© Zülal Kalkandelen
Cumhuriyet Hafta Sonu/6 Eylül 2008
Haberi duymuşsunuzdur; dünyanın en ünlü rock gruplarından R.E.M., 4 Ekim’de Kuruçeşme Arena’da konser verecek. Biletleri 90 YTL'den satılan etkinlikte, ayrıca İngiliz psychedelic rock grubu Spiritualized, ülkemizden Mor ve Ötesi ve Ayyuka da sahneye çıkacak.
Konuyla ilgili haberlerde daha çok R.E.M.’in İstanbul’a gelişi öne çıkıyor. Biz de grubu heyecanla bekliyoruz, ama bu organizasyonun medyada üzerinde pek durulmayan önemli bir yönü var. Pozitif ile İstanbul Kültür ve Sanat Vakfı'nın (İKSV) gerçekleştirdiği etkinlik, S.O.S. İstanbul adı verilen bir sosyal sorumluluk projesi olarak düzenleniyor.
Organizasyonun sosyal sorumlulukla ilgili bu yönü ihmal edilirse, projenin hedefine varması mümkün olmayacaktır. Bu nedenle, merak ettiğimiz ayrıntıları, İKSV Genel Müdürü Görgün Taner (GT) ile Pozitif’in kurucularından Cem Yegül’e (CY) sorduk.
S.O.S. İstanbul nedir?
GT: Sivil toplum örgütlerini buluşturan, onlara projelerini aktarıp paylaşma fırsatını doğuran bir platform bu. O nedenle, ilk yılında dünyanın ve Türkiye’nin önde gelen müzik gruplarının sahne aldığı bir günlük “bir araya geliş” düzenleniyor.
Basın duyurunuzda, sorumluluk sahibi olanları sivil toplum örgütleri ile buluşturmayı amaçladığınız yazıyor. Bunun temel platformu yıllık olarak düzenleyeceğiniz konserler mi olacak? Yoksa yıl içine yayılan etkinlikler de yapılacak mı?
GT: Amacımız, her sene belirli bir günde bir araya getireceğimiz örgütlerin projelerini, dünyadan ve ülkemizden müzik topluluklarını, medya aracılığı ile tüm Türkiye’ye ulaştırmak. Virgin Radio ve NTV proje ortaklarımız. Bu yıl Kuruçesme Arena’da başlattığımız bu proje, ilerdeki yıllarda daha da büyüyecek. Şu anda yıl içine yayma düşüncemiz yok, ama başka disiplinleri de platforma dahil edebiliriz.
Hedefinizi, “kolektif hareket ederek, yapılabilecek çok şey olduğuna dair farkındalığı artırmak” olarak açıklıyorsunuz. Bu “yapılabilecek” olanlar nelerdir?
CY: Şu anda ne kadar ileriye gidebileceğimizi biz de bilmiyoruz; ancak önemli olan şu: Kötü yaşıyoruz, dünyaya ve birbirimize zarar veriyoruz; çıtayı çok da yukarı koymadan kendi kapımızın önünden işe başlamamız lazım. Yaşam biçimimizi değiştirmemiz, yeni standartlar yerleştirmemiz gerekiyor. Bu işin organik bir biçimde büyüyeceğine ve şimdiden öngörmediğimiz boyutları olacağına inanıyoruz.
Bütün dünyada sosyal sorumluluk projeleri yürütülürken müzik etkinliklerine başvuruluyor. Örneğin Live 8, bunun en büyük örneklerinden birisi. Ama Live 8’in, Afrika’ya yardım amacıyla yola çıkıp, Bush ve Blair’in propagandasını yapar hale geldiğini söyleyenler etkinliği protesto ettiler. Sizce bu tür organizasyonların bir reklam aracına dönüşmeyip asıl hedefine varması için nasıl bir strateji izlemek, toplumu nasıl işin içine katmak gerekiyor?
CY: Live 8’i gerçekleştiren ekibi tanıyoruz; Bush ve Blair’den oldukça farklı bir dünya görüşüne sahip bir ekip bu. Amaç Afrika’nın derin sorunlarına dikkat çekmek ve dalgayı başlatmaktı; tabii ki tek başına yeterli olmasını beklemek hayalperestlik olur. Ekibe sorarsanız, protestolar yersiz ve proje amacına ulaştı. O kadar büyük çapta isimleri projeye dahil ederseniz, işin bir reklam boyutu da olacaktır ve bu sanıldığı kadar da kötü olmayabilir; toplumu işin içine katmak için bu isimlerden faydalanıyorsunuz bir anlamda. Ayrıca bu tip projelerde, eski defterlerle vakit kaybetmemek gibi bir yaklaşım da olabiliyor; mesele acil önlem gerektiriyor çünkü.
Bir yandan da bu organizasyonların ekonomik boyutu söz konusu. Ticari faaliyetler ile sosyal sorumluluk projeleri arasında kritik bir çizgi var. O çizgiyi aşmamak mı lazım, yoksa başarı için her ikisini de aynı anda mı hedeflemek gerekiyor?
CY: Gerçekleştirenlerin bir amaç adına büyük riskler aldığı etkinlikler bunlar; S.O.S. İstanbul da böyle. Bunu yaparken hem risklerinizi minimize edip, hem de birtakım sosyal sorumluluk projeleri için fon yaratabiliyorsanız ne âlâ...
R.E.M., Türkiye’de uzun yıllardır beklenen bir grup olduğu için konser çok ilgi görecektir. Onun dışında bu grubu seçmenizin özel bir nedeni var mı?
CY: İyi müzik yapıyorlar, tutarlı bir müzikal ve politik duruşları var ve sosyal amaçlı işleri seviyorlar.
R.E.M. konserinin kamuoyuna duyuracağı ana mesaj ne? Dünyanın ve insanlığın baskı altında olduğunu söylerken özellikle küresel ısınmaya mı dikkat çekiyorsunuz?
CY: Sadece küresel ısınma değil tabii ki. Sonuçta, küresel ısınma duyarsızlığın, adaletsizliğin, açgözlülüğün bir sonucu ve bundan en çok zarar görecek olanlar da yine aynı insanlar. Bunu vurguluyoruz.
Bu proje kapsamında R.E.M.’den sonra ülkemize getirmeyi düşündüğünüz gruplar ya da sanatçılar hangileri?
CY: Şu anda hayal gibi gelebilecek pek çok toplulukla temas halindeyiz. Bu projeye inanılıyor ve biz de çok büyüyeceğini düşünüyoruz. Bu aşamada isim vermemek daha doğru olur...