14 Temmuz 2012 Cumartesi

MORRISSEY : "HAYATIMI KURTARDINIZ"


By on 00:07:00

© Zülal Kalkandelen
Cumhuriyet / 14 Temmuz 2012

Bu yıl İstanbul Caz Festivali’nin kapanışını benim için çok özel bir müzisyen yapıyor. Alternatif rock’ın en sevilen gruplarından, The Smiths’in vokalisti, ağlatırken güldüren, güldürürken düşündüren şarkı sözlerinin yazarı, yılmaz hayvan hakları savunucusu, kendi şahsına özgü müzisyen Morrissey, 19 Temmuz’da ikinci kez Mavi sponsorluğunda İstanbul’a geliyor. Artık medya ile yüz yüze röportaj yapmasa da, sorularımı yazılı olarak yanıtlamayı kabul etti. Bugüne kadar yaptığım yüzlerce röportaj içinde en çok heyecan duyduğum röportaj da bu oldu.

Başlığa aldığım sözü tüm içtenliğiyle söylediğini biliyorum. Çünkü sözcükleri çok iyi seçen ve kullanan bir insan; beni bu yönüyle JM Coetzee kadar etkilediğini itiraf etmeliyim. Hatta ondan daha önce hayatıma girdiği için dildeki yetkinliğiyle beni ondan önce sarstı. Kurtarmak anlamındaki sözcüğü büyük harflerle "SAVE" olarak yazması özellikle vurgulamak istemesinden. O böyle ayrıntılara dikkat ediyorsa, benim de onun üzerine gidip ince yorumlar yapmak boynumun borcudur.

Bir müzisyen ile dinleyicisi arasındaki ilişkinin gelebileceği en büyüleyici noktayı yakalamışız Moz ile. Ben, ona hayatımı değiştirdiğini söyledim; o bana "hayatımı kurtardınız" dedi. Demek ki, ayakta kalıp var olmamız için birbirimize ihtiyacımız vardı ve müzik sayesinde buluşup devam ettik yola. Bu hissi bana yaşattığı için nefes aldığım sürece müteşekkir kalacağım Moz'a. Kalbimde yeri hep ayrıydı, hep öyle kalacak. O bilmiyor belki ama benim hayatımı da çok kereler o kurtardı; kimse yokken onun sesi vardı yanımda. Beni şahsen tanısa bu kadar etkilediği insanla gurur duyar mıydı bilmiyorum ama ben hayatını kurtarmaya katkıda bulunduğum bu çok yetenekli ve sözünü sakınmayan müzisyenle gurur duyuyorum.



Zaman ayırıp sorularımı yanıtladığınız için çok teşekkür ederim. Benim hayatımı değiştiren müzisyen sizsiniz. “Meat Is Murder”ın etkisiyle önce vejetaryen, sonra vegan oldum. Müziğinizi uzun yıllardır kendime o kadar yakın buldum ki, adeta bana özel yapılmış gibi hissettim. Sizinle tanışmak benim hayalim ve şu anda bir kağıt parçası ya da bilgisayar ekranı aracılığıyla buluşuyoruz. Bu durumda iki ayrı dünyanın sınırları içinde kalsak da, hayvanlar hakkında düşlediğimiz rüya aynı. O şarkının dünya çapında çok sayıda insan üzerinde böylesine büyük bir etki bırakması, sizde nasıl hisler uyandırıyor?

Yanıtlarımı duyduğunuzda bana teşekkür etmeyebilirsiniz. Müziğimi dinlemeniz benim hayatımı KURTARDIĞINIZ anlamına geliyor. Bunu yapan herkese içtenlikle müteşekkirim. Kendimi bir sürünün başındaki çoban gibi de görmüyorum.

Müzik dünyasında görüşlerini en açık şekilde açıklayan ve tartışmaya girmekten kaçınmayan sanatçılardan birisiniz. Yine de merak ediyorum; sanatınız söz konusu olduğunda görüşlerinizi aynı açıklıkla dile getirmemeyi tercih ettiğiniz hiç oldu mu?

Benim görüşlerim çoğunlukla insanlara sert geliyor: çünkü çoğu popüler sanatçı toplumda bir hiç. Belli bir bakış açıları yok; düşünceleri yüzeysel bile değil. Ne zaman benimle röportaj yapılsa, çok yumuşak ve sakin konuşsam da, başlık genellikle “BIGMOUTH STRIKES AGAIN” oluyor. Sanki görüşlerini dile getiren bir insanla dünya baş edemiyormuş gibi bir durum var. Neden bir zombi, yaşayan ölü olayım ki?



Bugüne kadar kraliyet ailesi hakkındaki görüşlerinizi söylemekten de hiç çekinmediniz. Siz Kraliçe’nin tahta çıkışının 60. yıldönümünü “yoksul İngilizlere karşı nefretin ve iğrentinin ifadesi” diye değerlendirirken, ‘sir” ünvanlı bazı müzisyenler kraliçe için şarkı söyledi. Hatta Paul McCartney, “Kraliçe harika. Onun için çok vaktim var” diyerek övgüde bulundu. Kraliçe ile müzisyenler arasındaki bu tür ilişki için ne diyorsunuz?

