© Zülal Kalkandelen
Cumhuriyet/ 18 Temmuz 2010
Cuma akşamı İstanbul Caz Festivali’nde tarihi bir gün yaşandı. Açık Hava Tiyatrosu’nda pop müziğin ayrıksı divasının sergilediği müthiş performans, beklentilerin de üzerinde başarılıydı.
Biliyorduk; yıllardır duyduğumuz o güçlü kontralto sesiyle İstanbul’u inletecek diyorduk. İnternetten konser görüntülerini izlemiştik; benzersiz bir sahne şovu olacak diyorduk. İki yıldır “Hurricane” adlı son albümünü dinliyorduk; esip gürleyecek kentte tam bir kasırga gibi esecek diyorduk.
Hepsi oldu; ama karizmasının etkisiyle bu kadar çarpılacağımızı bilmiyorduk. Yarım saat gecikmeyle başlayan konserde sahneyi kaplayan siyah perde inip de asansörlü bir platform üzerinde Grace Jones gözüktüğünde, “Ve Tanrı kadını yarattı...” dedik.
Değil 62, 22 yaşındakileri bile ezip geçecek güzellikteki bedenini elbette saklama gereği duymamıştı. Siyah korse, tanga ve yüksek topuklu ayakkabılardan oluşan sahne kostümü, aslında oldukça minimalistti ama etkisi çok büyüktü.
Her şarkı arasında değiştirdiği aksesuvarları, maskeleri, özellikle gösterişli şapkaları ise, ancak onun takabileceği türden fantastik tasarımlardı.
Bunları yazarak Grace Jones’un dış görüntüsüne odaklanmak istemiyorum. Çünkü benim için o, görüntüsünden daha çok sesiyle önemli. Ama konser boyunca seksapeliyle dinleyicileri tam anlamıyla etkisi altına aldığını da belirtmem gerek.
İki saat süren konserde hem sevilen eski şarkılarından hem de “Hurricane”den toplam 13 şarkı seslendirdi disko kraliçesi.
“Nightclubbing”le açtığı gecede sık sık Jamaikalı olduğunu söyledi. “Sizleri şimdi Jamaika’ya götüreceğim” diyerek “My Jamaican Guy”ı taşıdı İstanbul’a...
“Demolition Man”de aldı eline kocaman zilleri kendisi çaldı.
Astor Piazzola’yı andığı “Libertango”yu döner platformlu bir striptiz direğinin üzerinde söyledi. Hayatımda gördüğüm en etkileyici sahnelerden birisiydi...
Bilinen eski şarkılarından “La Vie En Rose”, “Love Is the Drug”, “Pull Up to the Bumper” ve “Slave to the Rhythm”i de yorumladı.
Kimi zaman dansöz kıyafeti giyip belindeki zilleri şaklatarak söyledi, kimi zaman şarkı boyunca hiç düşürmeden hulahop çevirerek...
Bu kostüm değişikliklerini yapabilmesi için sahneye özel olarak bir soyunma odası kurulmuş. Her parçadan sonra ışıklar karardı ama biz Grace Jones’un sesini duymaya devam ettik. Espriler yaptı, şarkılar mırıldandı, hatta bir ara orgazm taklidi yaptı. Bizi bir an bile sesinden mahrum etmeden tamamladı konseri.
O yaygın arıza kadın imajının tam tersine çok sıcak bir tavır sergiledi. Bir zamanlar evlenip ayrıldığı Türk eşini hâlâ sevdiğini söyleyip samimi itiraflarda bulundu. “Türk erkekleri hep böyle kıskanç mıdır?” diye sordu.
Kanımca konserin en muhteşem anları sonuydu. Kafasında siyah bir şapka ve üzerinde siyah ipeksi bir pelerinle sahnedeki rüzgar pervanesinin karşısına geçti Grace Jones. “Hurricane” adlı şarkıyı dev bir kasırga ile savaşırcasına söyledi. Olağanüstü bir görsel ve işitsel şova tanık olduk. Dakikalarca ayakta alkışladık.
Alkışlar o kadar yoğundu ki, “Biliyorum, buraya daha önce gelmeliydim” dedi. O da bizi alkışladı. İstanbul’da tarihi bir akşamdı. Adeta başka bir gezegenden gelen kusursuz bir yaratığın şovu vardı.
_