© Zülal Kalkandelen
Cumhuriyet Hafta Sonu/ 28 Şubat 2009
Morrissey’i son gördüğümde, 2006'nın haziran ayında İstanbul’da Parkorman sahnesindeydi. Smokini ve papyonuyla, çok şık görünüyordu. Konsere başlarken, “Merhaba, Zeki Müren... Morrissey!” dediğinde, onu yakından tanımayanlar ne demek istediğini anlayamamıştı...
Ünlü İngiliz alternatif rock grubu The Smiths’in eski vokalisti Morrissey (yaygın adıyla Moz), müzik dünyasının en şair ruhlu yeteneklerinden birisidir ve şarkı sözlerinde kullandığı çağrışımlarla ünlüdür. Simgeleri öyle yerinde kullanır ki, bir sözcükle bile çok şey anlatır...
Zeki Müren’i anarak, Türkiye’yi “Sanat Güneşi” ile özdeşleştirmiş ve ona olan hayranlığını anlatmıştı. Ama aynı anda da, müzik basınında sürekli tartışılan kendi cinsel kimliğine vurgu yapmıştı...
Moz’u canlı olmasa da, internet üzerinde gördüm geçenlerde... Yüzünde mağrur bir ifadeyle, başını hafif yukarı kaldırmış, kucağında bir bebek tutuyordu. Yeni yayımlanan albümü “Years of Refusal”ın kapak fotoğrafıydı bu. Bebek mutlu görünüyor; ama Moz’un yüzünde, meydan okuyan bir tavır var...
Bazıları, bu fotoğrafın ne anlama geldiğini de kestiremedi... Bunu anlamak için, albümdeki şarkı sözlerine bakmak gerekiyor. Özellikle son şarkı, “I’m OK by Myself”, bunun işaretlerini veriyor. Kendinden memnun olduğunu ve ayakta kalmak için başkalarının ahlaki değerlerine ihtiyaç duymadığını anlatıyor bu şarkıda...
Moz’un, basın mensuplarına, o fotoğrafta photoshop kullanılmadığını, bebeğin de kendisinin olduğunu söylerken, herkesi nasıl şaşırtıp eğlendiğini tahmin edebiliyorum...
Son günlerde müzik dünyasını karıştıran bir başka fotoğrafı daha var Moz’un... “I’m Throwing My Arms Around Paris” adlı ilk single’ın iç kapağında yer alan fotoğrafta, kendisine eşlik eden grup üyeleriyle birlikte çırılçıplak görüyoruz karizmatik müzisyeni... Beş erkek çırılçıplak, sadece cinsel organlarının üzerine birer 45’lik plak kondurulmuş!
Söz konusu Morrissey olunca, bu tür sansasyonel olaylar şaşırtıcı değil tabii. İroniyi sever, kışkırtmayı iyi bilir o... Neyi merak ettiğinizi biliyorum; acaba 50 yaşındaki Moz çıplak nasıl görünüyor? Sanırım Google, bu konudaki merakları giderecektir...
PARİS’İN DUVARLARINA SARILAN ADAM...
Albümden çıkan ilk single, Morrissey’in hayatı boyunca arayıp bulamadığı aşkı anlatıyor. “Aşkın olmadığında kollarımı Paris’e doluyorum. Çünkü bir tek taş ve çelik kabul ediyor aşkımı,” diyerek umutsuzluğunu dile getiriyor.
Başka bir müzisyen söylese, pek de üst düzey bir yaratıcılık gerektirmeyen bu sözler, sıkıcı bulunabilir. Ama rock dünyasında bunu söyleyip komik olmayacak birisi varsa, o da Morrissey’dir. Sesinin büyüsünden midir, yoksa karizmasından mı bilmem; ama, Moz kendisini o isyankar romantizmiyle benimsettirdi herkese...
The Smiths döneminde toplumsal içerikli şarkılara daha çok yönelirken, solo kariyerinde iyice kendine döndü. Aşkı bulamayan yalnız adamın hüznünü, drama dizisi gibi sürdürdü yıllarca... Bunun kaynağı da, elbette kendi özel hayatıydı...
The Smiths’in dağılma sürecinde yaşanan sancılardan sonra tek başına var olma mücadelesi verdi Morrissey. Seksi tamamen dışladığını söylediği dönemlerde cinsel yaşantısıyla ilgili tartışmalar hiç bitmedi. Alkolü, uyuşturucuyu reddeden yaşam biçimi ve katı vejetaryenliği nedense hep tepki çekti. Son olarak da, İngiltere’deki göçmenlik konusundaki görüşleri nedeniyle, müzik dergisi NME tarafından ırkçılıkla suçlanıp dava açtı.
Kuralları kendisi koyup kendisi bozan, lafını eğip bükmeden konuşan, güçlü bir kişilik Morrrissey. Böyle olunca da, bazı kesimlerden tepki topluyor.
Bana göre, bu yeni albüm, bütün bu eleştirilere ciddi bir yanıt veriyor. Albüme hareketli bir giriş yaptığı ilk şarkı “Something Is Squeezing My Skull”da, hemen herkesin antidepresan ilaç kullandığı bir toplumda, hissettiği yalnızlığı anlatıyor. Modern dünyada aşkın olmadığını söylüyor ve herhangi bir umut da içermiyor...
Aslında sözlere fazla takılmadan müziğe odaklanabilirseniz, hiç de depresif bir havası yok albümün... Aksine, gitar ağırlıklı enerjik bir rock soundu hakim. Bunun önemli bir nedeni de, prodüktörlüğü, daha önce Bad Religion, Green Day ve The Offspring gibi punk rock gruplarla çalışan Jerry Finn’in üstlenmesi.
Morrissey, “Years of Refusal”ı bugüne kadar yaptığı en iyi albüm olarak tanımlıyor. Ben aynı görüşte değilim; ama en önemli çalışmalarından biri olduğunu kabul ediyorum. Umarım bu son albümü olmaz...
Filter dergisine verdiği röportajda, bir noktada müziği bırakacağını; çünkü çok uzun süre bu işi sürdürmenin, olacakları görme yeteneğinden yoksunluk ve haysiyetsizlik olarak değerlendirileceğini söylemiş...
Morrissey bu; eminim, başarısız olup unutulmaktansa, zirvedeyken ayrılmayı tercih eder... “All You Need Is Me” adlı şarkıda, “Gittiğimde beni özleyeceksiniz,” demesi de bu yüzden...