aldığınız zevkin yerini başka bir şey tutmuyorsa, bu kentten uzun süre ayrılmanız zor.
Hele iyi bir caz dinleyicisi iseniz, 2-16 Temmuz arasında İstanbul'dan başka bir yere gitmeniz pek olanaklı değil. Çünkü İstanbul Kültür ve Sanat Vakfı’nın düzenlediği Uluslararası İstanbul Caz Festivali, bu yıl 15. yaşına giriyor; hem de çok tatmin edici bir programla. Cemil Topuzlu Açık Hava Sahnesi, Esma Sultan Yalısı, Aya İrini Müzesi, Cemal Reşit Rey Salonu, Arkeoloji Müzesi, Nardis Jazz Club’ın yanı sıra sokakları ve vapurlarıyla İstanbul yine kocaman bir "Caz Kenti"ne dönüşecek.
Heyecanla beklerken programa bakıp kaçırılmayacak belli başlı konserleri sıralayalım.
ONUR KONUĞU CAZ İKONU HERBIE HANCOCK
Bu yılki açılışı, 2 Temmuz’da onur konuğu Herbie Hancock yapacak. Tuşlu çalgılar ustası Hancock, bu kez iki özel konserle katılıyor festivale. Açık Hava Sahnesi’ndeki konserin başlığı “The River of Possibilities”. Sanatçı, bu konseriyle Joni Mitchell şarkılarını yorumladığı “River-The Joni Letters” projesini İstanbul’a taşıyacak. Hancock, bu projesi ile geçen yıl “En İyi Caz Albümü” dalında Grammy Ödülü kazanmıştı. Konserde, ayrıca bas virtüözü Dave Holland, perküsyoncu Vinnie Colaiuta gibi dünyaca ünlü müzisyenlerin de çalacağını belirtelim.
3 Temmuz için biletinizi hemen almanızı öneririm. Çünkü o akşam Açık Hava Sahnesi’nde Tower Of Power ve Marcus Miler var! 10 kişilik efsanevi grup Tower Of Power, nefesli sazların öne çıktığı soul, funk ve R & B karışımı müziğiyle 40 yıldır geniş bir hayran kitlesi yarattı. O kadar ki, kendilerinin de dedikleri gibi, kim olduğunuz, nerede yaşadığınız ya da hangi müziği sevdiğiniz önemli değil, onlar bir şekilde sizi buluyor.
Aynı gece Tower Of Power’ın ardından Marcus Miller’ı dinleme olanağı bulacağız. Adı özellikle gelişimine önemli katkılarda bulunduğu “slap” tekniği ile anılan Miller, birçok enstrümanı ustalıkla çalabilen büyük bir yetenek. Konserde “Tower Of Power”ın hit şarkısı “What is Hip?”i de yorumlayacağı söyleniyor.
FOLK’TAN LATİN’E, CAZ’DAN ROCK’A
Festivalin en ilginç bölümlerinden “Yeni Ozanlar” serisine bu yıl, neo-folk akımının temsilcilerinden Rufus Wainwright katılıyor. Piyanosuna mükemmel sesiyle eşlik eden sanatçıyı, daha önce birkaç kez sahnede görme olanağı buldum. Öyle dokunaklı bir tonda şarkı söylüyor ki, Aya İrini’nin muhteşem atmosferini düşünürsek, 8 Temmuz'da yine büyüleyici bir geceye imza atacağı kuşkusuz.
9 Temmuz’da bu defa Latin atmosferinin içine dalacağız. Buena Vista Social Club’ın yaşayan tek üyesi Omara Portuondo, 60. sanat yılında Sepetçiler Kasrı’nda olacak. Küba’nın Edith Piaf’ı diyorlar ona. Ama bence, o sadece kendi adıyla tanımlanacak kadar özgün ve büyük bir isim. O Küba’nın eşsiz Omara’sı!
Yorulmadan devam ediyoruz programa ve ertesi gece Brezilyalı şarkıcı, besteci, gitarist, yazar ve insan hakları savunucusu Caetano Veloso’yu dinlemeye gidiyoruz. 5 Grammy ödüllü sanatçı, Brezilya’nın diktatörlük günlerinde gelişen Tropicalismo adlı sanat hareketinin öncülerinden. Şarkılarında yoksulluk ve adaletsizlik başta olmak üzere sosyal konulara değinen, politik duruşu ve müziğe yaklaşımıyla önemli etkiler bırakan Veloso'yu sonunda canlı olarak dinleyebileceğiz.
Nina Simone sevenler, 15 Temmuz’da Sepetçiler Kasrı’nda buluşacak. Cazın bu büyük ismi, ölümünün beşinci yılında, “Sing the Truth” başlıklı bir konserle anılıyor. Gecenin özelliği, dört büyük caz vokalisti ile Simone’un 41. yıl boyunca müzik direktörlüğünü yapan gitarist Al Shackman ve orijinal orkestra üyelerini buluşturması. Nina Simone şarkılarını, Dee Dee Bridgewater, Stacey Kent, Raul Midon ve ülkemizin en başarılı caz vokalistlerinden Sibel Köse’nin sesinden dinlemek zevkli olacak.
Sabırsızlıkla beklediğimiz bir diğer caz gecesi ise, 16 Temmuz’da yine Açık Hava Sahnesi’nde. Üç ayrı kategoride, pop, caz ve R & B’de, Grammy kazanan tek müzisyen olarak tarihe geçen Al Jarreau, aşk şarkılarından oluşan “Love Songs” başlıklı repertuarını yorumlayarak, sahneyi cazın güçlü sesi Dianne Reeves’e bırakacak.
Gördüğünüz gibi, bu sene gerçekten dopdolu bir program sunuyor Caz Festivali. Belki bir konserden diğerine koşuştururken epey yorulacağız, ama bu çok tatlı bir yorgunluk olacak...