28 Nisan 2013 Pazar

Woodkid - The Great Escape (Green United Music)


By on 10:04:00


© Zülal Kalkandelen
Cumhuriyet / 28 Nisan 2013


Kendi müziğinden önce başka müzisyenlerin şarkıları için yönettiği videolarla ünlendi Woodkid. 29 yaşındaki Fransız sanatçı, gerçek adı Yoann Lemione olan bir grafik tasarımcı ve yönetmen aynı zamanda. Aralarında Moby, Kendrick LamarLana Del Rey , Rihanna, Drake, Katy Perry, Taylor Swift gibi çok ünlü isimlerin videolarını yönetti, bazıları ile Grammy adayı oldu. Birçok kampanya ve reklamın görsel çalışmalarını yaptı. Kendi bildiği yoldan gitmek için Madonna, The Rolling Stones ve Black Sabbath gibi büyük isimleri reddetmişliği de var.

İşinde bu kadar iyi ve popülerken, yeteneğini görsel alanda sınırlamakla kalmadı Lemione, 2011‘den bu yana ses dünyasına da adım attı. Lana Del Rey’e New York konserinde sahnede eşlik etti, ilk kısaçaları "Iron"ı yayınladı. O şarkı için çektiği videoda Agyness Den ile işbirliği yaptı. Popüler isimler sayesinde adının duyulması, müziğine yapay bir ilgi yaratıyor diye düşünebilirdik kolaylıkla ama yaptığı pop müzik klişelerden uzaktı, sesini belki çok farklı tonlarda kullanmasa da duyarlılıkla akıllıca yazılmış sözleri içtenlikle, derin bir duyarlılıkla söylüyordu. Yapmacık değildi şarkıları.

O dönemde adı indie çevrelerde hızla yayıldı; albümü henüz çıkmamış olsa da mutlaka canlı görülmesi gereken isimlerden birisi diye anıldı, geçen yıl yolu İstanbul’a da düştü ve Babylon’da bir konser verdi. Nihayet mart ayında ilk albümü “The Golden Age”i yayınlandı. Albümde başından sonuna kadar çocukluktan yetişkinliğe geçen bir gencin hissettikleri, yeni bir dünyaya adım atarken arkasında bıraktığı izlere duyduğu özlem yatıyor.



Albümü fiziksel olarak ona eşlik eden bir kitapla birlikte çıkardı Woodkid. Kuzeni ile birlikte yazdıkları öykünün yer aldığı bir kitabı İncil gibi düşünüp tasarlamış. İçinde yer alan çizimleriyle öykü, geçmişle kurulan bağı anlatıyor. Öykünün egosantrik bir yanı olmadığını, herkesi ilgilendirebilecek aşk, sevgi, özlem gibi temalar çerçevesinde kurgulandığını ve bırakılan bazı boş alanları okuyucunun doldurması gerektiğini söylüyor Lemione. Öyküyü yazarken çocukluğunun geçtiği Polonya’ya gidip kendi anılarını bir kere daha yaşamış. Bunun etkisiyle albümde çok belirgin bir melankoli hissi var. Yaşlandıkça kuruyan ve güçlü fırtınalarda kırılan ağaçlar gibi insanın da yaşlandıkça duygusal olarak kırılganlığının arttığını vurguluyor şarkıları.

Woodkid’in vokali, kitabında anlatılan öyküyü sinemasal bir yorumla aktarmaya uygun bir duygusallığı barındırıyor. Antony Hegarty’i anımsatan yumuşak ve dramatik bir sesi var. Ancak onunki kadar geniş bir paleti yok sesinin, bu biraz monotonluk hissi katsa da, o dezavantajı şarkılardaki zengin orkestrasyonla gidermiş. 1960‘ların film müziklerinde duyduğumuz bir romantizmi yansıtan yaylılarla başlayan “The Great Escape” ya da “Boat Song”daki kırılgan piyano tınıları Woodkid’in gitarı değil, orkestra soundun öne çıkaran müziğiyle tam bir uyum içinde. Beirut’un uzmanlık alanındaki nostaljik melodiler, köklerine bağlı kalmanın önemini anlatan “Where I Live”in sinemasal atmosferini kurguluyor.

Ana akımı reddetme düşüncesi üzerine kurulu “Run Boy Run” ve karşılıksız aşkı anlatan “I Love You”, orkestral pop’tan ziyade dream pop’a daha yakın duruyor. Açılışı yapan “The Golden Age” gibi kapanıştaki “The Other Side”, albümün kavramsal çerçevesini çizen temayla yani yitip giden altın çağın ardından duyulan hüzünle dokunmuş. Trompet vuruşlarıyla sona eren albüm, gerçekte en güzem çağın geçip gidişini canlandırıyor gözümüzde.

Woodkid, bana kalırsa video yönetmenliğinden de gelen kurgulama yeteneğiyle albümü sanki bir filmin sahneleri gibi ele almış. Yazdığı öykü de senaryosu olmuş. Arkasındaki düşünceleri ve yarattığı sound ile bütünlüklü ve etkileyici bir konsept albüm “The Golden Age”. Bu yaratıcılığı pop müzik çerçevesinde ve ilk albümünde gösterebildiği için Woodkid’in ayrıca kutlanması gerek.



Yazan: Zülal Kalkandelen

Translate