© Zülal Kalkandelen
Cumhuriyet / 19 Temmuz 2011
Kavurucu sıcağın İstanbul’u adeta tutuşturduğu bir hafta sonuna denk geldi Rock’n Coke. İki yıl sonra 40 bin kişi, Türkiye’nin en büyük açık hava müzik etkinliği için Hezarfen Havaalanı’ndaydı.
Festivalin bu yıl önceki yıllara göre, ulaşım, güvenlik, yiyecek-içecek, dinleyiciler için ayrılan gölgelik alanlar bakımından daha iyi düzenlendiğini gördüm. Kolay değil; 150 kişilik bir ekip 1.5 ay çalışıp 400 bin metrekarelik bir müzik kasabası kurdu Hezarfen’de. Gelecek sefer eğer yine böyle çok sıcak bir döneme denk gelirse, gölge yaratacak çadırları artırmakta fayda olabilir.
Ama bir sorum var yetkililere. Acaba ana sahne, müzisyenler açısından güneşi doğrudan görmeyecek şekilde konumlandırılamaz mıydı? Çünkü gündüz saatlerinde sahneye çıkanlar, yakıcı güneşin altında perişan oldu. Neyse ki o sırada bunalan dinleyiciler, zaman zaman sahne görevlilerinin hortumla püskürttüğü suyla nefes alıyordu.
Bu yıl öncekilerden farklı olarak dört ayrı sahne kuruldu festivalde. Heavy metalden hardrock’a, alternatif rock’tan elektronik müziğe kadar birçok farklı müzik türünü yerli ve yabancı gruplardan dinleme olanağı vardı. İlk gün Çilekeş ve Kurban’ın ardından İngiliz indie rock dörtlüsü The Kooks sahnedeydi. Dinleyicilerle iletişimi zayıf, enerjisi düşük, vasat bir performanstı.
MOTÖRHEAD SONUNDA İSTANBUL'DA
Ülkemizde geniş bir hayran kitlesine sahip olan Duman, kendisinden bekleneni vererek festivale hareket getirdi. Şarkılarına dinleyicilerin hep birlikte eşlik etmesi coşkuyu artırdı.
Günün en merakla beklenen gruplarından birisi, metalin önde gelen ismi Motörhead’di. Grubun efsane vokalisti ve basçısı Lemmy’yi sonunda Türkiye’de gördük.
1998’de sadece 32 bilet satıldığı için iptal edilen İstanbul konseri tarihe “Motörhead Faciası” olarak geçmişti. Rock’n Coke konseri, o faciayı tarihe gömdü. 66 yaşındaki Lemmy güçlü performansıyla bir kez daha herkesin saygısını kazanırken; Limp Bizkit, enerjik performansıyla katılımcıların çoğunluğu tarafından ilk günün en iyisi ilan edildi.
SKUNK ANANSIE'DEN MÜKEMMEL ŞOV
Benim en çok görmek istediğim konserler 2. güne toplanmıştı ama farklı sahnelerdeki çakışmalar yüzünden bir bölümünü izleyemedim.
Skunk Anansie, heavy metali siyahi feminizmin öfkesiyle buluşturup "clit-rock" adını verdiği dinamik müziğiyle festivalin en iyi ikinci performansını gerçekleştirdi. Solist Skin’in fantastik sahne kostümü, seyircilerin üzerine atlayıp şarkısını onların elleri üzerinde söylemesi görülmeye değerdi. Sahneye çıktığı andan itibaren festivalin performans kalitesini oldukça üst düzeyde çekti Skunk Anansie. Yürekten alkışladık, takdir ettik.
Ancak onun arkasından çıkan Paolo Nutini, Skin’in ateşlediği festival heyecanını söndürdü. Soul, folk, pop rock karışımı müziğini seven de epeyce var ama doğrusu Nutini keşke ana sahnede çıkmasaydı ya da Skunk Anansie’den önce çıksaydı diyorum.
Moby ile röportajım olduğu için görmeyi çok istediğim Beach House'u kaçırdım ama Mogwai konserine son anda yetiştim. Enstrümantal rock’ın sürükleyici tınılarına kapılarak dinledik grubu. Yeni Melek’teki konserlerindeki kadar sert bir sound yoktu festivalde. Kısa ama doyurucu bir konserle festivalin en iyileri arasına girdiler.
Ana Sahne’de Travis başlamıştı o sırada. Britpop’u çok sevmeme karşın Travis’e hiç yakın olmadım. Ancak ülkemizde hayranı çok. Sıcak ve neşeli performanslarıyla festival alanında genel bir mutluluk yarattıklarını gözlemledim.
MOBY'DEN GÖRKEMLİ KAPANIŞ
Ama gecenin asıl yıldızı Moby’ydi. “God Moving Over the Face of Waters”ın girişindeki piyano melodisi duyulduğu anda büyülü bir etki yarattı alanda.
“Porcelain”, “Extreme Ways”, “Bodyrock”, “Honey”, “Why Does My Heart Feel So Bad?”, "Go", "Lift Me Up", "Beautiful", "We Are All Made of Stars", "Disco Lies", "In This World", "Natural Blues" gibi en sevilen şarkılarını çalarak 1.5 saatlik mükemmel bir konser verdi.
Yeni çıkan "Destroyed" adlı albümünden konser boyunca uzak duruşu ilginçti aslında. Albümdeki pek çok şarkı festival havasına uymacak kadar yavaş ritimli ve dingin olduğu için olabilir ama ben en azından "After"ı çalar diye düşünüyordum, çalmadı. "Konserlerde kendimi seyirci yerine koyup en çok neleri dinlemek isterdim diye düşünüyorum. O nedenle en sevilen şarkıları çalıyorum" diyor Moby.
Kendisine vokalde eşlik eden olağanüstü güzel sesli Joy Malcolm’ı ayrıca anmak gerekir. Bis için geri geldiklerinde “Feeling So Real”i çaldılar. Bir festivali heyecanın doruğunda bitirmek istiyorsanız, kapanışı alanı dev bir açık hava diskosuna döndüren Moby’ye yaptırın. Tek kelimeyle unutulmaz bir sondu Rock’n Coke için.
Fakat Moby konserinin gece 2 civarında bitişi, ertesi gün iş günü olması nedeniyle bazı festivalcilerin Travis'ten sonra ayrılmasına neden oldu. Moby'yi daha önce defalarca canlı izlemiş birisi olarak ne göreceğini tam olarak tahmin edemeyenlere öneride bulunup, "Yapmayın, Moby konseri kaçırılmaz" dedim ama onlar da haklılardı. 2'de Hezarfen'den çıkıp eve dönmek neredeyse sabaha karşı saat 4'ü buldu. Festivalin bitişi pazar gecesi olduğu düşünülerek o kadar geç saate bırakılmasa daha iyi olurdu kanımca...
Sonuçta farklı zevklere hitap edebilen güzel bir festivaldi Rock'n Coke 2011. Emeği geçen herkesi kutlar, 2013'te devamını dileriz. Keşke her yıl yapılabilse...
Moby-Bodyrock (Rock'n Coke performansı) - Uploaded by harunelibolca
-