© Zülal Kalkandelen
Cumhuriyet Hafta Sonu/ 4 Nisan 2009
Geçen hafta New York’tan konser izlenimlerimi anlatacağımı söylemiştim. Bu kentteki konserlerde son dönemde dikkat çeken bazı gelişmeler şöyle:
1. Artık konserlere daha fazla dinleyici çekebilmek için, aynı gecede birkaç grup ya da müzisyen performans gösteriyor. Tek bir grubun konserine bilet alıyorsunuz; ama biliyorsunuz ki, en az iki ya da üç grup dinleyeceksiniz.
Büyük grupların konserlerinde ön grupların çalması zaten alışılmış bir durum. Fakat artık gruplar arasında sahnenin hazırlanması sırasında, yerel DJ’ler performans sergiliyor. Böylece hem beklerken sıkılmıyorsunuz, hem de yeni bir müzisyen tanımış oluyorsunuz.
2. Bu nedenle, en fazla iki saat süreceğini düşündüğünüz konserler, artık 3-3,5 saatten önce bitmiyor.
3. New York’ta konser biletlerinin çoğu, hala çıktığı hafta tamamen tükeniyor. Eskiden de böyleydi; ama kanımca, ekonomik krize karşın durumda değişiklik olmamasının nedeni, birinci maddedeki gelişme... İnsanlar ödedikleri paranın karşılığını fazlasıyla alacaklarını düşünüyor.
LES SAVY FAV
Bu yazıda ilk olarak, Les Savy Fav grubunun konserinden söz edeceğim. Bu ismi henüz duymamış olabilirsiniz; ama art punk’tan hoşlanıyorsanız, bir an önce dinlemenizi öneririm.
( www.lessavyfav.com )
Beş müzisyenden oluşan grup, New York deneysel hardcore rock sahnesinin en ilginç müzisyenlerinden Tim Harrington liderliğinde kuruldu. Geçenlerde Brooklyn Masonic Temple’da verdikleri konsere giderken, sıra dışı bir gece yaşayacağımı tahmin etmiştim. Fakat salonda gördüklerimden sonra şaşırmadığımı söyleyemem.
Harrington’ın dinleyiciler ile ilginç diyaloglara girdiğini, sahneden kalabalığın arasına atladığını, değişik kostümler giydiğini duymuştum. Bunların hepsini o gece de yaptı.
Üzerinde penye askılı kadın geceliği ve başında bone ile çıktı sahneye. Ayakkabıları, sakalı ve her yerinden fışkıran kılları ile oluşturduğu tezat görülmeye değerdi. Boneyi çıkarınca taktığı uzun peruk çıktı meydana. Onu da atınca, kel başı göründü.
İlerleyen dakikalarda gecelikten de kurtulup iç çamaşırı ile kaldı. Kocaman göbeği ile kendini ordan oraya atan, seyircilerin arasına dalan bir adam düşünün.
Kendisi ile bu kadar barışık bir insan zor bulunur. Bir gün önce baba olduğu için enerjisi de iyice artmıştı Harrington’ın. Her zamanki gibi hem güldürdü, hem coşturdu, hem de grubuyla enfes bir müzik ziyafeti sundu.
Harrington, sahneyi birbirine katarken diğer grup üyelerinin sanki hiçbir şey olmamış gibi son derece sakin bir havada çalışı da bir başka tezat.
Konserin sonuna doğru grup sahneye tekrar geldiğinde tüm elemanlar pijama giymişti. Ama tüm konseri benzersiz bir şova dönüştürüp tek başına sırtlayan, sesiyle, bedeniyle, tüm benliğiyle kendisini ortaya koyan Tim Harrington.
Yaptıkları o denli içten ve doğrudan ki, dinlerken saygı duymamak elde değil. O gece Kyp Malone’un (TV on the Radio) da aralarında bulunduğu dinleyicilerin hissettiği de buydu.
FRANCIS AND THE LIGHTS
Prince sever misiniz? Yanıtınız “evet” ise, hemen şu adrese girin: www.francisandthelights.com
Ve orada “A Modern Promise” adlı şarkının videosunu izleyin. Gördügünüz gibi artık yeni bir Prince’imiz var! Evet, ne dediğimin farkındayım; efsane müzisyen Prince’den bahsediyorum.
Les Savy Fav’in konserinde ön grup olarak çaldı Francis and the Lights. Vokalist Francis, sahneye çıkar çıkmaz müthiş karizmasıyla odak noktası oldu. Siyah frak giymiş, saçlarını The Cure’dan Robert Smith gibi taramıştı... Ama dikkat çeken sadece görüntüsü değildi; sesi ve karakteristik dansıyla büyüledi herkesi.
Bir ölçü Phil Collins, bir ölçü Roy Orbison ve üç ölçü de Prince olarak anlatabiliriz Francis’i. Çok geniş bir ses aralığına sahip ve insanı hayrete düşürecek kadar yetenekli.
80’lerin pop’unu, funk ve soul müzik ile mükemmel bir uyumla buluşturan gurubun, gelecekte çok ünleneceğini düşünüyorum. Les Savy Fav’den çok farklı bir müzikleri var ama en az onlar kadar etkileyiciler.
Grubun sitesinde özellikle Kanye West’in “Can’t Tell Me Nothing” adlı şarkısına yaptıkları cover’ı dinlemeyi ihmal etmeyin.
LONGWAVE
Brooklyn’de yaşayan dört müzisyenden kurulu Long Wave, New York’ta canlı dinleme olanağı bulduğum indie rock gruplarlardan biri.
Geçen yıl “Secrets Are Sinister” adlı dördüncü albümlerini yayınladılar. Television, Radiohead ve My Bloody Valentine’ı hatırlatan bir tarzları var. Konserlerinde dinleyicilerin eşlik etmesine olanak veren, akılda kalıcı melodik şarkılarıyla ünlüler. Shoegaze tarzını sevenler için iyi bir alternatif olabilir. ( www.longwavetheband.com )