New York'tan İstanbul'a dönmeme bir gün kala izleyeceğim bütün konserleri artık geride bırakmış olarak, hiçbir yere koşuşturmadan dinlenerek bir gün geçirme kararı almıştım. Akşama da bir arkadaşımla yemek planı yapmıştık ama New York saatiyle öğlene doğru Twitter üzerinden Duygu Ateş'ten (@duyguates) bir ileti geldi. Gönderdiği linkteki haber, Erased Tapes Records'ın o akşam 7'de düzenlediği konserde Nils Frahms'ın çalacağını bildiriyordu.
Bir an gerçek mi diye inanamadım. Çünkü nereye gidersem gideyim her zaman ilk işim bulunduğum yerdeki konserleri kontrol etmek olur; o akşam öyle bir konser olduğunu duymadığıma şaşırdım. Hemen internet üzerinden bilet almaya çalıştım ama satış bitmişti. Kapıda bilet bulurum ümidiyle konserin yapılacağı kiliseye erken gitmeye karar verdim ve bu arada akşam yemeğini iptal ettim. Aynı zamanda Twitter üzerinden Erased Tapes Records'ın PR işlerini yapan Sofia'ya ulaştım. Beni bilet bulabileceğim kişiye yönlendirdi ve o sayede Aaron'da fazla bir bilet olduğunu öğrendim.
Kiliseye gittiğimde henüz erkendi. Baktım içerden piyano sesi geliyor, salona doğru ilerleyince Nils Frahm'ın soundcheck yaptığını gördüm. Mekana daha sonra tekrar gittiğimde Aaron ile buluştuk; sonradan ortaya çıktı ki, organizasyonda görevliymiş ve kendisinin davetli listesindeki +1'ini bana satmış. Yine de normalden az bir ücret aldı benden, hakkını yemeyelim. Ben fazla istese de vermeye gönüllüydüm zaten.
Biz davetli olarak içeri erken alınınca, kilisenin üst katında içki içebileceğimiz bir salona alındık. Dini resimler arasında kadehler tokuşurken ilginç bir ortam oluştu. Konser vakti gelince alt kata inip yerimizi aldık. Önce sahneye Arcade Fire grubundan Sarah Neufeld geldi; bir süredir yaptığı solo kayıtlarından parçalar çaldı. Arkamdaki sırada oturan Nils Frahm da onu bizimle birlikte dinliyordu. Sarah Neufeld'in kemana hakimiyetinin o boyutta olduğunu bilmiyordum. Kilisenin karanlık ve sessiz atmosferiyle çok örtüşen, yoğun duygusallık içeren bir müzikti dinlediğimiz.
Sonra beraber çalmak için sahneye Nils Frahm'ı davet etti. İkisinin birlikte yorumladığı parçalardan birini aşağıdaki videoya kaydettim. Son derece uyumlu bir ikili olmuş Sarah ile Nils.
Sahne tek başına Nils'e kalınca yine her zamanki gibi tarifsiz bir saflık ve güzellikte müzik doldurdu kiliseyi. Piyanodan çıkan notalar su gibi akıyor o çalarken, yer kayıyor, gözünüzü kapadığınızda bambaşka bir evrene gidiyorsunuz. Zamanı ve mekanı aşan müzikler diyorum ben bu türe. Belki her insan kendi sevdiği müziği öyle tanımlayabilir ama Nils Frahm'ın piyanosunu dinledikten sonra onun farkı ortaya çıkıyor; kalbe tam hedef noktasından giriyor onun müziği.
Parmağını bir süre önce kırdığı için doktora gitmiş Nils Frahm. Doktoru o parmakla çalmasının dramaya neden olabileceğini söylemiş ama o, "Öyleyse biraz duyalım şu dramayı" diyerek oturdu piyanonun başına. Müziğin güzelliği karşısında benim gözlerimden akan yaşlar yeterince dramatik bir görüntü oluşturuyordu herhalde ama karanlıkta kimse görmedi sanırım.
Nils Frahm'ı bu yıl Roskilde festivalinde de dinlemiş ve aynı şekilde çok etkilenmiştim. Kanımca günümüzde modern klasikçilerin en yetenekli müzisyenlerinden birisi o. Bu genç yaşında öylesine çok boyutlu ve dokunaklı bir müziği nasıl yapıyor bilemiyorum ama beni çok etkilediği kesin.
Verilen arada yanına gidip albüm imzalatırken bu duygularımı da aktardım kendisine. İki elini çenesinin altında birleştirip şükran ifadesinde bulundu ve "You are so passionate about music!" dedi. Müzik yazarı olduğumu ve kendisini heyecanla gelecek ay İstanbul'a beklediğimizi anlatınca, orada görüşürüz dedi.
Konser sırasında henüz isim vermediği yaklaşık 20 dakikalık yeni bir kaydı da çaldı. Bu arada aklınızda olsun, bu isimsiz şarkı için isim önerilerini de topluyormuş. O şarkının da yaklaşık 15 dakikalık kısmını videoya çektim.
Benim için son derece güzel, unutulmaz bir akşam oldu. Duygu Ateş'e haber verdiği için tekrar teşekkür ederim. Nils Frahm'ın müziğini ben anlatmayayım; albümlerini dinleyin, konserlerine gidin ve bizzat yaşayın o müziği. Bu gece o kilisede olan herkes konserin sonunda ayakta alkışladı Nils Frahm'ı; alkışlar susmayınca o da sandalyenin üzerine çıkıp bizi alkışladı. Gelecek ay Salon'da olağanüstü yeteneğinin yanında çok sempatik, alçakgönüllü ve esprili bir müzisyeni dinleyeceğiz.
-