Babylon sahnesi, dün gece Kanadalı hardcore punk grubu Fucked Up'ı ağırladı. Açıkçası ben, geçen yıl yayımladıkları "David Comes to Life" adlı üçüncü albümlerinde soundlarını daha melodik bir hale getirip indie dünyasının da kalbini kazandıkları için, ilginin fazla olacağını düşünmüştüm ama umduğumdan daha az kişi gelmişti konsere. Belki de bu nedenle 21.30'da başlayacağı duyurulan konser 22:10'da başladı.
Burada yeri gelmişken bir üzüntümü belirtmek istiyorum. Zaman zaman "Hep aynı isimleri getiriyorlar!" diyerek organizatörlere kızılıyor. Ama İstanbul'a daha önce gelmemiş grupların konseri olduğunda da bazen yeterli ilgi gösterilmiyor. Dünya müzik sahnesinde başarı kazanan grupları keşfetme amacı taşıyan müziksever sayısı ne yazık ki fazla değil. Oysa yeni müzikleri merak ettikçe keşif yapar insan. Aynı akşam Gaz Coombes konserinin olması da dinleyiciyi böldü desek, Salon'a gidenlerden duyduğuma göre, gereken ilgi ona da gösterilmemiş. Demek ki, "Neden sürekli Oi Va Voi geliyor?!" diye yakınmadan önce bunun en önemli nedeninin dinleyicilerin eğilimi olduğunu da hesaba katmak gerek.
Gelelim Fucked Up konserine. Grup üyesi 4 gitarist ve 1 davulcuyla birlikte sahneye çıkan Damian Abraham yani Mr. Damian, tahmin ettiğim gibi salonu daha ilk dakikadan büyük bir enerjiyle doldurdu. Böğürürcesine söylediği şarkıların sözleri çoğunlukla anlaşılmasa da grubun polis devletine, faşist müdahalelere, müzik endüstrisine karşı çıkışlarını bilenler için bu çok da sorun değildi; ne anlattığını, derdinin ne olduğunu biliyordu herkes.
Kısa bir süre sahne önünde pogo dansı başladı, Damian Abraham üzerindeki montu ve tişörtü çıkarıp attı, artık kıllı bedeni ve sallanan göbeğiyle olduğu gibi karşımızdaydı. Sonra sık sık sahneden aşağıya indi, önüne gelene sarıldı, yerlere yuvarlandı, uzatılan bardaklardan bira içti, mikrofonun kordonunu boynuna doladı, sırtına binenleri taşıdı, coştukça coşturdu.
Bunlar bir punk konserinde görülebilen sahneler. Asıl meselesi gerçekleri dünyanın yüzüne tokat gibi vurmak olan bir müzik türünü icra edenlerin, dinleyici ile müzisyen arasındaki perdeyi ortadan kaldırması da beklenen bir durum. Fucked Up konseri bu açıdan oldukça başarılıydı. Ancak Damian Abraham dışındaki üyelerin neredeyse bir shoegaze grubunu andıracak kadar kendi içlerine dönük oluşu dikkat çekiciydi. Dinleyiciyle bütünleşen sadece Mr. Damian'dı. Onun bütünleşmesi ise, bir aşamadan sonra fazla teatral bir hal aldı. Herkesle fotoğraf çektirmesi, plastik bardakları eğip bükerek memelerine ve göbeğine yapıştırmaya çalışması, bir süre sonra işin şov kısmını öne çıkardı. O noktada artık ben salonda her şeyin yeterince saf ya da çiğ olmadığı izlenimine kapıldım. Konser sırasında fark etmemiştim ama sonrasında duyduğuma göre alt katta biralar dökülüp zemin ıslanır ıslanmaz paspaslanmış. Bu bile işin doğallığını bozmaya yeter.
Damian Abraham bana her haliyle, fiziksel görünüşü ve sahnedeki tavırlarıyla, Les Savy Fav'in vokalisti Tim Harrington'ı hatırlattı. Brooklyn'de izlediğim bir konserlerinde o da Abraham ile aynı tavırları sergilemiş, hatta üzerinde bir tek külot kalacak şekilde soyunmuştu. O grupta da diğer üyeler sakin sakin enstrümanlarını çalarken Harrington adeta delirmişti. Dün gece konser sırasında, hardcore punk ile art rock karışımı müzik yapan bu gruplardaki benzerliği düşündüm. Müziğin yaydığı enerjinin dinleyiciye aynen geçmesi ve kalabalığın da şovun bir parçası olması, hem sahnedekiler hem de salondakiler için keyif verici bir durum.
Yine de konseri izlerken aklıma yıllar önce CBGB'de gördüğüm Amerikalı punk grubu Agnostic Front geldi. O konserde hınca hınç dolu ortamda zorunlu olarak fiziksel anlamda sarsılmıştım ama asıl sarsıntıyı müziğin kalabalık üzerindeki etkisi yapmıştı. Dinleyiciler ile müzisyenler stage dive sırasındaki yakın temas dışında sarılıp fotoğraf çektirmediler, konseri herkes yüzünde bir gülümseme ile izlemedi; orada salona hakim olan halis bir başkaldırıydı.
Toplam 70 dakika süren Fucked Up konseri, sonuçta eğlenceli ve müzik performansı olarak başarılıydı. Damian Abraham, neyi varsa ortaya koyan vokalistlerden birisi; artık kafasına mikrofonla vura vura başını kanatmıyor ama konser bitiminde tam anlamıyla kan ter içinde kaldı. Kuşkusuz Babylon'da izlediğim olumlu anlamda en azgın konserlerden biriydi ama benim punk'ım bu değil. Ben bir punk konserinde fiziksel olduğu kadar ruhen de sarsılmayı bekliyorum; işin teatral kısmı bu kadar öne çıkınca da punk'ın isyanının geri plana düşmesi endişesi kaplıyor içimi.
Konserde çektiğim video aşağıda. (Videodaki seste hafif bir patlama olmuş ama konser sırasında salondaki seste bir sıkıntı yoktu.)
(Fotoğraflar bana aittir.)
-