© Zülal Kalkandelen
Cumhuriyet Hafta Sonu/11 Ekim 2008
“Aranızda kaç kişi İstanbul’dan?” Kalabalıka yer alanların çoğunun eli havada.
“Kaç kişi İstanbul dışından bu konser için geldi?” Ellerin bir bölümü havada.
“Kaç kişi 1975’ten sonra doğdu?” Ellerin büyük bölümünün yine kalktığını gören R.E.M.’in 48 yaşındaki solisti Michael Stipe, bunun üzerine herkesi güldüren bir karşılık veriyor: “Ben de elimi kaldırıyorum. Çünkü harika görünüyorum!”
Doğru söylüyor... Kesinlikle çok iyi görünüyor ve mükemmel sahne performansıyla alkışı fazlasıyla hak ediyor. Ufak tefek, incecik fiziğinden beklenmeyecek kadar enerji dolu. Michael Stipe’ın çekingen ve biraz da soğuk diye nitelenen bir kişiliği olduğu bilinir. Ama sahnede şarkı söylerken hiç de öyle değil. Üstelik kendisine özgü öyle bir dans edişi var ki, işte o ünlü dansı yaptığı zaman çekingenliğinden eser kalmıyor. Geçen hafta sonu Kuruçeşme Arena’da rock grubu R.E.M.’i dinlerken, sahne büyüsü denilen şey bu olsa gerek diyorum içimden...
Pozitif ve İstanbul Kültür Sanat Vakfı (İKSV) tarafından düzenlenen S.O.S. İstanbul adlı etkinlik kapsamındaki konser, R.E.M.’in ülkemizdeki ilk performansıydı. 1980’de kurulan bir grup oldukları düşünülürse, oldukça geç geldiler.
Yeni albümleri “Accelerate”de yer alan şarkıların yanı sıra, eskilerden de çaldılar. Ve tabii dinleyicinin şarkılara katılımını da, her konserde olduğu gibi, yine o unutulmaz hitler sağladı. “Man On the Moon”, “Everybody Hurts” ile çoşan kalabalık, “Losing My Religion”ı hep birlikte söyledi. Obsesif ve karşılıksız aşkın adeta marşlarından biri olan bu şarkıyı on bin kişinin birlikte seslendirişi, görülmeye değer bir manzaraydı doğrusu.
İki saatlik konser sırasında, her zamanki gibi politik mesajlar vermeyi de ihmal etmedi Michael Stipe. Bir Amerikalı olarak bu yıl sonunda hükümetlerinin değişecek olmasından mutluluk duyduğunu söyledi; Barack Obama’ya ve yürüttüğü kampanyaya teşekkür etti. Yaklaşık 8 yıldır Bush hükümeti altında yaşamak, birçok Amerikalı için utanç nedeni gerçekten... Stipe’ın sevincini anlamak hiç zor değil.
S.O.S.’İN ÖNEMİ
Aynı zamanda Kuruçeşme Arena’nın sezon kapanış etkinliği olan S.O.S. İstanbul hakkında da söylenmesi gereken bazı konular var. Öncelikle biz de Michael Stipe gibi birincisi gerçekleştirilen bu organizasyonu düzenleyenlere teşekkür ediyoruz.
R.E.M.’le birlikte, İngiltere’den Spiritualized, ülkemizden Ayyuka ile Mor ve Ötesi’nin de katıldığı, bütün güne yayılan bir ilk buluşma oldu S.O.S. İstanbul. Etkinlik sayesinde birçok sivil toplum örgütünün projelerini tanıtma olanağı bulması önemliydi. Konserler arasında sahnenin bu kuruluşların temsilcilerine bırakılması ve böylece dinleyiciler arasında bir “farkındalık” yaratılmaya çalışılması iyi bir fikirdi.
Fakat kanımca, konuşmaların yapıldığı sırada ses düzeyinin yetersiz kalması bir eksiklikti. Çünkü arkalara doğru gidildiğinde konuşmacıların anlattıklarını duymak neredeyse olanaksızdı. Tabii, sanki R.E.M. her hafta sonu orada konser veriyormuş gibi, müziği dinlemek yerine arkadaşlarıyla bağırarak konuşmayı tercih edenlerin, bir sivil toplum örgütünün temsilcisi konuşurken susmasını beklemek fazla iyimserlik... Dinlemeyi bilmeyen bir toplumda yaşıyoruz. Öğrenemememizin en önemli nedenlerinden biri de bu. Bir toplantıya katılanların dinlemesini bilmesi eğitim meselesi... Dinleyip anlamak ise bir başka mesele...
TEMA Vakfı’nın temsilcisi çevreyi korumaktan söz ederken, bir gencin, uzayan tuvalet sırasına bakarak, “Beklemektense ben denize işemeyi tercih ederim,” diye dalga geçişi inanılır gibi değildi. İnsan Hakları Örgütü’nün projeleri aktarılırken, kadınların yüzde yetmişinin partnerleri tarafından dövüldüğünü duyan delikanlının, “Bak bunu sevdim işte!” diye bağırışına ne demeli?
Elbette o etkinliğe gelen herkesin bu kadar bilinçsiz olduğunu söylemiyorum. Ama olaylara bu şekilde yaklaşan gençler de azımsanmayacak sayıda. Geçenlerde Baskın Oran, gençlerin 12 Eylül’de neler olduğundan haberlerinin bile olmadığını söylerken haksız değildi. Bunda suç kimindir? Giderek eğitimin içini boşaltanların tabii ki!
İşte bu nedenle S.O.S. İstanbul gibi, müziğin eğlenceden öte toplumsal duyarlılığı geliştirmeye de yarayabileceğini gösteren etkinliklere özellikle ihtiyaç var. Tepki göstermek, silkinmek ve inisiyatif alabilmek için! Hani belki uyku fizyolojizisinde REM Uykusu denilen duruma benzer bir şey olur... Hızlı göz hareketleri ile karakterize edilen, beyin aktivitesinin arttığı dönemdir bu. Bu evrede görülen rüyalar hatırlanır. Genel olarak bunun sonrasında birçok kişi uyanır. R.E.M. uzun süredir beklenen bir rüyaydı, sıra artık uyanışta...