Dün akşam New York Irving Plaza'da Metronomy konserine gittim ama "gitmez olaydım" dedim. Bunun Metronomy ile hiçbir ilgisi yoktu elbette. Çünkü görenler bilir; sahne performansları oldukça iyi bir grup. Geçen yıl Glastonbury'de de canlı izlemiş ve beğenmiştim; kapalı salonda daha iyi olacaklarına inanıyordum. Nitekim öyle de oldu; Metronomy, dinleyici kitlesini tamamen avucunun içine alıp, büyük bir coşku yarattı salonda.
Ancak Irving Plaza'nın yönetiminden kaynaklanan ciddi sorunlar vardı. Uzun süredir orada bir konser izlememiştim. Kapıda duran görevlilerin kabalığı içeri girince de devam etti. Kapı 20:00'de açıldı ama 21.15'e kadar berbat müzikler eşliğinde bez panoya yansıtılan Live Nation reklamlarını izlemek zorunda kaldık. 1 saat 15 dakikalık o süre, bana 15 saat gibi geldi desem abartmış olmam.
Ön grup olarak Brooklyn'den Friends çıktı sahneye. ESG'yi anımsatan disko, funk, dans müziği karışımı neşeli ve hareketli bir glam-pop yapan grup, geçen yıl yayımlanan "I'm His Girl/My Boo" adlı albümüyle adını duyurdu. Beş kişillik grubun sahne performansını ilginç kılan en önemli etkenlerden birisi, vokalist Samantha Urbani. Seyircilerin arasına dalıyor, atlıyor, zıplıyor, espriler yapıyor ve bunları yaparken de en çok kendisi eğleniyor.
Ben Friends sahneye çıkmadan önce mekanın asma katına gidip kendime yer bulmaya çalıştım ama sonuç alamadım. Çünkü nerede durmak istesem bir görevli yanıma gelip, "Orada duramazsın. Burası ekstra 25 dolar ödeyenler için ayrıldı" ya da "Burası özel bir alan. 35 dolar daha öderseniz, konseri buradan izleyebilirsiniz, bir içki de dahil" şeklinde uyarılarda bulundu.
Anlaşılan Live Nation'ın organizasyonuyla gerçekleşen konserlerde böyle bir uygulama türemiş. İçeri biletinizle girdiğiniz halde, konseri daha iyi bir yerden izlemek istiyorsanız, fazladan para ödeyip ayrıcalık yaratacaksınız kendinize...
Bu durum hiç aklıma yatmadığı için sonuçta alt kata indim. Oradaki korkunç izdihamın arasında yer bulmak olanaksızdı ama gördüğüm ilk yerde durdum. Friends sahneye çıktığında yanımdaki İspanyol Amerikalıların avaz avaz konuşması devam etti. Daha yavaş olmaları için rica ettim ama nafile... Kalabalığın içinde hareket imkanı çok sınırlı olsa da yan tarafa kaymayı başardım. Ancak bu kez sarhoş üniversiteli kızların yanına düştüm. Dikkat çekmek için elinden geleni yapan bir tanesi histerik kahkalalar atarak soyunma girişiminde bulundu.
Friends yaklaşık 50 dakika çalıp gitti. Saat 22.30'da Metronomy sahneye çıktığında resmen ezilme tehlikesi geçirdim ve büyük uğraşlar sonucu arkaya doğru ilerledim. Tahmin edilebileceği gibi barın olduğu o bölgede kimse müziği dinlemiyor, sosyalleşiyordu. Yeniden üst kata çıkıp tekrar şansımı denedim ve anında yine görevliler gelip, "Burada duramazsın" demeye başladılar. Bir yerde kalıp müzik dinlemek gerçekten olanaksızdı ve üzülerek ayrılmaya karar verdim.
Tam çıkarken çantamdan bir şey aramak için mekanın dışına açılan merdivenlerde durdum. Görevlinin gayet kaba bir şekilde, "Burada duramazsın!" demesiyle tepem attı. Irving Plaza'ya çok zorunda kalmadıkça bir daha adım atmayı düşünmüyorum. Ayrıca ses sisteminin berbatlığını da belirtmem gerek. Zın zın öten kolonlar, sesi boğan mikrofonlar sadece teknisyenlerin hatası olamaz, köhnemiş bir ses sisteminin belirtileri.
Sonuçta gayet kötü bir konser deneyimi oldu benim açımdan. Para hırsıyla gözü dönmüş kurumların dinleyiciyi yontulacak bir av olarak gören ve müziği hiç umursamayan çalışanlarının düzenlediği konserler hep böyle hayal kırıklığı yaratıyor. Metronomy sahneden bunların tümünü gözlemlemiş olamaz; onlar kendi görevlerini en iyi şekilde yaptılar. Ama en azından dinleyicilerin bir kısmının konserden benim gibi çok mutsuz ayrıldığına eminim.
Ne yazık ki, bu yazının ana konusu Metronomy ve müzik olacaktı. Oysa konseri nasıl izleyemediğimi anlattım zorunlu olarak... Görüldüğü gibi, müziği umursamayan ama konsere gelen ya da konser organize eden insan grupları sadece Türkiye'de yok, İngiltere'de de yaşadım buna benzer deneyimleri, New York'ta da. Metronomy neyse ki bu yaz İstanbul'a geliyor. Bu defa huzur içinde müzik dinleyebilmeyi umuyorum.
(Fotoğraflar bana ait. Pek iyi fotoğraflar değil ama salondaki izdihamın içinde bunları çekebilmiş olmam bile bir nevi mucize.)
-