© Zülal Kalkandelen
Cumhuriyet Hafta Sonu/22 Kasım 2008
Zamanının azımsanmayacak bir bölümünü konser salonlarında geçiren bir müzik tutkunu olarak bazı izlenimlerimi aktaracağım bu yazıda. Bir konsere neden gidilir? “Elbette müzik dinlemek için,” diyorsanız yanılıyor olabilirsiniz.
İlk anda tuhaf bir soru gibi de gelebilir bu, ama ne yazık ki değil... Ne demek istediğimi daha iyi açıklamak için ülkemizden konser gözlemlerimi maddeleyerek anlatayım...
1-Konsere bir arkadaş grubuyla gidilir. Bunda normal olmayan bir şey yok tabii. Fakat anormallik konserle birlikte başlar; çünkü o gruptaki arkadaşlar konser sırasında hiç durmadan konuşur. Hem sahnedeki müzisyenlere hem de diğer dinleyicilere saygısızlık etmeyi fütursuzca sürdürürler. Bir balad çalıyor bile olsa, onlar için fark etmez; sanki heavy metal konserindeymiş gibi bağıra bağıra konuşurlar. Hiç dinmeyen bir uğultu konser boyunca salona hakim olur. Bu tipler müziği dinlemeyeceklerse, neden bir bara gidip rahatça sohbet etmezler bilmiyorum. Muhtemelen davetiyeleri vardır ve bedava girmişlerdir konsere... Başka açıklaması yok bu davranışın.
2-Konuşmalardan uzaklaşıp müziğe odaklanmak istiyorsanız, sahneye yakın ön kısımlara gitmeniz gerekir. Orta ve arka kısım her zaman daha gürültülüdür. Fakat ön kısımlardakı sıkışıklığı ve itişmeden kaynaklanan ter kokusunu göze almanız gerekir. Ya arkada kalıp müziği tam duyamayacaksınız, ya da müziği duymak için ter kokuları içinde sıkışmayı göze alacaksınız. Zor bir tercih...
3-Konser boyunca kalabalığı enlemesine yarıp bir o tarafa bir bu tarafa geçenleri görürsünüz. Tuvalete gidiyordur ya da bara ulaşmaya çalışıyordur diye düşünerek yol verirsiniz. Plastik bardakla taşıdıkları bira sıkışıklıktan dolayı üzerinize dökülür, ellerindeki sigara mutlaka bir yerinize değip yakar. Ve aynı kişiler gece boyunca defalarca aynı hareketi tekrarlar. Bir insan iki saatlik konser süresince neden sürekli olarak bir taraftan diğer tarafa geçmeye çalışır, henüz nedenini anlamış değilim.
4-Konserin başladığı andan bittiği ana kadar şarkı isteklerini avazı çıktığı kadar bağırarak duyuranlar vardır. O şarkıyı dinlemek için gelmiştir konsere ve dinleyene kadar da susmayacaktır. Bilmez ki, sanatçılar ya da gruplar önceden provasını yaptıkları şarkıları çalarlar konserlerde. Bunun dışına çıktıkları çok enderdir. Ayrıca bir müzisyen, her zaman aynı şarkıları seslendirmek istemeyebilir.
Böyle bağıra çağıra şarkı isteğinde bulunanlara en güzel yanıtı, İstanbul Caz Festivali’nde Antony Hegarty vermiş ve espriyle şöyle demişti: “Sanki patates, soğan istermiş gibi bağırıyorsunuz. Ama bu benim şovum. Ne istersem onu söylerim.”
5-Açıkhava konserlerine özel bir durum da, konser alanına kurulan döner ve kokoreç standları... Ülkemize ilk kez gelen bir grubun canlı performansını dinlemek yerine, kokoreç kuyruğunda beklemek kişisel bir tercih. Ertesi gün de kokoreç yiyebileceğini ama o grubu belki bir daha canlı dinleyemeyeceğini hesap ediyordur herhalde diye düşünüyoruz. Bu bakımdan o tercihin diğer dinleyicilere bir zararı yok. Ama işin dayanılmaz tarafı, sahneye kadar ulaşan kokoreç kokusunun içinde müzik dinlemek... Bu kokuya karşın şarkı söylemenin zorluğuna da The Beastie Boys üyeleri dikkat çekmişti.
SİGARA TERÖRÜ DEVAM EDİYOR
Bütün bunları göze alarak konsere gidersiniz, fakat asıl zorluk sigara dumanına dayanabilmektir. Kış geldi, yine kapalı mekanlara girdik. Sigara yasağının lokantalar, kafeler vb. kapalı alanlarda henüz uygulanmaya başlanmaması nedeniyle, tehlikeli bir ortam sizi bekliyor konser salonlarında.
Geçtiğimiz hafta gittiğim üç konseri de, bu sigara sorunu nedeniyle, bitmeden bırakıp çıkmak zorunda kaldım. İçerde 300 kişi varsa 250’si sigara içiyordu. Bu 250 kişinin iki saat içinde yalnızca birer sigara içtiğini düşünmeyin. Nedense konserlerde zincirleme sigara içme alışkanlığı yaygın. 250 kişi 10’ar tane içince, 2500 adet sigaranın küçük ve kapalı bir salonun havasını ne hale getireceğini düşünün. Havalandırmanın yetersizliği de cabası. Ama zaten öylesine yoğun bir dumanı temizleyecek bir havalandırma sistemi icat edildiğini de sanmıyorum.
Kızaran gözlerden yaşlar akınca ve artık nefes alamayınca, müziğe elveda demekten başka seçenek kalmıyor... Daha önce bu konuda yazdığım bir yazıya okuyuculardan gelen elektronik postalar, benim durumumda olanların hiç de az olmadığını gösteriyor. Birçok kişi, sadece bu nedenle artık konserlere gitmediğini söylüyor.
Kapalı yerlerdeki sigara terörü, bu ülkede birçok alanda görüldüğü gibi, çoğunluğun azınlığa diktasından başka bir şey değil. “Rahatsız oluyorsan çek git, buraya geliyorsan sus otur,” deniyor. Tanıdık geliyor değil mi?