© Zülal Kalkandelen
Cumhuriyet Hafta Sonu/2 Ağustos 2008
3 dev ekran... 4 müzisyen... 40 bin kişi... 300 görevli...
Hepsi kocaman bir stadyuma doluştu ve büyük ayin başladı! Geçen hafta sonu Ali Sami Yen Stadyumu’nda yapılan Metallica konserinden söz ediyorum. Aslında sayılar bu müzik olayının büyüklüğünü anlatmaya yetiyor, ama stadyumda o atmosferin içinde olmak bambaşka bir duygu.
Dünyanın en popüler heavy metal gruplarından biri Metallica; ülkemizde de seveni çok. 1999 yılında yine aynı mekanda verdikleri konsere de gitmiş ve aynı coşkuya o zaman da tanık olmuştum. Şunu belirtmek lazım ki, grup elemanları artık gençlikten orta yaşlılığa doğru adım atmış olsa da, Metallica performans açısından tam formunda. “Ah, nerde o eski yıllar” dedirtmiyorlar kısacası...
Televizyonlarda ya da yazılı basında bu tür büyük heavy metal konserlerinin haberleri verilirken, genel olarak, çılgınlar gibi bir öne bir aşağı kafa sallayan gençlerin görüntüleri öne çıkarılır. Oysa bundan çok daha fazlası yaşanır o konserlerde. Kafa da sallanır, ama orada aslında büyük bir gruba ait olmanın verdiği bir haz söz konusudur. Aynı maçlarda olduğu gibi... Üstelik konserlerde o anda rakip takımın taraftarları da olmadığı için, müziğin de etkisiyle çok güçlü bir ortak ruh doğuyor. Nitekim, konser sırasında Metallica’nın solisti James Hetfield de kalabalık ile grup arasında gidip gelen enerjiden söz etti. Bu enerjinin ortaya çıkışında, Hetfield’in karizmasını da kullanarak ayrı bir başarı gösterdiği kesin. Örneğin, müziğin durduğu bir anda seyirciye arkasını dönüp kendisini ekranlarda seyrederek, bir parmak oynatışıyla kalabalığı heyecan içinde bırakabiliyor. Gitara odaklanan parmaklarının her bir hareketiyle çığlıklar, ıslıklar birbirine karışıyor. Doğrusu iyi numaraydı bu...
İki saatten fazla sahnede kalıp hayranlarını coşturan Metallica, performansının yanı sıra, sahne şovuyla da beğeni topladı. Işıklar, patlamalar, muhteşem ses sistemi, ve dev sahne, konseri bir anda görsel bir şova çevirdi. Stadyum konserleri mutlaka çok etkileyici, ama küçük salonlarda müzikle aranızda kurduğunuz o özel bağı kurmaya olanak veriyor mu acaba? Bana sorarsanız vermiyor... Bunu olumsuz bir eleştiri olarak değil, bir tespit olarak söylüyorum.
Belki olumsuz bir eleştiri, Metallica’nın konserde çaldığı şarkıların sıralaması için yapılabilir. En sevilen şarkılarını ikinci yarıya bırakmaları, kanımca ilk yarıdaki heyecan dozunu biraz düşürdü.
Ama sonuçta, stad dışında satılan tişörtleri, CD’leri, bandanaları ve köfte ekmekleriyle kendi ekonomisini de yaratan büyük bir müzik olayıydı. Hiçbir aksama olmadan etkinliği gerçekleştiren Purple Concerts ve EPD Organizasyon’u tebrik etmek lazım. O akşam Ali Sami Yen’de herkes birkaç saatlik de olsa çok mutlu oldu; ta ki konser sonunda Mecidiyeköy sokaklarındaki trafik kaosunun içine düşüp Güngören’de bombaların patladığı haberini alana kadar...
İZLANDA’NIN SIRA DIŞI SESİ BJÖRK KURUÇEŞME ARENA’DA
Yılın en heyecan verici konserlerinden bir diğerini de yarın akşam Björk verecek! Sesiyle, müziğiyle, görüntüsüyle, video klipleriyle, her zaman müzik dünyasının en farklı, en yaratıcı sanatçıları arasında yer aldı Björk. Müziğini hep beğeniyle dinledim. Fakat 1998 yılında İstanbul Caz Festivali kapsamında Açık Hava Sahnesi’nde verdiği konsere kadar, yakın izlemeye almış değildim. Canlı performansını dinledikten sonra çarpıldığım ender müzisyenlerden biri Björk. Açık Hava’da arkada yaylılar ve DJ ile gerçekleştirdiği konserinde dinleyicileri adeta büyülemiş ve o konser uzun süre bir efsane gibi konuşulmuştu.
Mutlaka günümüzün en güçlü kadın vokalistlerinden, ama aynı zamanda sahnede devleşenlerinden. Çok güzel sesi olan ama sahneye çıktığında fazla etkili olamayan nice vokalist gördüm. Björk ise, eşsiz yaratıcılığını ve özgünlüğünü nutkunuz tutularak izleyeceğiniz müthiş bir sanatçı. İzlanda gibi merak uyandırıyor, daima kendini yeniliyor ve müziği büyük bir aşkla yaptığını dinleyicisine hissettiriyor. Bir sanatçı için bundan büyük başarı var mıdır, bilmem. Kuruçeşme Arena’nın o olağanüstü güzel manzarasına karşı şarkı söylerken neler olur, doğadan aldığı etkiyi bize nasıl yansıtır; onu da tam olarak tahmin edemiyorum ama görmek için sabırsızlanıyorum!