Bugün benim için çok güzel bir gün. Çünkü Dead Can Dance'in ağustos ayında yayımlanacak yeni albümü "Anastasis"ten ilk single "Amnesia"yı dinledim. Bazı şarkılar vardır; hiçbir insanın, hiçbir canlının yüreğimde dokunamayacağı yerlere dokunurlar. O şarkıları yapanlar da insandır elbette ama ben müzik dinlerken bire bir o insanlarla değil, yaptıkları şarkılarla ilişki kuruyorum.
Bu anlamda müzikle ilişkim son derece özel ve dokunulmaz bir alanı kapsıyor. O alana her şarkı da giremiyor. Kapıları açıp açmamak benim elimde değil; şarkı kendi yolunu kendisi belirleyecek kadar güçlüyse onun karşısında direnmem olanaksız. Öyle zamanlar oluyor ki, bazı şarkıları duyduğum anda kıpırdayamıyor, olduğum yerde kalakalıyorum; bazen aniden gözümden yaşlar iniyor, bazen gecenin bir yarısında sokakta yürürken buluyorum kendimi...
Bugün de yine böyle oldu; "Amnesia"yı ilk duyduğumda ciddi bir sarsıntı oldu iç dünyamda. Sonra gece karanlığında sokağa çıktım; şarkıyı iPod'da tekrara alıp uzun süre yürüdüm. Birtakım anılar canlandı hayalimde, geleceğe yönelik kimi endişelerimle yüzleştim. Şarkı hafıza kaybından söz ediyordu. Brendan Perry'nin güçlü sesini sanki en yakın dostum benimle söyleşiyormuş gibi dinledim. Sesindeki tınılar beynime kazındı; sonra ona dedim ki: "Hayatımın bugüne kadar geçen bölümünde yaşadıklarımın hiçbir anını unutmak istemiyorum. İyisiyle kötüsüyle benimdir o anılar. Her sözümün, her kararımın arkasındayım. 'Geriye dönsem farklı yapardım' dediğim birkaç şey var ama sen de ben de biliyoruz ki bu dünyada geriye dönüş yok, geleceğe bakacağız."
Anlaştık Brendan Perry ile... Bu yazdıklarımın içinde hüzün bulabilirsiniz belki ama aslında çok mutluyum bu akşam. Dead Can Dance şerefine kadeh kaldıracağım bu gece! Her zaman bu kadar etkilendiğim şarkılar çıkmıyor. 19 Eylül'de "Amnesia"yı Cemil Topuzlu Açıkhava Sahnesi'nde canlı dinlerken gözümden yaşlar akarken görürseniz bilin ki mutluluktandır.