Bu yıl SXSW’da canlı dinleme olanağı bulamadığım için üzüldüğüm müzisyenlerden biriydi Kishi Bashi. Sonradan konsere ilişkin eleştirileri okuyunca kaybımın büyüklüğünü bir kez daha anladım.
Alternatif müzik arayışını sürdürenler, bu isme şu ana kadar rastlamış olmalı. Japon asıllı Amerikalı bir multienstrümantalist ve prodüktör K Ishibashi. Daha önce Regina Spektor ve Sondre Lerche ile çalışmış; aynı zamanda Of Montreal grubunun üyelerinden birisi. 9 Mayıs akşamı Babylon’da gerçekleşecek Of Montreal konseri öncesinde açılışı o yapacak. Bu defa kaçırmayacağım konserini. Özellikle geçen ay çıkan ilk solo albümünü dinledikten sonra, performansı için Of Montreal kadar heyecan duyuyorum.
Joyful Noise Recordings tarafından yayımlanan “151a”, geleneksel orkestra soundu ile elektronik seslerin organik bir buluşması. Türü için chamber pop, barok pop, progresif pop ya da avant-pop diyenler var ama ben alt-pop demeyi tercih ediyorum. Yaklaşık 34 dakikalık albümü dinlerken, tek bir şarkıyı atlama isteği duymuyorsunuz; doğal yolunu izleyen bir ırmak gibi akıp gidiyor müzik.
Albüm için “151a” adının seçilmesinin de bu duyguyla ilişkisi olduğunu düşünüyorum. Japonca’da “ichi-go-ichi-e” olarak okunan eski bir deyimden gelen bu isim, bir anı yakalayıp kucaklamak anlamına geliyormuş. Dokuz şarkının hepsi de farklı anları değil, tek bir anın uzantılarını sunuyor. Bu açıdan dinlediğim en bütünlüklü ve akıcı albümlerden birisi.
K Ishibashi, bütün şarkıları yazıp, prodüktörlüğü de üstlendiği albümde enstrümanların hepsini kendisi çalmış. Gitar ve piyano odaklı şarkı yazımı yerine ağırlığı kemana vererek, klavye, loop pedal ve beatbox yardımıyla geliştirdiği soundu, İngilizce ve Japonca vokallerle tamamlamış. Dinlediğinizde üzerinde çok çalışıldığı izlenimi veren son derece zengin bir sound duyuyorsunuz. Şarkıları ilk anda akla Owen Pallett’ı getiriyor; ama zaman zaman ince vokaliyle Andrew Bird ve Jonsi geliyor hayalinize, bazen de hareketli melodileriyle The Beatles... Özellikle “Bright Whites”ta The Beatles esintisi oldukça belirgin şekilde hissediliyor.
Kalp kırıklıkları, güvensizlik ve sona eren aşk gibi temaları işlediği şarkılarında can yakıcı sözler var. Örneğin “Manchester”da “My favorite part is when I die / in your arms / like a movie” derken, “Atticus, In the Desert”ta “In the desert, we tried to love like they do in movies / face to face end of story” şeklinde ifadeler var.
Film sahnelerine yaptığı atıflar, müziğinin dinleyici üzerinde bıraktığı etki hakkında ipucu veriyor. Aklınızda çok çeşitli imajlar çağrıştıran, dinlerken kendi hikayelerinizi yazdığınız albümlerden “151a”. Açılışı yapan 4 dakikalık “Intro / Pathos, Pathos”da daha ilk başta, müziğin insanın duygularını etkileyen özelliğini “Pathos” kelimesi ile beyan ediyor.
Şarkı yazım tekniği, yaratıcı enstrümantasyonu ve düzenlemeleri, bütünlüklü yapısı göz önünde bulundurulduğunda, “151a”, yılın en iyi alternatif pop albümleri arasında. İçimden bir ses, K Ishibashi’nin ikinci albümde çıtayı daha da yükseğe koyacağını söylüyor.
_