© Zülal Kalkandelen
Cumhuriyet / 22 Temmuz 2012
Belirlenmiş şarkı kalıplarına karşı çıkıp, ticari başarıyı düşünmeden içinden geldiği gibi müzik yapan kaç grup ya da müzisyen var bugün? Alternatif dediklerimizin bile çoğu ayakta kalabilmek için müzik endüstrisinin kurallarına bir ölçüde uymak zorunda. Ama bu sistemi reddedenler de yok değil. Onlar büyük kitleler tarafından takip edilmeseler de, dinleyicileri daha tutkulu oluyor.
2009’da çıkardığı ilk albümüyle adını duyduğumuz Beak> de bu tarz müzik yapan deneysel rock gruplarından birisi. Portishead’in multi-enstrümantalist üyesi Geoff Barrow’un yanına Fuzz Against Junk’tan Billy Fuller ve Team Brick’den Matt Williams ile birlikte kurduğu grubun ilk albümü “Beak>”den sonra, bu defa “Beak>>" adıyla ikinci albüm geldi.
Her ikisi de saykedelik gitarlar ve synthlerin birlikteliğiyle dokunan krautrock etkisindeki şarkılarla dolu. Karanlık, soğuk, klostrofobik ve hipnotik bir uyum var müzikte. Mekanik ve robotik soundlarla arka plandan yansıyan ve çok dikkat edilmezse ne dediği tam anlaşılmayan mırıldanma şeklindeki pasif vokal arasında uyum değil tezat var ama bunun müziğe çekici bir özellik kattığını düşünüyorum. Çünkü vokalistin ne dediğinden daha çok, hangi tonda hangi duyguyla söylendiği önemli burada. 10 şarkılık albümün yarısında hiç vokal kullanılmaması da, grubun zeki sözlerle dinleyiciyi cezbetme amacını gütmediğinin bir göstergesi.
Beak>’in müziği üzerine yapılan açıklamalar, ister istemez akla ilk olarak Silver Apples, Can, Neu!, Cluster gibi grupları getiriyor. Bana göre hepsinden de esinti var albümde. Günümüzden örnek verecek olursak Holy Fuck’ı da onların arasında sayabilirim.
Albümle ilgili önemli bir ayrıntı, 2009’da olduğu gibi yine müziğin tamamına yakınının üzerinde herhangi bir parlatma olmadan yapılan canlı kayıtlardan oluşması. İlk albümde 12 seansta gerçekleştirilen kayıt, bu kez 50 seansı bulmuş ama sonuçta tek bir yerdeki vokal dışında kayıtlar üzerinde oynanmamış, olduğu gibi saf bırakılmış. Grup üyeleri girmişler stüdyoya, orada yazmışlar müziği ve eski dijital aletleri kullanıp 24 kanallı cihazlarla kayıt yapmışlar.
Ortaya çıkan müzik, genel zevk açısından kolay dinlenebilir değil. Fakat zaten Beak>’inde öyle bir derdi yok. Onların istediği dinleyiciyi yakasından tutup o müziğin içine bırakmak. Beni bıraktılar. Şarkıları arasındaki benzerlik bazen dikkatimi dağıtsa da, bir süre sonra toparlanıp yakamı bırakmayan synthlerin içinde nefes aldım.
Peşine takılıp gidebileceğiniz melodiler arıyorsanız, bu albüm size göre değil. Ritimler ve sesler arasındaki ilişki düzenli, tanıdık yolları izlemiyor; çoğunlukla duvarlara tosluyor, ayağı bazen çukurlara giriyor. O anlarda siz de savruluyorsunuz ve böylece Beak> de amacına ulaşmış oluyor. Yoğun bir deneyim öneriyor Beak>>.