14.12.2014
Bazen bir konsere gidersiniz; müzisyeni daha önceden biraz tanıyorsanız ne ile karşılaşacağınızı az çok tahmin ediyorsunuzdur. Üstelik müzik eleştirmeniyseniz, daha fazla bilginiz olması beklenebileceğinden, konserlerde nadiren şaşırırsınız. Bir şeyler ters giderse, olumsuz anlamda şaşırmanız daha olasıdır. Albüm iyidir ama o akşam konserde yaşanan aksilikler sonucunda umduğunuz etkiyi hissedemezsiniz. Bazen de beklediğinizin üzerinde bir etkiyle sarsılıp çıkarsınız konserden.
Ben East India Youth (EIY) ile her ikisini de yaşadım. Olumsuz deneyim, bu yıl Glastonbury'de başıma geldi. Kenarları açık büyük bir çadır sahnede çalıyordu William Doyle. Ancak bir türlü teknik arıza giderilemediğinden çalmaya başlayamadı. Teknisyenler koşuşup dururken onun da morali bozuldu. Epey bekledik, sonra birden çalmaya başladı. Fakat kısa bir süre sonra yine arıza çıktı, o da bilgisayara vurup sahneden geri indi. Sahne arkasında birileriyle tartıştığını görebiliyorduk. Zaten o aşamada her şey düzelse bile dinleyicinin de beklemekten hevesi kaçmış gibiydi. Oldukça şanssız bir olaydı. Başka bir konseri yakalamak istediğim için üzülerek ayrılmıştım o çadırdan.
Bu yüzden dün akşam ne ile karşılaşacağımı tam olarak kestiremeden gittim Salon'a. 23 yaşındaki İngiliz müzisyen William Doyle'un ilk albümü "Total Strife Forever", 2014'te en çok konuşulan kayıtlarından biri oldu. Solo çalışmaya başlamadan önce adını ilk kez Doyle and the Fourfathers grubuyla duyuran genç müzisyen, tek başına elektronik müzik yapmayı daha cazip bulunca East India Youth olarak çıktı karşımıza. Elektronika, ambient ve tekno arasında gidip gelen albümü oldukça uzun bir süreç içinde kendi evinde kaydetmiş Doyle ve hiçbir zaman da bu kadar ilgi göreceğini, Mercury ödülüne aday gösterileceğini elbette tahmin etmemiş.
Dün akşamki konser, yılın en büyük çıkış yapan müzisyenlerinden biri olan EIY'un ülkemizdeki ilk canlı performansıydı. Açıkçası ben daha fazla ilgi olacağını sanıyordum; ne yazık ki Türkiye'de yeni sesler keşfetme merakına sahip fazla insan yok. EIY, elektronik müzikte sıradışı bir duruşu da yansıtıyor. İyi gözlem yapıp, bu türde müzik yapanların nedense kendilerini belirsizleştirmeye çalıştığını, albüm fotoğraflarında ya da görsellerde kendi kimliklerini öne çıkarmadıklarını tespit etmiş. Kendisinin basında yer alan fotoğraflarında, bunun tersine belirgin bir kimlik yansıyor.
Bu tavrının en net görüldüğü alan ise sahne. Ceket, kumaş pantolon, gömlek, kravat ve kravat iğnesi ile sanki resmi bir iş toplantısına gidiyor ya da ofisten henüz ayrılıp sahneye adım atmış bir İngiliz beyefendisi gibi son derece temiz ve düzenli bir görünümle çıkıyor dinleyicinin karşısına. "İnsanlar sahneye yerleştirilen bilgisayarın üstündeki elmayı gördüğü anda kafalarında nasıl bir konser olacağına dair belli bir fikir oluyor, onu kırmaya çalışıyorum" demişti bir röportajında. Gerçekten de o imajı tamamen yıkıyor. Uzunca bir enstrümantal giriş yapıyor, sonra vokali devreye sokuyor, arada boşluk bırakmadan şarkıları birbirine bağlıyor ve böylece dinleyicilere alkışlamak için zaman bırakmıyor. Bunu yapma nedeni, insanların kafasını karıştırıp ilgiyi canlı tutmak. Çünkü konserleri ses evreninde bir macera gibi görüyor. O macerada kendisine eşlik edebilmeniz için de kurguyu çok akıllıca yapıyor.
Dün akşam, sakin bir şekilde ambient tınılarıyla sürüklenen bir parçanın krautrock'a evrilip çılgın gitar riff'leriyle devam etmesi ve arkasından bilgisayar ve elektronik aletlerin yardımıyla teknoya evrilmesini büyük bir zevkle dinledim. Nicedir gitarı böyle kan ter içinde, adeta yer gibi katartik bir hisle çalan bir müzisyen izlememiştim. Gitarı ile Doyle arasında inanılmaz bir etkileşim, titreşim var ve onu en çarpıcı şekilde dinleyicilere geçiriyor. O kadar ki, dün konserde arkadaşımız Özgür bir ara dayanamadı, bir adımda sahneye çıktı ve Doyle'a sarılarak "I Love You" dedi. Kendisini müziğe o derece kaptıran bir müzisyeni görünce sadece yerinizde durup bakamıyorsunuz. Yazının başında EIY ile hem olumsuz hem de olumlu konser anılarım oldu demiştim ya, Glastonbury'deki kendisinden kaynaklanmayan nedenlerle ne kadar olumsuzsa, Salon'daki de kendisinden kaynaklanan nedenlerle o kadar olumluydu!
2015'te yeni bir East India Youth albümü yayınlanacağını duydum ve menajerinin söylediğine göre bu defa sahnede bir masa arkasında olmayacakmış Doyle, bacaklarını görecekmişiz. Bu acaba daha az elektronik olacak anlamına mı geliyor, göreceğiz. Fakat ne yaparsa yapsın, onda bu yetenek ve tutku olduğu sürece iyi kayıtlar yapacağına kuşkum yok. Hem kendisine idol olarak David Bowie ile Brian Eno'yu; özellikle ikilinin Berlin dönemini seçmiş bir müzisyen baştan doğru yolda demektir. Yılın en güzel konserlerinden biri için Salon ekibine teşekkürler!
(Fotoğraflar bana aittir. Dün konserde bir video kaydettim ama ses patlamış; o yüzden paylaşmıyorum. Onun yerine Latitude Festival'daki konserinde çekilen videoyu aldım buraya.)