Tanık olduğumuz New York’un noise rock üçlüsü The Psychic Paramount’un efsane performanslarından biriydi. Müziği bir tutku olarak gören, Amerika’da yaşamanın tek yolunun müzik tutkusunu bir aydınlanma aracı olarak kullanmaktan geçtiğine inananan bir grup bu. Bugünün indie rock dünyasını sürekli yakınmaları dile getiren içi boş bir dünya olarak görüyor ve orada yer almak istemiyorlar. Onların yapmak istediği, hissettiklerini doğrudan enstrümana söyletmek ve bunu da çok iyi başarıyorlar.
Onların açısından konserin nasıl olduğunu da biliyorum. Çünkü bunun özel olarak belli bir kişiyle değil ama genel olarak biriyle düşünsel anlamda seks yapmak gibi olduğunu söylemişti gitarist Drew St. Ivany. Kendileri o müziği icra ederek bu duyguyu yaşarken aynısını da dinleyiciye aktarıyorlar. Günümüzde az sayıda grupta var olan bir meydan okuma var tavırlarında. Sahneyi dumana boğup hiç gözükmemek de belli ki bu amaç doğrultusunda tercih edilen bir yol. Dinleyicinin bütünüyle kendi düşüncelerine odaklanması açısından çok etkili olduğunu söyleyebilirim. Ancak birçok kişinin de ne olup bittiğini tam idrak edemediğini, sahnede izleyecek bir şey olmayınca nereye bakıp nasıl duracağını da tam kestiremediğini gözlemledim. Müzikle alışılagelmiş görselliğin bağını koparınca dinleyicinin sadece müziğe odaklanması kolaylaştırılıyordu aslında. O gece müziğin içine girebilen herkes bunu çok yoğun yaşadı ama garipseyenler de oldu.
The Psychic Paramount’u canlı dinlemek, sahnedeki görsellik ile müziğin algılanışı arasındaki ilişki hakkında epey kafa yoran biri olarak benim açımdan sıradışı bir deneyimdi. Bu konuda düşüncelerime yeni bir boyut katmış oldu konser. (Aşağıda paylaştığım videoda benim anlattığım ortam yok; görülebiliyor müzisyenler ama müzikleri hakkında fikir vermesi için yer verdim.)
FUTURE ISLANDS: EN TUTKULU VOKALİST
Hani bütün başarısını vokaliste borçlu olan gruplar vardır; o olmasa grubun biteceğini bilirsiniz. Future Islands da onlardan birisi. Vokalist Sam Herring gitse yerine yine sesi güzel bir vokalist bulsalar o iş yürümez. Çünkü Sam Herring’deki tutku çok az sayıda müzisyende var. Bedeniyle, aklıyla, ruhuyla, tüm benliğiyle kendini müziğe adamış ve konserlerde neyi varsa onu ortaya koyan bir vokalist. O sadece şarkı söylemiyor, her yerinden terler boşalırken çılgınca dans ediyor, şarkı sözlerinin yarattığı duyguyu boyun damarları fırlarcasına hissedip onu aynı güçle ses tonuna yansıtıyor, dinleyicilerin tek tek gözlerinin içine bakıp onlarla şarkı sözleri aracılığıyla direkt diyalog kuruyor, göğsüne vura vura söylüyor şarkıları. Bunları yapan başka müzisyenler de var elbette ama ben bu kadar etkili olanını görmedim.
Future Islands ve The Psychic Paramount konserlerini klasik konser değerlendirmesinin dışında müziğin sunuluşu açısından ele almak istedim. Aralarındaki farklar ve o farklardan yola çıkarak varılan ortak yer ilginçti. O yer, bazen sancılı, bazen zevkin doruklarında dolaşarak ama daima engelenemeyen bir tutkuyla ulaşılan bir nokta. Bunu yaşattıkları için bu grupların değeri büyük. İster fiziksel olarak görünsünler ister sisler arasında kaybolsunlar, müziğin içinizde kavurucu bir ateş yakmasını sağlayan gruplara selam olsun.
-