© Zülal Kalkandelen
Cumhuriyet/ 7 Şubat 2011
Geçen cumartesi gecesi Salon’dayız. Sahnede yan yana iki müzisyen duruyor. Birisi 34 yaşında, İskoçyalı, sarışın, güzel, konuşkan bir kadın. Diğeri 46 yaşında, Amerikalı, dinleyicilerle göz teması bile kurmayıp sadece yere bakarak şarkı söyleyen, kumral bir adam.
Onları hiç tanımasanız, ilk olarak dikkatinizi seslerinin müziğe yansıyan uyumu çeker. Ama tanıyorsanız, “Nasıl oluyor da bu kadar farklı iki ses, iki karakter böylesine bir uyum yakalayabilir?” dersiniz.
Kadının adı Isobel Campbell; şarkıcı, besteci ve çellist. Indie pop grubu Belle and Sebastian’ın vokalisti olarak tanıdık onu. Çellosuna eşlik eden yumuşacık sesiyle yer etti hafızamızda.
Erkeğin adı ise, Mark Lanegan; vokalist ve şarkı yazarı. 1980’lerde grunge müzik sahnesinin önemli gruplarından Screaming Trees’le başladığı kariyerine, 2000’den sonra hard rock grubu Queens of the Stone Age’de devam etti. 2004’ten bu yana da alternatif rock grubu The Gutter Twins’in iki ana vokalistinden birisi.
MARK LANEGAN'IN DÖNÜŞÜMÜ
Mark Lanegan’ı en son canlı olarak, 2008’de İstanbul Yeni Melek’teki The Gutter Twins konserinde dinlemiştim. Mekanın akustik sorunu ve müzik dinlemek yerine durmadan konuşan kalabalığa karşın, kükrercesine şarkı söylüyordu. Tom Waits’i andıran çatallı sesi, her şeye meydan okuyor gibiydi.
Rock müziğin bu güçlü sesini, hafta sonunda yine canlı duydum ama bu kez kükremiyor, akustik bir konserde yavaş yavaş insanın içine işliyordu.
Lanegan, The Gutter Twins’in yanı sıra, Isobel Campbell’la da 2004’ten bu yana çalışmalarını sürdürüyor. Geçen yıl birlikte üçüncü albümleri “Hawk”ı yayınladılar. Albümlerdeki şarkılar büyük ölçüde Campbell’in imzasını taşıyor; ama bana sorarsanız bu işbirliğinin temeli karşıtlıkların uyumu.
Isobel Campbell’in rüyada sayıklarmış gibi fısıldayan sesi müthiş bir saflık katıyor müziğe. Ancak ne zaman ki işin içine Mark Lanegan’ın yıpranmışlığı hissettiren bariton sesi giriyor, işte o anda müzik karakterini buluyor.
Isobel Campbell’ın söylediği gibi, o Lanegan’ı hareketlendirirken Lanegan ona bir ağırlık katıyor. Böyle olmasa, belki Isobel uçacak ya da Mark ağırlıktan çökecek...
KEYİFLİ, SAMİMİ VE HUZUR VERİCİ BİR DOKSAN DAKİKA
Utangaç ve içine kapanık karakteriyle bilinen Lanegan, o akşam da şarkı söylemek dışında dinleyicilerle hiç iletişim kurmadı. Isobel Campbell, sahnede kontrabasla ilgili bir ses sorunu yaşanınca özür diledi, sessizce müziği dinledikleri için izleyicilere teşekkür etti (Bu ironik miydi bilemiyorum; çünkü konuşanlar vardı); hatta bir ara çello çalarken hata yapınca işi şakaya vurdu.
Son derece masum bir ses tonuyla, “Ama bu birlikte çaldığımız grup yeni, İstanbul’a daha önce hiç gelmemiştim, üstelik daha önce jet lag de olmamıştım” diyerek güldürdü herkesi. O anda bile önüne bakan Lanegan hafifçe gülümsedi ancak...
Yaklaşık 1.5 saat süren konserde, hem son albüm “Hawk”tan hem de önceki çalışmalarından folk-rock, folk-blues ve country esintili şarkılar yorumladı ikili. Keyifli, samimi, huzur verici bir doksan dakika geçirdik.
Konserden videolar:
Untitled from zülal on Vimeo.
(Konser videoları bana, fotoğraflar Ali Güler'e aittir.)
_