© Zülal Kalkandelen
Cumhuriyet/ 17 Temmuz 2009
İstanbul Caz Festivali'nin “Yeni Ozanlar” serisini her yıl büyük bir heyecanla beklerim. Bu yıl da öyle bekledim. Ancak festivalin son gününde şiddetli yağmur yağınca, korkulan oldu ve konserin kaderi değişti.
Akustik folkun başarılı ismi Emiliana Torrini’yi İstanbul Modern’in bahçesinde dinlemeyi umarken, konsere saatler kala mekânın değiştirildiğini öğrendik. Zorunlu olarak kapalı bir yer bulunmuştu; ama ne yazık ki orası Emek Sineması’ydı...
Zaten konser için hiç uygun olmayan salonda, bir de ek olarak havalandırma çok yetersizdi. Nefes alınmaz hale gelen salonda asıl perişanlığı yaşayanlarsa müzisyenler oldu.
İzlandalı sanatçı Torrini, gece boyunca yüzünden akan terleri silerken güler yüzünü hep korudu. Hatta “Bir daha hiç yıkanmayacağım. Bütün teri üzerimde tutup Türkiye’deydim diyeceğim,” şeklinde espri bile yaptı.
Ve konser başlayalı henüz bir saat olmuştu ki, dinleyicilere veda etti. Bis için geri dönüp birkaç şarkı daha söyledi; ama konserin toplam süresi 1.5 saati bulmadı.
Bunları yazmamın nedeni, festival organizasyonunu eleştirmek değil. Son anda ortaya çıkan aksiliğin giderilmesi için büyük çaba harcandığına eminim.
Fakat o gece yaşananlar bir kez daha kesin olarak gösterdi ki, Emek Sineması artık hiçbir ihtiyaca yanıt vermiyor. Bu nedenle, bir an önce yenilenip, tarihi önemine yakışır hale getirilmeli!
SESLE YARATILAN FARKLI KİŞİLİKLER
Salon fiziki anlamda gerçekten sıcaktı; ama Torrini’nin seslendirdiği duygular da sıcaktı. İzlanda denilince insanın aklına uzaklarda soğuk bir ülke geliyor. Ama ilginçtir; o ülkeden çıkan müzikler de hep çok dokunaklı oluyor.
Emiliana Torrini’yi İzlanda müziğini konu alan “Music from the Moon” adlı belgeselde izlemiştim. Ülkesindeki insanların yaşama bağlanmak için müziğe tutunduğunu anlatmıştı orada...
Emek Sineması’nda ter içinde şarkı söylerken gülümsemesini sağlayan da yine melodilerdi. Çocuksu sesiyle umutlardan, sevgiden söz ederken, daha çok utangaç bir kız edası vardı üzerinde.
Torrini, ses rengi ve yorumu nedeniyle, ünlü İzlandalı şarkıcı Björk’e benzetilir çoğunlukla. Onu andırdığı anlar var; ama bazı farklı özelliklere de sahip.
32 yaşındaki sanatçı, kimi şarkılarda saflığından sıyrılıp olgun bir kadın haline bürünüyor. Fakat hareketleriyle yapmıyor bunu; çünkü sahnede hep aynı yerde, mikrofonun önünde duruyor.
Torrini’nin sırrı, sesini kullanma tekniğinde. Değişik anlamlar yüklediği sesiyle farklı kişiliklere bürünüyor. Bu da, aldığı opera eğitiminin etkisi olsa gerek...
Bunu özellikle 1999 albümü “Love in the Time of Science”da yer alan şarkıları söylediğinde gözlemlemek mümkündü. Trip-hop etkisindeki tarzıyla, Björk’ü değil, daha çok Portishead’den Beth Gibbons’u anımsattı.
Emiliana Torrini, “Yüzüklerin Efendisi: İki Kule” filminin bitiş jeneriği sırasında çalan “Gollum’s Song”u seslendirdiğinden bu yana bütün dünyada tanındı. Umarım İstanbul’a tekrar gelme fırsatını bulur ve biz de daha uygun bir ortamda dinleyebiliriz kendisini...