Bence bu aptalca; çünkü o harika değil. Ayrıca bir zamanlar Kraliçe’yi hedef alarak “Give Ireland Back To The Irish” diye şarkı söyleyen Paul McCartney’di. Kraliçe, altı vilayeti İrlanda’ya vermedi ve asla vermeyecek, çünkü limanları istiyor. Bana göre bu harika değil. Açık ki, ne zaman birisine “sir” ya da başka bir kraliyet ünvanı verilse, bu onları susturuyor ve derhal hizaya geliyorlar. Şövalyelik nişanını reddettiği için David Bowie ile gurur duyuyorum. Albert Finney de reddetti. İngiliz kraliyet ailesi benim için şahane değil, kurnaz parazitler onlar. Kraliçenin bu kadar uzun süre varlığını sürdürmesi müthiş gerçekten. Birdenbire etrafına pop yıldızlarını topluyor; çünkü bu onun gençlere ulaşmak için seçtiği PR yolu. Yakında ölebilir. Bu nedenle İngiliz halkının, işe yaramayan kraliyet ailesinin aşırı ve gereksiz lüks yaşantısını garantiye almasını sağlamak zorunda. İngiliz gazeteleri bize her gün William ve Kate’in dünya çapında nasıl sevildiğini anlatıyor. Ben sürekli seyahat ediyorum ve samimiyetle söyleyebilirim ki, İngiliz kraliyet ailesine karşı küresel ilgi sıfırın altında.

Geçen 35 yıllık kariyerinizi değerlendirdiğinizde, sizi müzik yapmaya teşvik eden temel neden olarak neyi görüyorsunuz?

Her zaman sanatsal gelişimi bütünüyle gerçekleştirme hedefi söz konusu. Müzikte herkesten ve her şeyden ayrı durduğum için, benim pozisyonuma karşı süregelen bir ilgi olduğunu hissediyorum; çünkü çok garip, sıradışı. Dinleyiciler o kadar coşkulu bir şekilde destekliyor ki, tek başlarına müziğin önemini ortaya koyuyorlar.



Şair olarak gördüğüm birkaç müzisyen var ve siz onlardan birisiniz. Fakat şarkı sözlerinin şiir olmadığını; sadece şarkı için bir araya getirilmiş kelimelerden ibaret olduğunu söyleyenler var. Bu konudaki görüşünüzü merak ediyorum.

Güfte yazarı olmak da olağanüstü bir şey; özellikle yaygın kullanılan “give-it-to-me-one-more-time” şeklindeki ıvır zıvırın aksine, olana tanıklık etmek anlamına geliyorsa. Şiir artık ölü görünüyor ve çoğu modern İngiliz şairi ciddiye alınacak gibi değil. Şiiri nerede bulursanız oradadır; eğer şarkı sözü yüreğinizi cız ettiriyorsa, o zaman şiirden daha fazlasıyla karşı karşıyasınız demektir; çünkü onlar sadece kağıt üzerine yazılmış basit sözler değildir artık. Sözcüklerde duymanız gereken, size hitap eden devinim içindeki bir bütünün seslenişi vardır. Bence bu duygu salt şiirden daha güçlü ve büyüktür.

Birçok sanatçı bir korunma yöntemi olarak kendilerini çevreleyen ikinci bir karakter yaratıyor. Ama kanımca siz bireysellik ve toplumsal eleştiriyle ördüğünüz şarkılarınızda daima gerçekleri söylüyorsunuz. Bir şarkınızda ne zaman “Ben” sözcüğü geçse, onun daima doğrudan sizin hakkınızda olduğunu hissediyorum. Haklı mıyım? Haklıysam, ruhunuzu nasıl bu kadar kolay çıplak bırakıyorsunuz?

Onunla başka ne yapabileceğimi bilmiyorum. Saklayayım mı?

Müzik dünyasının şu anda içinde bulunduğu durum hakkında eleştirileriniz olduğunu biliyorum. Artık daha fazla müziğe ulaşılabiliyor ve bedava indiriliyor; fakat aynı zamanda da müzik sanki eskisi kadar önemli değil. Sizce müzik hala hafızada yaşatılacak özel bir deneyim gibi görülüyor mu? Eğer böyle değilse, bunun nedeni giderek genişleyen bir reklam dünyasının içinde yaşıyor olmamız mı?

İnsanlar sadece yapabilecekleri için müzik yapıyor gibiler. Bütün teknocu ve hip-hopçı çocuklar, hiçbir farklılık olmadan tamamen aynı şeyi yapıyor ve bunun harika olduğunu sanıyor. Hip-hop’ta gizem ve merak hiç yok. O tür bir soundu üretenler genellikle konuşamıyor bile; know what ah mean, know what ah mean, know what ah mean? Do THEY know what they mean?! (Ne dediklerini biliyorlar mı?!)



Plak şirketlerine güveninizi kaybettiğinizin farkındayım ama hayranlarınız umutsuzca yeni şarkılarınızı duymayı hayal ediyor. Yeni albümü internet üzerinde indirilebilecek şekilde kendiniz yayınlamayı düşünür müsünüz?

Albümün sadece onu önemseyen ve tanıtımını yapabilecek bir plak şirketi tarafından yayınlanmasını istiyorum. Aksi halde yayınlamamın anlamı yok; konserlerde ve YouTube üzerinden dinlenebilir. Bir plak şirketine benimle anlaşma imzalamaları için yalvarmayacağım. Kader her zaman imdada yetişir nasıl olsa.

Yakında yayınlanacak otobiyografiniz beni çok heyecanlandırıyor. Oscar Wilde, “Bir erkeğin yüzü otobiyografisidir; kadının yüzü ise kurgusal eserdedir” demişti. Siz kitabınızda kendiniz hakkında ne kadar açık bir dil kullandınız?

Kitapla gurur duyuyorum ama acele etmeyeceğim. Bu yıl yayınlanmasını istemiyorum. Çok dramatik ve heyecanlı bir kitap. Yaptığım her şeyi tükenmez bir nefretle eleştirenler muhtemelen kin dolu yorumlarını şimdiden kaleme almışlardır. Olacakları tahmin edersiniz.

http://www.cumhuriyet.com.tr/?hn=351990


-

Yazan: Zülal Kalkandelen

Translate