© Zülal Kalkandelen
Cumhuriyet Hafta Sonu/ 5 Eylül 2009
Imogen Heap adıyla tanınan İngiliz şarkıcı, Twitter sayfasına bir not koymuş. Söylediğine göre, zamanının sadece yüzde 5’ini müzik yapmakla geçirirken; geri kalanını seyahat ve promosyon işleri için harcıyormuş...
Imogen Heap, müzik dünyasında “interaktif çağın dijital kraliçesi” olarak tanınır. Çünkü kendi internet sitesini ve diğer bütün sosyal paylaşım sitelerini çok aktif bir şekilde kullanır.
Dinleyicilerine çeşitli konularda fikirlerini sorar, şarkılarına remiks yapmalarını ister, her şarkısını tek tek onlarla tartışır, albümlerinin görsel tasarımı için öneriler ister ve en iyi olanı ödüllendirir...
Imogen Heap’in yarattığı bu sanal dünya, aklıma şu soruyu getirdi: Bir müzisyenin zamanının sadece yüzde beşini müzik yapmaya, geri kalanını promosyona ayırması normal mi?
Tam tersi olsa; yüzde 95’ini müziğe ayırsa, daha iyi müzik yapma şansı artmaz mı? Bunun sonucunda da, çeşidi ve kalitesi artan müzik, daha fazla dinleyicinin dikkatini çekmez mi?
Bir başka deyişle; bir müzisyenin asıl işi, müzik yapmak değil mi?
SOSYAL MEDYA DEVRİMİ
Bu soruların yanıtlarını vermek için, yaşadığımız internet çağını iyi gözlemlemek gerek. İnsanların artık yataktan kalkar kalkmaz yaptıkları ilk işin e-postalarını kontrol etmek olduğu bir dönemde yaşıyoruz.
Toplumsal hayat, gerçekten ciddi dönüşümler geçiriyor. Bugünlerde internette bu dönüşümleri çarpıcı bir şekilde gösteren bir video dolaşıyor.
Videonun konusu, Erik Qualman adlı Amerikalı bir yazarın yeni çıkan kitabı. “Socialnomics: How Social Media Transforms the Way We Live and Do Business” adlı bu kitap, internet üzerindeki sosyal paylaşım sitelerinin hayatımızı nasıl değiştirdiğini anlatıyor.
Çok ilginç bilgiler veren video, şu sorularla başlıyor: “Sosyal Medya Geçici Bir Heves mi? Yoksa Sanayi Devrimi’nden bu yana en büyük dönüşüm mü?”
Ve ardından da şu bilgiler sıralanıyor:
“Sosyal medya, internetteki 1 numaralı aktivite olarak pornoyu alt etti.
Amerika’da her 8 çiftten birisi sosyal medya aracılığıyla evlendi.
Radyonun 50 milyon kullanıcı sayısına ulaşması 38 yılı alırken, bu televizyon için 13, internet için 4, iPod için 3 yıl sürdü.
Facebook ise, 9 aydan kısa bir zamanda 100 milyon kullanıcıya ulaştı.
Eğer Facebook bir ülke olsaydı, Çin, Hindistan ve Amerika’dan sonra, dünyanın dördüncü büyük ülkesi olurdu...”
Socialnomics’in yazarı Qualman şöyle diyor: “Yakın bir gelecekte artık ürünleri ya da hizmetleri kendimiz araştırıp bulmayacağız, onlar sosyal medya aracılığıyla bizi bulacak.”
Videoyu izleyince, müzisyenlerle ilgili soruya geri döndüm. Gerçekler böyle ortaya serilince, Imogen Heap’in zamanını “az müzik, çok promosyon” temelinde planlaması, dönemin koşullarına uygun gözüküyor... Siz onu değil, o sizi buluyor...
ASLOLAN SANAT
Fakat insan, bunu sanatçılar açısından düşününce, tedirgin oluyor... Bu durumda, sanatçılar, hayranlarıyla interaktif ilişki kurmak için dijital dünyada bir tür pazarlamacı haline mi gelecek?
Peki, milyonlarca kişi tarafından takip edilmek için ilgiyi nasıl çekecekler? Bunu sanattan söz ederek mi, yoksa bugünkü gibi kendi özel yaşantılarının ayrıntılarını paylaşarak mı yapacaklar?
Birçok sanatçının Twitter sayfasına bakınca, hangi restoranda ne yedikleri, neden canlarının sıkıldığı, kime gıcık oldukları türünden bilgileri buluyorsunuz. Çünkü görülüyor ki, kullanım amacı çoğunlukla kişisel reklam...
Bu özel yaşam ayrıntılarıyla çekilen ilgi, albüm ya da konser biletlerinin satışına yansır mı?
Kaç kişi David Byrne’ün blogunda anlattığı sanatsal projelerle ilgilenir ve yaptığı müziğe ilgi duyar? Kaç kişi Lily Allen’ın yeni manikür tarzını gösteren fotoğraflara bakar ve şarkılarını indirir? Herhalde Lily Allen fotoğraflarına daha çok kişi bakar...
Bunlara karşın, durum geçmişe göre daha kötü değil. Televizyon, radyo ve yazılı basın, “celebrity” kültürünü zaten yıllardır besliyor. Üstelik büyük sermayenin elindeki medya aracılığıyla yapıyorlar bunu...
Şimdi buna sosyal paylaşım siteleri de katıldığı için, bu kültür belki daha çok insanı içine çekecek. Ama en azından internet, şu an için daha özgür bir platform. Doğru kullanabildiğiniz sürece, büyük hız ve yeni olanaklar sağlıyor.
Bana göre aslolan, müzisyenin zamanının çoğunu sanatını geliştirmek için harcaması. Dinleyicilerle iletişim kurmak istiyorsa, geri kalan zamanda sosyal medyayı kullanmasında bir sorun yok.
Ama sanatçı, dinleyicilere ulaşmak için pazarlamacılığa soyunmamalı. Bundan daha iyi bir yol bulunmalı...
Çünkü gerçek müzisyen sanatçıdır, pazarlamacı değil...