© Zülal Kalkandelen
Cumhuriyet / 16 Eylül 2012
Son on yıldır yaptığı lo-fi ev kayıtlarıyla tanınan ve dehasını kanıtlayan bir müzisyen birden müzik dünyasının belli başlı plak şirketlerinden biriyle anlaşırsa ne olur? Daha geniş kitlelere ulaşmasını sağlayabilir, maddi açıdan rahatlık verebilir ama acaba müziğini ne yönde etkiler? Bu sorularda söz konusu taraflar Ariel Pink ve 4AD. O nedenle tipik bir durum değil bu. Ariel Pink, Los Angeles’ta kendi evinde kendi müziğini yazıp neredeyse tamamını kendisi çalan, sıradışı, hafif kaçık, dışardan bakıldığında pek de tekin olduğu izlenimini vermeyen, her an beklenmedik bir şey yapacakmış gibi duran ve bu özelliklerini müziğine de aynen yansıtan çok yetenekli bir müzisyen. 4AD ise, bugüne kadar müzk dünyasına kazandırdığı çok sayıda iyi müzisyen / grup ve albümle takdir kazanmış bağımsız bir plak şirketi.
Ariel Pink’in kariyerinde bir dönüm noktası yaratan bu işbirliğinin ilk sonucu 2010’da çıkan “Before Today” olmuştu. Ariel Pink’in Haunted Graffiti serisinden yayımlanan önceki albümleri, Animal Collective’in plak şirketi Paw Tracks’ten çıkmış ve bu şekilde sesini daha gür duyurabilmişti. 4AD’nin hayatına girişiyle önünde hiçbir engel kalmadı; dünya medyası artık pür dikkat şarkılarını dinliyordu. “Mature Themes”in basın bülteninde, “Before Today”in, 10 yıldır merak uyandırıcı bir şekilde belden aşağı esprilerle dolu bir müzik yapan Ariel için sonunda tutarlı bir forma girdiğinin işareti olduğu söylenip, “Mature Themes” ile çıtayı daha da yükseltti deniyor.
Bir röportajında, ev kayıtlarından bir stüdyoda kaydedilen albüme geçişin kendisi için her şeyi değiştirdiğini kabul ediyor. “Artık yataktan kalkıp gidip şarkı kaydetmiyordum. Stüdyo sadece mekan değişikliği demek değildi; artık bir grup ve prodüktör vardı diyor.”
Yanlış anlaşılmasın Ariel Pink plak şirketi değişti diye müziği de tamamen farklı bir rotaya girmedi; o yine tuhaf, yine aklına geleni eğip bükmeden söylüyor. Sadece belli ki artık eskisi gibi sabah yataktan kalktığı anda aklına geleni olduğu gibi kaydetmiyor. Bu anlamda eski albümlerinde yakaladığı içtenliği yitirdiğini söyleyenler var. Ben ne olursa olsun, Ariel’in o şekilde uysallaşabileceğini düşünmüyorum. Belki kayıt yöntemleri değişti ama onun aklından geçenler aynı. Ne kadar “Mature Themes” denilerek ironi yapılsa da o hala G-noktasından, ölümüne yapılan oral seksten söz ediyor.
Albümde sound olarak 60 ve 70’lerin saykedelik etkileri, surf-rock, power pop, synth’leri öne çıkaran noise pop ile harmanlanmış. Bu, aynı zamanda grotesk resimler yapıp satan, egzantrik bir sanatçı için hiç de beklenmedik bir durum değil. En güzel iki şarkıdan birisi, kapanıştaki 1979’dan Donnie & Joe Emerson klasiği “Baby” cover’ı. Bu unutulmaz balada orijinaline büyük ölçüde sadık kalarak yaptığı cover’la albüme hiç beklenmeyen bir R&B tadı katmış Ariel. Dinlerken akılda kalıcı melodisiyle beni hemen yakalayan diğer şarkı, “Only in My Dreams” oldu.
Bunların dışında zaman zaman müzikten kopmaya neden olan dağınık bir yapı var albümde. O dağınıklığın Ariel Pink’in sahne performanslarına da yansıdığı söyleniyor. Hatta kendisi dinleyicilerin sıkılıp onu yuhaladığını anlatıyor. Ben 2 gün önce New York'ta grubu izleme olanağı buldum. Anlatıldığı gibi durumlar olmadı konserde. Ariel Pink kendini müziğe iyice kaptırıp sahnede yine alışılmadık tavırlar sergiledi, yerlerde yuvarlanıp çığlıklar attı ama dinleyicisi onu o haliyle seviyor. Hep sıradışı olunca gün geliyor o sıradışılık o kişinin nomal hali oluyor. Konser hakkında izlenimlerimi ayrıca yazacağım için sözü burada kesiyorum.