© Zülal Kalkandelen
Cumhuriyet / 20 Kasım 2011
Nils Frahm, 29 yaşında Berlinli bir besteci/prodüktör. Çocukluk yıllarından itibaren Çaykovski’nin öğrencilerinden Nahum Brodski’den piyano dersleri almış. Bugüne kadar Ólafur Arnalds, Peter Broderick, Anne Müller ve F. S. Blumm gibi isimlerle işbirliği yaptı ve çeşitli albümler yayınladı.
Berlin’de Durton adlı stüdyosunda çok sayıda müzisyen/grup için kayıt, mastering ve mixing çalışmaları da yapıyor. Örneğin bunların içinde en önemlisi, 2011’de En İyi Albümler listemin 1 numarası Deaf Center’ın “Owl Splinters” adlı çalışmasının da Durton’da kaydedilmiş olması.
Bu yıl çıkan üçüncü solo piyano çalışması “Felt”, modern klasik türünün en iyi örneklerinden birisi. Tamamen kendi kendine, büyük stüdyo ortamının baskısı altında kalmadan bir albüm kaydetmek istemiş Frahm. Bu nedenle de konserlerden ve turdan arta kalan zamanda Berlin’deki ev stüdyosuna kapanmış.
Ama bunu yapmak için bulduğu zaman genellikle gece yarısına denk geldiği için, o saatte komşularını rahatsız etmemek amacıyla bir yöntem geliştirmiş. Piyanonun tellerinin ön kısmına keçe yerleştirerek, sesi hem alçaltmış hem de farklılaştırmış. Tellerin arasına yerleştirilen mikrofonlar nedeniyle, titreşimlerin bile duyulduğu, organik bir sound hakim albümde.
Frahm’ın nefes alıp verişleri, sandalye hareket ederken çıkan tıkırtılar, kapanan kapının çıkardığı ses, uzaktan duyulan konuşmalar, yerdeki parkelerin çıtırtısı, ıslık da kaydın bir parçası. Albümü dinlerken kendinizi adeta Berlin’deki o evde hissetmeniz olanaklı. Ancak bu gerçeklik hissini tam olarak almak için albümün kulaklıkla dinlenmesini öneriyor Frahm.
Albüm kartonetinde, “Bütün bu hışırtılar arasında müzik beklenmedik bir oluşum, bir şans, bir kaza gibi rastlantısal bir hal alıyor. Yüreğim açılıyor ve beni tam olarak neyin bu kadar mutlu ettiğini merak ediyorum” diyor.
Nils Frahm, bunu merak ederken, ben toplam 9 parçanın yer aldığı 43 dakikalık albümde beni neyin mutlu ettiğini biliyorum: Minimal izlenimi veren ama sanki ses mikroskop altında inceleniyormuş izlenimi veren çok ayrıntılı sound ve yalınlığın içtenliği. Gece karanlığında tek başına piyano, orkestra çanı, ksilofon ve tahtadan yapılmış üflemeli çalgılarla ses deneylerine girişen bir müzisyenin heyecanını hissetmek mutlu ediyor beni.
Tuşlara çok yavaşça, her bir sese gerekli zamanı vererek dokunan parmakların yarattığı ambient/modern klasik çizgisinde gelişen elektro-akustik sound insanı geriye doğru bakmaya yönlendirse de, o melankoli hüzün vermiyor. Romantik yanınız ağır basıyor; müziğin içinde yaşayan bir organizma olduğunuzu farz edip, onunla sarılıp sarmalandığınızı düşünüyorsunuz. “Felt” içine çekiyor sizi ve garip bir huzur hissi veriyor.
Frahm, stüdyo dışında farklı yerlerde kayıt yapmaya meraklı bir isim. 2009 tarihli bir önceki albümü “The Bells”i Berlin’de bir kilisede kaydetmişti. Bu defa da albümde kendiliğinden gelişen doğaçlama hissini kaybetmemek için çok dikkat göstermiş; özellikle mastering için uzun zaman harcamış. Albümdeki elektro-akustik dengesi, bir tek 9 dakikaya yaklaşan süresiyle en uzun parça “More”da elektronik lehine değişiyor.
“Felt”, piyano gibi çok eski bir enstrümana farklı yaklaşımı ve sunduğu derinlikli ses dünyası nedeniyle takdire layık bir çalışma. O dünyanın içine girip mutlaka kendi deneyiminizi yaşayın.