Chris Isaak denince benim de aklıma hemen herkes gibi 1980'lerin sonunda kendisine dünya çapında ün kazandıran "Blue Hotel" adlı şarkısı gelir. Aslında 2-3 yıl aralıklarla düzenli albüm yayınlayan aktif bir müzisyen Isaak ama 90'lardan sonra yakından izlediklerimden birisi olmadı. Konsere bilet alırken de nasıl bir konserle karşılaşacağım hakkında fazla bir bilgim yoktu. The Bridgewater Hall'e gittiğimde dinleyici kitlesinin 50+ olduğunu görünce de şaşırmadım ama yanımda oturan kadın beni o konserde görmenin şaşırtıcı olduğunu söyledi. "Chris Isaak dinleyicisi olmak için biraz genç geldiniz bana. Hayranı mısınız?" dedi. "Hayranı değilim ama sesini severim, eski şarkılarından beğendiklerim de var. Hem ben bir dinleyici olarak, geçmişi ihmal etmeden geleceğe bakmayı savunuyorum" diye yanıt verdim. Bu yaklaşımım üzerine konserden önce müzik üzerine güzel bir sohbet gerçekleştirdik ama onun ayrıntılarına burada girmeyeceğim.
Chris Isaak, sahneye çıktığında dinleyicilere "Burada olduğunuz için teşekkür ederim. Artık konserlere gelip müziği, müzisyenleri destekleyen insanlar azalıyor. Bizim yolumuz da Manchester'a sık düşmüyor ancak geldiğinize pişman olmayacaksınız; kendimizi % 100 ortaya koyacağız bu akşam" diyerek merhaba dedi.
Ceketi ve pantolonunun paçaları renkli işli siyah takımıyla günümünüzün müzisyenlerinden farklı görünüyordu Isaak. Saç kesiminden giyimine, sahnedeki duruşundan konuşmasına kadar geçmişten çıkıp gelmiş olduğu belliydi. Bunu olumlu bir tespit olarak yazıyorum. Aynı zamanda aktörlük kariyeri de olan bir sanatçı olarak fiziksel görünümüne gerekli özeni göstermiş, ayrıca hiç yaşlanmamış. O da bunu çok iyi biliyor ki, salonda fotoğraf çekmek yasak olmasına karşın, "Ben bu süslü kıyafeti güzel fotoğraf vereyim diye giydim. Lütfen makinesi olanlar çeksin fotoğrafımı" dedi.
Dış görünümü aynı ama asıl önemli olan, sesi de hiç deforme olmamış 56 yaşındaki sanatçının. Hem eski dönemlerden hem de 2000'lerde yayınladığı albümlerden şarkılarını seslendirirken, onun müzik anlamında Johnny Cash'den ve epeyce de Elvis Presley'den etkilenmiş olduğunu düşündüm. Elvis etkisi, hem vokaline hem fiziksel görünümüne hem de danslarına açık şekilde yansıyor. Konserde Elvis Presley'den "It's Now or Never" ve "Can't Help Falling in Love With You" adlı şarkılara yaptığı coverları dinlerken bunu daha yakından gözlemleme olanağı buldum. Romantik aşk şarkıları söylemeyi seviyor ama ciddi bir ruh haline bürünüp Johnny Cash gibi gitarına yüklendiği anlar da var.
Dış görünümü aynı ama asıl önemli olan, sesi de hiç deforme olmamış 56 yaşındaki sanatçının. Hem eski dönemlerden hem de 2000'lerde yayınladığı albümlerden şarkılarını seslendirirken, onun müzik anlamında Johnny Cash'den ve epeyce de Elvis Presley'den etkilenmiş olduğunu düşündüm. Elvis etkisi, hem vokaline hem fiziksel görünümüne hem de danslarına açık şekilde yansıyor. Konserde Elvis Presley'den "It's Now or Never" ve "Can't Help Falling in Love With You" adlı şarkılara yaptığı coverları dinlerken bunu daha yakından gözlemleme olanağı buldum. Romantik aşk şarkıları söylemeyi seviyor ama ciddi bir ruh haline bürünüp Johnny Cash gibi gitarına yüklendiği anlar da var.
Şarkı aralarında bolca konuşup, kısa öyküler anlatan, espriler yapan, dinleyici ile sıcak iletişim kuran müzisyenlerden o da. Konserine gitmeseydim, bu yönünü tahmin edemezdim. Chris Isaak denilince aklıma yine konserde de söylediği "Blue Hotel" gelecek ama sadece onunla sınırlı kalmayacak; beş kişilik ekibiyle sahneyi her anlamda doldurduğu bu konseri de hatırlayacağım. Bir müzisyeni sahnede görmek, canlı dinlemek, yaptığı müziğe farklı boyutlar katıyor.
(Fotoğraf ve videolar bana aittir.)