© Zülal Kalkandelen
Cumhuriyet/ 5 Temmuz 2009
The Magic and the Madness... Yazar J. Randy Taraborrelli, 1991’de yayımlanan Michael Jackson biyografisinde ünlü sanatçıyı anlatmak için bu iki sözcüğü seçmişti.
Michael Jackson’ın sihri neydi? Televizyonda ya da gerçek yaşamında onu bir kez görmek yetiyordu büyülenmeye. Üstün yeteneğiydi onun sihri... Ay yürüyüşünün sırrını kimse çözemedi...
Çılgınlıklarla doluydu yaşantısı. Hayatını sayılarla anlatmaya kalksanız, karşınıza çıkanlar hep çok şaşırtıcı.
9 çocuklu bir ailenin 7. çocuğuydu.
Kardeşleriyle kurduğu The Jackson 5 grubuyla ilk sahneye çıktığında 5 yaşındaydı.
50 yıllık yaşamının 45 senesi müzikle geçti. 13 kere Grammy kazandı.
160 kişinin çalıştığı dev bir çiftlikte, hayvanlarla ve çocuklarıyla birlikte yaşadı.
Krallar gibi görkemli bir hayat sürdü. Ama ödüller, albümler, skandallar ve milyonlarca hayran arasında yalnızlıkla geçti ömrü. Ve sonunda hiç beklenmedik bir anda dünyadan ayrılarak herkesi şok etti.
Şimdi ardından yas tutuyor insanlar. Hayranları öldüğüne inanmak istemiyor. İntihar edenler olduğu söyleniyor. Albüm satışları ise tavan yaptı.
Neden Efsaneleşti?
Tüm dünyaya yayılan bu histerinin bazı nedenleri var. O nedenler, Michael Jackson’ın niye efsaneleştiğini de ortaya koyuyor:
1-Michael Jackson, her şeyden önce insanlar, ülkeler ve kültürler arasındaki sınırları kaldırdı. Önce siyahtı, sonra beyaz. Ne tam bir erkek görünümündeydi ne de kadın. Ne yetişkindi ne de çocuk. Herkes, onda kendinden bir şey buldu.
2-1980’lerde yükselen pop döneminin en büyük temsilcisiydi. Müziğe katkılarıyla, büyük sahne şovlarıyla her zaman gündemde kaldı.
Ama bugünün pop yıldızlarından çok farklıydı. Başarının yetenekle kazanıldığı bir dönemde ün kazandı. Pop müzik tarihine hıçkırık soundunu, ay yürüyüşünü, robot dansını ve kısa film benzeri video klipleri kazandırdı.
Tüm dünyada bir kuşağın gençleri, yürüyüşüyle, dansıyla, giyimiyle onu taklit ederek büyüdü.
Michael Jackson, bugün tek bir şarkıyla ünlenen ama ne sesi ne de yeteneği olan yıldızlardan değildi. Sevin ya da sevmeyin, yeteneğine ve azmine şapka çıkaracağınız gerçek bir sanatçıydı.
3-İnsanlar için bir kahramandı o. Herkesin umutlarının ve hayallerinin ağırlığını omuzlarında hisseden bir süperstardı. Hep yaşayacağına ve muhteşem şovlarla ayakta kalacağına inanılan doğaüstü bir yaratıktı sanki...
Amerikan popüler kültürünün en sevilen karakterleri Süpermen ve Örümcek Adam gibi hep genç, fit ve enerjik kalacağı düşünülen bir idoldü...
Bu yüzden, öldüğünde şok etkisi yarattı. Kimse kabul etmek istemedi ölümünü...
4-Son yıllarda çocuk istismarına yönelik iddialar nedeniyle ağır suçlamalarla karşılaştı. Bu iddiaları hep reddetti ama toplum kararını vermişti: O, hasta bir adamdı...
“Gazeteler benim uzaylı olduğumu yazınca herkes inanıyor, ama ben uzaylı olduğumu söylersem kimse ciddiye almıyor,” dedi bir keresinde. Hakkındaki iddiaların doğruluğu kanıtlanamadı, ama o toplumdan tecrit edilmiş bir halde sürdürdü hayatını.
Normal bir insan değildi ama normal bir hayat sürmesi de mümkün değildi. Bir gün kimseye haber vermeden, şapka ve gözlük takıp Londra’da bir müzik mağazasına gitti. Yeni çıkan albümlere bakmak istiyordu, fakat bir kişi kendisini tanıyınca birkaç dakika içinde izdiham yaşandı ve polis mağazayı kapatmak zorunda kaldı.
Kendisinin ve çocuklarının yüzünü bezlerle kapatıp dolaştı sokaklarda. Kaçtıkça kovalandı, kovalandıkça kaçtı... “Celebrity” kültürünün son kurbanıydı Michael Jackson...
5-Çocukluğunda despot babası tarafından kötü muamele ve şiddet görmüştü. Kameralar önünde o yılları anlatırken eliyle yüzünü kapatıp ağladı.
Bütün o garipliğinin ve psikolojik bozukluklarının kaynağında o yıllar vardı. Daha 5 yaşında sahneye çıkarılıp ailesi için para kazanmak zorunda bırakılan utangaç Michael, çocukluğunu hiç yaşamadı.
Ve öldüğünde vasiyetinde babasının adını hiç anmadı...
