© Zülal Kalkandelen
Cumhuriyet/ 2 Haziran 2010
Pazartesi akşamı Harbiye Açıkhava Tiyatrosu’nda dinlenecek bir konser vardı. 21. yüzyılda artık dinlemekten çok görmek için gidilen konserlerden değildi bu. Ne ışık oyunları, ne de şatafatlı dans gösterileri sunuldu....
Siyahlar içinde altı müzisyen tam vaktinde çıktı sahneye. Adeta shoegaze grupları andırırcasına sadece enstrümanlarıyla ilgilenip 1 saat 50 dakika boyunca çaldılar. Bob Dylan ve grubu The Band, müziğin göze değil öncelikle kulağa hitap eden bir sanat olduğunu ve ayrıcalığının da burdan geldiğini bir kez daha kanıtladı.
Hınca hınç dolu mekanda 20. yüzyılın dev müzisyenlerinden birisi söylerken herkes kendince yorumladı şarkıları. “Just Like a Woman”da kimisi Joan Baez’i düşündü, kimisi Edie Sedgwick’i...
“Rainy Day Women #12 and #35”de, bazısı şarkının 35 yaşında bir kadın ile 12 yaşındaki kızı hakkında olduğuna inandı; bazısı şarkıyı marihuana ile ilişkilendirdi...
Şarkılarına hayat veren metaforlarla dolu şiirleriyle dinleyenleri yine düşündürdü Dylan.
Sesi yıllar içinde iyice çatallaşsa da, 70’ine 1 kalsa da, yerinden hiç kıpırdamadan sadece müziğiyle insanların ruhunda nasıl hâlâ fırtınalar yaratabildiğini gösterdi. Aşktan, kadınlardan, ırk ayrımından, savaştan, işçi haklarından, yoksulluktan söz ederek dokundu yüreklere...
Daha çok 1963-1969 dönemini kapsayan albümlerinden şarkıları seslendirdi. 2000’lere yalnızca “Honest with Me”, “Thunder on the Mountain” ve “Spirit on the Water” adlı parçalarla uzandı.
Benim için konserin en vurucu anları, “Ballad of a Thin Man”i söylediği anlardı. İçerdiği göndermeler nedeniyle bazen erotik de bulunan bu şarkıyı, ben, yalnızlığından dem vururken hayatla dalga geçen bir adamın manifestosu gibi görüyorum.
“Like a Rolling Stone”un ilk biste çalınacağını tahmin etmiştim; ama “Blowin’ in the Wind”i de dinleriz diye umuyordum. Ancak ısrarlı alkışlara karşın ikinci bis için sahneye çıkmadı Dylan.
Oysa çıkıp o şarkıyı da söyleseydi, “Kaç ölüm olmalı onun bilmesi için / Ne kadar çok insanın öldüğünü?” derdik hep birlikte...
Ama bir söz vardır, denir ki; “En iyi Dylan şarkılarını tek bir CD’ye sığdırmak, dünya tarihini tek bir ders kitabına sığdırmaya çalışmak gibidir. Bu işi ne kadar iyi yaparsanız yapın, tarihin önemli bir kısmı kitabın dışında kalır.”
Bu, konserler için de geçerli. Bugüne kadar yazdığı 458 şarkıdan konser için 16 tanesini seçmiş ünlü ozan... Bize ancak alkışlamak düşerdi. Öyle yaptık; ayakta alkışlayarak uğurladık Dylan’ı...
-