© Zülal Kalkandelen
Cumhuriyet / 23 Mayıs 2011
İstanbul’da her günü kaçırılmayacak konserlerle dolu, festival gibi bir haftayı cumartesi gecesi Marianne Faithfull’la sonlandırdık. 2008’de ilk kez Babylon’da canlı dinlediğimde, bazıları çatallaşan sesi yüzünden artık eskisi gibi şarkı söyleyemediğini düşünse de, ben çok zevk almıştım.
Bu defa İstanbul Modern’in bahçesinde arkada İstanbul Boğazı ve gemi görüntüleri, gökte yıldızlar ve havada kuşlar eşliğinde dinledik Faithfull’u. Ancak ocak ayından beri müzenin bahçesindeki konserlerde alkollü içki yasaklanmış. O yüzden keyfimizi bir kadeh şarapla renklendiremedik; çay, kahve içtik...
Rock müziğin efsane sesi Faithfull, 65 yaşın verdiği olgunluk içinde, yine siyah ceket ve pantolondan oluşan sade giyimiyle, açıklanan konser saatinden sadece 10 dakika gecikmeyle karşımızdaydı. Açılış parçası, bu yıl başında çıkan albümüyle aynı adı taşıyan “Horses and High Heels”ti.
Faithfull’a albümde de eşlik eden Doug Pettibone ve MC5’dan tanıdığımız Wayne Kramer (gitar) gibi yetenekli müzisyenlerin yanı sıra sahnede çok sağlam bir grup vardı. Rory McFarlane (bas), Martyn Baker (bateri) ve akordeon, saksofon, piyano, klavye gibi birçok aleti çalan, aynı zamanda Faithfull’ın müzik direktörü Kate St John konserin kalitesinde önemli pay sahibiydi.
Son albümden “Why Did We Have To Part”ın ardından canlı dinlemeyi en çok beklediğim şarkı geldi. Faithfull’un “The Gutter Twins”in “The Stations” adlı parçasına yaptığı cover’ın albümdeki kadar mükemmel bir versiyonunu dinledik.
Bu arada konserdeki dinleyici kitlesinin bilinçli tavrını da vurgulamak gerek. Bu durum Marianne’in de dikkatini çekmiş olmalı ki, “Müziğe yoğunlaşıyorsunuz!” diyerek teşekkür etti.
Faithfull’un her şarkıyı ayrı ayrı sunuşu, onlar hakkında kısa bilgiler aktarışı, konseri bir anlamda onun geçmişinde yolculuğa dönüştürdü. “There’s a Ghost”u Nick Cave ile yazdığını, “Prussian Blue”nun bir dönem yaşadığı Paris’e duyduğu sevgiyi anlattığını, “That’s How Every Empire Falls”da Amerika’ya pek de sevgi duymadığını, “Incarceration of a Flower Child”ı Roger Waters’ın elinden zorla aldığını, “As Tears Go By”ı Mick Jagger ve Keith Richards’ın onun için yazdığını, “Strange Weather”ı ise Tom Waits’in ona yazdığını söyledi.
Kimi zaman elleri ceplerinde, kimi zaman müzisyenlerin sololarında sandalyeye oturup dinlenerek, kimi zaman da bir sigara yakarak sahnede oldukça rahat göründü Faithfull. Sigara içtiği için pişmandı; Londra’ya dönünce hipnotizma yöntemini deneyip bırakacağını söyledi.
Kalabalığın içinden bağırarak şarkı isteğinde bulunanları Babylon konserinde olduğu gibi kibarca susturmasını bildi: “Bu yaşa geldim. Ne çalacağımı bilmediğimi düşünmüyorsunuzdur değil mi? Güvenin bana.”
Konserin ilk yarısında ağırlıkla yeni albümden çalarken, ikinci yarıda herkesin heyecanla beklediği eski parçalara döndü. “Sister Morphine”den sonra ezan başlayınca bir an durdu, ne yapacağını bilemedi; sonra kalabalığa sorup onay alınca devam etti.
“Broken English” ve John Lennon bestesi “Working Class Hero”yu söylerken sesi çok güçlü çıkıyordu. Baktı ki şarkıyı söyleyenler var, “Bu şarkı hâlâ canlı değil mi? Kuşaktan kuşağa geçiyor mu?” diye sordu. “Evet!” yanıtını alınca keyiflendi: “Sizler iyi çocuklarsınız!”
Konserde çalınan şarkıların listesi:
1-Horses and High Heels
2-Why Did We Have to Part
3-The Stations
4-There is a Ghost
5-Crane Wife
6-Prussian Blue
7-Back In Baby's Arms
8-Going Back
9-That's How Every Empire Falls
10-Sister Morphine
11-Sing Me Back Home
12-Broken English
13-As Tears Go By
14-Working Class Hero
15-Incarceration of a Flower Child
Bis
16-Lucy Jordan
17-Strange Weather
-