BİR EFSANENİN ACI SONU
Michael Jackson’ın hayat hikayesinin üç ayrı yönü var:
1.Başarılarla dolu muhteşem sahne hayatı
2.Yalnız ve tuhaf özel hayatı
3.Finansal krizle sona eren iş hayatı
Bu üçü arasında en şaşırtıcı olan sonuncusu.
Çünkü bize şu soruyu sorduruyor: 20. yüzyılın en büyük pop yıldızı, nasıl oldu da son günlerini borç batağı içinde, korkunç bir finans sıkıntısı içinde geçirdi?
Öldüğünde ardında 500 milyon dolar borç bıraktığı söyleniyor.
Nasıl oldu da, borçları nedeniyle Los Angeles’taki çiftliği Neverland’in 25 milyon dolarlık ipoteğini bile ödeyemeyecek duruma geldi?
Nasıl oldu da bugüne kadar 750 milyondan fazla albüm satan bir müzisyen böyle bir krize girdi?
Kapitalist Piyasa Sömürüsü
Sorunun birinci yanıtı, müzik sektöründe geçerli olan sömürü ile ilgili.
The New York Times’da yayınlanan bir makaleye göre, Michael Jackson’ın 1980’den bugüne kadar albüm satışlarından kazandığı toplam gelir 300 milyon dolar.
Video, single, reklam ve konser gelirlerini de işin içine katarsanız, buna 400 milyon dolar daha ekleniyor. Bunu yıllara bölerseniz, toplam kazancı yılda 25 milyon doları bulmuyor.
Fox TV’nin American Idol yarışmasının jüri üyesi Simon Cowell’e bile yılda 100-144 milyon dolar arasında bir ücret önerdiğini düşünürseniz, çarpıklık ortada. Bunun nedeni de, müzik sektöründe kazançtan aslan payını alanın büyük plak şirketleri olması.
Michael Jackson’ın finansal krize girmesinin bir diğer nedeni, acımasız kapitalist piyasanın ağına düşmesi...
Yapılan hesaplara göre, Jackson’ın sanat hayatı boyunca 1 milyar dolardan fazla para kazanmış olması gerekiyor. Buna sahip olduğu 500 milyon dolarlık Sony-ATV müzik kataloğunddaki yayın hakları da dahil.
Fakat ünlü müzisyen, çocuk istismarı davalarının görüldüğü 2005 yılında ciddi bir mali krizle karşı karşıya kaldı. Mahkeme, avukat masrafları ve yaptığı aşırı harcamalar yüzünden Bank of America’ya 270 milyon dolar borçlanmıştı. Bu borcu, bankaya çok yüksek bir faiz oranıyla geri ödüyordu.
Plak şirketi Sony Music, Michael’ın sahip olduğu hisseleri istemedikleri birine satabileceğinden çekiniyordu. Bunun için soruna bir çözüm bulmak amacıyla araya girdi. Uzun görüşmeler sonunda, Fortress Investment adlı bir yatırım şirketi ile anlaşma sağlandı.
Buna göre, şirket, Michael Jackson’a düşük bir faizle ayda 5 milyon dolar olarak geri ödeyebileceği bir kredi açtı. Fakat ödemelerde herhangi bir aksaklık olursa, Sony-ATV kataloğundaki hissesinin yarısına Sony el koyacaktı.
Ayrıca Fortress firması, Neverland çiftliğine 25 milyon dolarlık bir ipotek de koymuştu.
Borç ve İlaç Sarmalı
İşte Jackson’ın sonunu bu korkunç borç ve ipotek sarmalı hazırladı. Çocuk istismarı iddialarından mahkemede suçsuz bulundu ama toplumun gözünde aklanamadı...
O günlerde dostum dediği Bahreyn Prensi’ne sığındı. Ama o Bahreyn’deyken Neverland'in kapısına kilit vuruldu. Sigorta masraflarını karşılayamamış, çalışanların ücretini ödeyememişti.
Sonradan Bahreyn Prensi de, Jackson’a albüm çıkarması için para verdiğini ama onun bunu yerine getirmediğini söyleyerek dava açtı.
Son çaresi, yeniden konser verip kazandığı parayla borçlarını ödemekti. Londra’da vereceği 50 konserin sponsorluğu için AEG Live firması ile anlaşıldı.
Ama bu kadar fazla sayıda konsere çıkacak fiziksel gücü yoktu. Yakınlarına son günlerde “Ben bittim,” demesi bu yüzdendi.
Uykusuzluk ve çeşitli ağrılarla mücadele ediyordu. Ağrı kesiciler ve antidepresan ilaçlarda aradı çareyi...
Dünyanın en ünlü pop yıldızı, tefecilerin elinde kıvranırken, konser biletleri karaborsaya düştü.
Yeniden sahneye bekleniyordu...
Çıkamadı. Çünkü bir gün aniden kalbi durdu. Amerikan toplumunun ilaç bağımlılığının son örneğiydi Michael Jackson...
O ilaçları bilerek mi karıştırdı, yoksa doktor hatası mıydı? Yanıtı hiçbir zaman bilinmeyecek.
Kim bilir belki de bir sihir yapıp çılgınca yok oldu ortadan...
O, Thatcherizm ile Reaganizm'in pazarın koşulsuz egemenliğine dayanan politikalarla büyük halk kitlelerini ezip geçtiği 80'lerde, müzikte devrim yapmıştı...
Ama pazarın koşulsuz egemenliği onu da ezdi geçti...
Michael Jackson efsanesinin sonu böyle olmamalıydı. O, iflas eden bir holding patronu gibi ölmemeliydi...
Güle güle Mr. Moonwalker...