En son hangi albüm için bu kadar reklam kampanyası düzenlendi hatırlamıyorum. Mart ayında SXSW için Austin’deydim. O sırada Fransız elektronik müzik ikilisi Daft Punk’ın kente gelip sürpriz bir konser verebileceği dedikodusu çıktı. Çünkü sokaklardaki duvarlara Daft Punk’ın yeni albüm kapağının dev posterleri asılmıştı. Hemen herkes bir anda deliye döndü; konserin olup olmayacağını, olacaksa nerede olacağını soruyordu insanlar. Sosyal medya karışmıştı. Sonunda anlaşıldı ki, konser filan yok. Bir süredir Daft Punk’ın yeni şarkısı diye internete sızdırılan sahte şarkılar gibi o da bir dedikoduydu sadece. Sonraki günlerde hemen her gün internete Daft Punk ile ilgili bir bilgi ya da yeni albümden yeni materyaller düştü. Daft Punk’ın “Human After All” albümünden sekiz yıl sonra çıkaracağı yeni albüme olan merak, kaşındıkça kaşındı. 30-40 saniyelik parçalar bile olay oldu. Tüm bu çılgınlık sürerken albümde işbirliği yaptıkları müzisyenlerle çekilen röportaj videoları yayınlandı. Sonunda Daft Punk’ın yeni albümü Random Access Memories (RAM) yayınlanmadan önce iTunes üzerinde stream için açıldı. Twitter delirmiş gibiydi, benim timeline sadece Daft Punk’la ilgiliydi. Dinleyenler, “Biz daha önce müzik dinlememişiz!”, “Yılın albümü!”, “Bir 10 yıl bunu dinlerim ben!”, “Daft Punk müzik dünyasını kurtaracak!” gibi inanılmaz yorumlar yazıyordu.
Albümü böyle bir reklam kampanyasına maruz kalıp, sonra da o yorumları okuduktan sonra dinledim. Tabii daha önce yayımlanan “Get Lucky” adlı ilk single’ı biliyordum. Ancak çok beğenilen o şarkı da beni etkilememişti. Albümü tümüyle bir kez dinledikten sonra, o büyük laflara katılmadığım gibi, sıkıcı buldum. Ancak ertesi gün ve daha sonraki günlerde dinlemeyi sürdürdüm. Bazı albümlerin içine hemen giremiyor insan; hemen bir yargıda bulunmak da doğru olmayabiliyor. O nedenle defalarca şans verdim ama söylemeliyim ki her dinlediğimde daha çok sıkıldım.
EDM’in emektarlarından Daft Punk, müzik üretimine ilişkin değişiklikler yapmış ve 70’lerin disco-funk ve R & B soundundan esinlenen retro bir albüm kaydetmiş. Daft Punk üyeleri, röportajlarda daha önceki üç albümden farklı bir şey yapmak istediklerini söylüyorlardı. Ben grupların değişiklik yapıp yenilenmelerini her zaman heyecanla karşılarım ama bu daha iyi bir yöne gittiklerinde olumlu sonuç verir. Daft Punk, daha öncekilerden sound olarak daha farklı bir albüm yapmış ama bu olumlu olmamış. Dans müziğini bugünlere getiren değişik türlere atıf yapan karışık bir sound var albümde ama bütününde düzenlemeler yaratıcı değil. Ara ara şarkıların içinde dikkat çekici bölümler olsa da, bir süre sonra bunlar kendini tekrarladığı için sürüklemiyor.
Bu albümde farklı olarak gerçek müzisyenlerle çalışmış Daft Punk. Albüme katkıda bulunanlara baktığımızda Chilly Gonzales, Panda Bear, Julian Casablancas, Todd Edwards, DJ Falcon, Nile Rodgers, Paul Williams, Pharrel Williams ve en önemlisi efsane disco prodüktörü Giorgio Moroder gibi büyük isimleri görüyoruz. Sample’ların yerini RAM’de gerçek müzisyenlerin vokali almış. Bu vokaller içinde hiçbirisi ruhuma dokunmadı; üzerinde oynanmış robotlaştırılmış olanların söylediği basit şarkı sözleri olmasa da olabilirdi. Bir tek “Giorgio by Moroder” adlı şarkı, Giorgio Moroder’in hikayesini dinlemek açısından ilginçti. Bu arada bilinmesi gereken şey, Moroder, prodüksiyona karışmamış, sadece hikayesini konuşur gibi anlatmış. Keşke karışsaydı demekten alamadım kendimi...
Klarnet, çelik üflemeliler, piyano, gitar, davul, yaylılar ve koronun da gerçek müzisyenlere katılmasıyla Daft Punk için sıradışı bir albüm olmuş RAM. Fütüristik, yüksek tempolu dans müziği soundu yerine, moody, çoğunlukla hiç de dansa elverişli olmayan bir sound ile karşı karşıyayız. Gerçek müzik aletlerinin ve müzisyenlerin işin içine katılması iyi ama ben onların katılmasından dolayı soundun canlandığını görmedim. Bir süredir Daft Punk elemanları, EDM’i bu albümle sarsmak istediklerini, bu türün kriz içinde olduğunu ve enerjisi olsa bile derinliği olmadığını söylüyordu. Bugünlerde medyada bazı yorumlarda da dans müziğini bu albüm kurtaracak deniyor. Ne yazık ki Daft Punk’ın insanlarla çalışması ve gerçek enstrümanlar kullanması, aradığı derinliği sağlamamış. Umarım bundan sonra başarırlar bunu. Ama şunu da söylemeden edemeyeceğim. EDM’in geleceği Skrillex’in müziği ve RAM gibi olacaksa ben almayayım; The Future Sound of London, Orbital ve The Chemical Brothers yeter bana. Yeniye her zaman açığım ama bir şeyin daha iyisi varsa neden illa yenisinin peşine takılayım?
Gösterilen tepkilere bakılırsa; RAM genel olarak epey beğenildi. Ama bence soru şu: EDM, hem kitlelere daha yakın durup hem de gerçekten sınırları zorlayabilir mi? Şimdilik benim için RAM, yılın en fazla abartılan albümü olarak tarihe geçebilir.
Bu arada RAM'ın sıkıcı havasını Donna Summer'dan "I Feel Love"ı dinleyerek dağıtıyor ve Giorgio Moroder'ı şükranla anıyorum. İyi disco müziğini kim sevmez?
-