Cumhuriyet Hafta Sonu/ 27 Haziran 2009
+.jpg)
Konserin sonunda alkışlarla iki kere bis yaptı Röyksopp ve bir EPOL daha coşkuyla bitti. Ama dünya festivallerinin en gözde gruplarından birini İstanbul’da bulmuşken birkaç soru sormadan bırakmak olmazdı. Grup üyelerinden Torbjorn Brundtland ile, konserden önce kaldıkları otelde konuştuk.
FELSEFENİN DİNGİNLİĞİ, DANSIN HIZI
Chill-out, lounge gibi yavaş ritimli tarzlardan, elektronikanın çok daha hızlı türlerine uzanan geniş bir yelpazede müzik yapıyorsunuz. Bunu kendinizi istediğiniz yerde konumlandırmak için bir avantaj olarak mı görüyorsunuz?
Bu çok iyi bir soru... Yanıtlayamadığım sorulara bu karşılığı veriyorum... Fakat şunu söyleyebilirim; bizim içimizde ikili bir durum var. Hem enerji doluyuz hem de oturup sakince felsefe konuşmaktan hoşlanan bir tarafımız var. Yeni albümümüz “Junior”, bugüne kadar yayımladığımız en enerjik albüm. Ama bir süre sonra “Senior” adlı yeni bir albümümüz çıkacak. O pek öyle değil. Müziğimizin herhangi bir şekilde sınıflandırılmasına karşı değiliz. Ama doğrusu, şu ana kadar bunu başarabilen de olmadı...
Norveç’in kuzeyinde Tromso adlı kentte doğup büyüdünüz. Oradaki yaşam müziğinizi ne yönde etkiledi?
Çok geniş bir alanda çok az insanın yaşadığı bir yerdir Tromso. Ancak 50-60 bin insan vardır. Ama kişi başına düşen kilometre bakımından dünyanın en geniş üçüncü kentidir. Daha sonraki yıllarda Bergen’e taşındık. Orası daha Avrupai bir kent. Müzik yapmak ve yaratıcı etkinliklerde bulunmak için çok daha uygun bir yer. Ama orası da kalabalık değil. Aslında İstanbul’u gördükten sonra hiçbir yer için kalabalık diyemem...
Biz Bergen’da yaşadığımız için şanslıyız. Çünkü küresel depresyondan etkilendiğimizi söyleyemem, ama İngiltere’ye sık gidip geldiğimiz için orada olanları biliyoruz. Bunları bilmesek, farklı bir yaklaşımımız olabilirdi.
“JUNIOR"I DİNLEME FORMÜLÜ
Bazı müzisyenler albüm yapma sürecinde kendi içine kapanır. Siz bu süreçte dış dünyayla ne kadar ilgilisiniz?
Ben ilham almak için sürekli çevreme bakarım. Şu anda burada olmak bile benim için bir esin kaynağı. Sokakta yürürken kalabalığın içinde gördüğüm bir gülümseme de etkileyebilir beni. Her şey, insanda farklı bir duygu yaratabiliyor. O nedenle devamlı gözlem yapıyorum.
Öyleyse, İstanbul’a geldiğiniz andan itibaren dikkatinizi çeken ilk şey oldu?
Beni şaşırtan ilk şey vize oldu. Ülkeye giriş yapabilmek için 15 Euro ödedik. Bu daha önce hiç başıma gelmemişti. Ama burada olmaktan dolayı çok heyecanlıyız. Etrafı görmek için henüz pek vaktimiz olmadı. Fakat bir süre kalıp müzik yapmak için iyi bir yer olduğunu hissediyorum.
.jpg)
Bence en iyisi bir güne yayarak dinlemek. Örneğin, sabah uyanıyorsunuz ve yorgunsunuz. Ama mecburen kalkıp duş alıyorsunuz, kulaklıklarınızı takıp işe gitmek için evden çıkıyorsunuz ve güne “Happy Up Here” ile başlıyorsunuz. Sonra otobüse biniyorsunuz ve pek de rahat değilsiniz. Enerjiye ihtiyacınız olduğu sırada “The Girl And The Robot”u dinliyorsunuz. İşe vardığınızda, rahatlamanız lazım; sırada “Vision One” var. Gerisi iş çıkışına kalır. Eve dönerken arabanızda ya da trendesiniz. O atmosfere tam uyansa, “This Must Be It” adlı şarkı. Yemekten sonra Türk kahvesi içerken “Röyksopp Forever” gelir mutlaka. Bundan sonrasında duş sırasında tercihe göre geri kalanlardan birkaç şarkı seçilir ve son şarkı da vücut losyonu sürerken dinlenir. Bence önemli olan, duygusal etki bakımından, aynı şarkıda farklı işler yapmamak!
Sizi elektronik müziğe böyle tutkuyla bağlayan tek bir albüm adı var mı?
Var. Kraftwerk’ün Autobahn adlı albümünün B-Side’ı.