© Zülal Kalkandelen
Cumhuriyet Hafta Sonu/14 Kasım 2009
Yazının başlığını radyo NPR'dan ödünç aldım. Fanfarlo adlı grubu çok iyi anlattığı için hoşuma gitti. Grubun ilk stüdyo albümünden söz etmeden önce bu tanımın nedenini açıklayayım...
Fanfarlo adını iki yıl önce tesadüfen duyduğumda, elbette aklıma hemen Baudelaire gelmişti. 19. yüzyılın ünlü Fransız şairi, “Les Fleurs du Mal”in yazarı, modernist estetiğin ve avangard sanatın öncüsü, asi ve kışkırtıcı yazılarıyla bir dönemin sembolü Baudelaire... Rimbaud’nun “Şairlerin Tanrısı”, Yahya Kemal’in “gelmiş geçmiş en büyük şair” diye tanımladığı Charles Baudelaire...
“La Fanfarlo”, şairin 1877’de yazdığı bir romanın adı. Sevgilisi Jeanne Duval ile yaşadığı aşkı anlattığı bu kitap, Baudelaire’in kaleme aldığı tek kısa roman.
Fanfarlo üyesi İsveçli Simon Balthazar, grubu kurduğu sırada rastlamış bu kitaba. Romanın yazıldığı dönemden ve mekandan çok etkilendiği için de, gruba Fanfarlo adını vermiş.
1 DOLARA ALBÜM!
Londra’da yaşayan beş müzisyenden oluşan grubun ilk albümü “Reservoir”, birkaç ay önce yayımlandı. Çıktıktan hemen sonra da, albümün bir süre için 1 dolara indirilebileceği bildirildi. Öğrendiğime göre, ilk haftada 10 bin kişi indirmiş albümü. Ben de o şanslılardan biriyim!
Tabii bu durum, albüm, grup üyeleri tarafından bağımsız olarak yayımlandığı için mümkün olabildi. Çünkü hiçbir büyük plak şirketi yayımladığı bir albümü 1 dolara satmaz. İşin ilginci, Fanfarlo eğer büyük bir plak şirketine bağlı olsaydı, albüm başına kazanacağı para da bu kadar olurdu...
Fanfarlo’nun adına ikinci kez, David Bowie’nin The Sunday Times için yazdığı bir makalede rastladım. Grubun en önemli özelliğini şöyle açıklıyordu Bowie: Enfes bir melankoliyle bezeli ama aynı zamanda canlı ve neşeli bir müzik yaratabilme yeteneği...
Fanfarlo'nun bu becerisinin dayanakları belli: Baudelaire’in 19. yüzyıl Avrupası’nda, romantizm, sembolizm, gerçeküstücülük ve varoluşçuluk akımlarının başını çektiği dönem, grubun müziğinde bulmuş yansımasını...
EDEBİ REFERANSLAR SUNAN MİZAH
Ancak Fanfarlo’nun müziğinden yansıyan his, asla Karanlıklar Prensi denilen Baudelaire’in şiirleri kadar trajik değil; romantizmin getirdiği naif bir melankoli var olsa olsa... Hatta videolarına bakarsak, edebi referanslar sunan duyarlı bir mizahın izlerini sürmek de olanaklı.
Örneğin “You Are One of the Few Outsiders Who Really Understand Us” adlı ikinci single için çektikleri video, bir evin içinde oyuncak treni yakalamaya çalışan robotun hikayesini anlatıyor. Sonuçta tren camdan uçup giderken, robot arkasından bakakalıyor...
Kanımca, gerçeküstücü akımdan aldıkları ilham, Fanfarlo’nun müziğini ilginç yapan en önemli etkenlerden biri. Bunun en iyi örneği, 1950’lerde UFO hikayeleri ve kayıp uygarlıklarla ilgili kitaplarıyla ünlenen İngiliz araştırmacı yazar Harold T. Wilkins hakkındaki şarkı.
Bir diğeri ise, Finlandiya’daki bir göl çevresinde yaşayanların anlattığı hayalet hikayelerini konu alan “Ghosts”...
Fanfarlo'nun müziğini tanımlamak için, Arcade Fire’ın art-rock soundu ile Beirut’un pastoral folk müziğinin karışımı denilebilir. Müzikteki orkestrasyon ve adeta bir bando takımını andıran canlılık nedeniyle yerinde bir benzetme...
Ama bu bando havası, Fanfarlo’da onlar kadar ağır basmıyor. Belki bir istisna, Reservoir’ın açılış şarkısı “I’m a Pilot” olabilir. Bu parçadaki zil gibi çalan gitar soundunu elde etmek için, bulabildikleri bütün gitarları almışlar ve bir o kadar da müzisyeni bulup aynı anda aynı notaları çaldırmışlar.
Yazının sonunda diyeceğim şu: Fanfarlo, son yılların en iyi müzik yapan gruplarından birisi; onlara kulak verin. Üstelik, saygın müzik ve sanat dergisi The Ouietus, Fanfarlo’nun, gelecek birkaç yılı çok daha çekilir kılabileceği görüşünde... Benden söylemesi...
ROLL'A VEDA NOTU:
Roll dergisi bu kez gerçekten kapandı... Benim de zaman zaman katkıda bulunma zevkini yaşadığım çok iyi bir müzik dergisiydi. Bir avuç idealist müzik tutkunu, 13 yıl boyunca bağımsız bir yayıncılık örneği verdi. Bu ülkede güzel şeylerin de olabileceğine dair sembollerden biriydi benim için... Roll ekibine içten teşekkürler...