© Zülal Kalkandelen
Cumhuriyet / 23 Ekim 2011
Berlinli DJ Prodüktör Apparat (asıl adıyla Sascha Ring) son on yılın en üretken isimlerinden. 2001’de kendisinin kurduğu Shitkatapult'tan çıkan “Multifunktionsebene” adlı ilk albümünden bu yana çok sayıda işbirliği yaptı; Alman DJ Prodüktör Ellen Allien’la birlikte, onun sahibi olduğu BPitch Control’dan “Orchestra of Bubbles” adlı albümü çıkardı.
2007’de çıkan “Walls” o yılın en iyi dream pop albümlerinden biriydi. Elektronik müziğin başarılı ikilisi Modeselektor’la “Moderat” adı altında bir araya geldi ve 2008’de grupla aynı adı taşıyan bir albüm yayınladı. “Hayatının kulüp yanını” ise, geçen yıl DJ Kicks adlı bir mix albümde özetledi.
Bu yıl da Walls’dan sonra kendi müziğini yayınladığı yeni albümü “The Devil’s Walk” çıktı. Apparat, house, dream pop, IDM, modern tekno, ambient gibi eklektik bir müzikal palette çalışan bir müzisyen. Yeni albümü de electro-shoegaze türünün en iyi örneklerinden.
“The Devil’s Walk”, vokal ağırlıklı elektronik müziğin popüler olduğu bir dönemde çıktı. Albümü James Blake’in çalışmalarına benzetenler de var. Hatta bir yerde “James Blake’in Alman versiyonu” yazıldığını okudum. Her iki müzisyen de vokalle ses manzaraları birleştirme ekolünü sürdürdüğü için onaylanabilir bir benzetme bu. Ancak James Blake’de dubstep etkisi çok açık. Apparat’ın yeni albümünde onun ki kadar belirgin bir etkisi olmasa da, “Candil De La Calle” adlı parçada dubstep sularına girdiği kesin.
Apparat’ın prodüksiyonda ve düzenlemelerdeki yeteneği, yumuşak vokaliyle birleşince albüme hissedilir bir melankolizm katılmış. “Walls”un aksine dans pistlerinden uzaklaşıp, iç dünyasına dönmüş. Bir tek “Ash/ Black Veil” ve “Song of Los” adlı şarkılarda hareketlenip dans pistine yavaşça adım atıyor ve “Ben hala buradayım; tamamen terk etmedim” diyor.
Bunların dışında piyano, yaylılar ve gitarla yavaş yavaş gelişip, ambient sınırlarında gezen dramatik şarkılarla dolu “The Devil’s Walk”. Dinlerken insana kendi hayal ettiği bir filmi düşündürüyor; henüz çekilmemiş ama başrolünde kendinizin oynadığı bir filmin müziği gibi. Kişiler, olaylar, mekanlar, anılar akıp gidiyor gözünüzün önünden. Geçmişe özlem duyarken, aynı zamanda pişmanlıklarınız da geliyor aklınıza. Sonra “Black Water”ın sonundaki yağmur seslerini duyup diyorsunuz ki kendinize: “Bırak bu anıları; bu şeytanın yürüyüşü. Geçmişe değil, geleceğe dön!” Albüm bitiyor, sonra yeniden play tuşuna gidiyor eliniz...
Apparat’ı daha önce DJ setinde birkaç kere izledim; ama bir grupla birlikte sadece kendi müziğini çalacağı bir konserde ilk kez aralık ayında Babylon’da dinleyeceğim. Heyecanla bekliyorum.
Apparat- The Devil's Walk by apparat
-