26 Aralık 2014 Cuma

İNCE BİR DANTEL GİBİ ZARİF, GEMİ HALATI KADAR SAĞLAM


By on 14:24:00

26.12.2014
 
Sabırsızlıkla beklediğimiz Morrissey konserine çok az kaldı. Bu yıl yayınladığı solo albümü “World Peace Is None of Your Business” için çıktığı turne kapsamında, iki yıl aradan sonra bu kez Volkswagen Arena’da buluşacağız Morrissey’le ve “Istanbul” adlı şarkısını ilk kez canlı dinleyeceğiz. The Smiths grubunun 1987’de dağılışından bu yana 27 yıl geçti; bu zaman içinde grubu da aşan, çok tutkulu bir hayran kitlesi edindi Moz. Bir müzisyenin dünyanın her yerinde onunki kadar sadık dinleyicileri varsa, bence bunun nedenini öncelikle şarkı sözlerinde aramak gerekli. Çünkü ancak o sözlerde çizdiği karakterler, anlattığı durumlar veya konular ile kendinizi özdeşleştirdiğinizde bir müzisyene bu kadar tutunabilirsiniz. Çoğu zaman sanki sizden söz ettiğini düşünür, onunla bağ kurarsınız. Bir müzikten çok hoşlanmak ya da bir şarkıyı dinlerken müthiş eğlenmek değil söz ettiğim; belki de yakın arkadaşınızla bile aranızda olmayan çok özel bir duygusal bağ. Morrissey ile hayranları arasındaki yoğun etkileşimin özünde, benzersiz şiirsel şarkı sözleri ile aktardığı duygular ve yıllardır aynı tutkuyla savunduğu görüşleri yatıyor. Onun albümlerini aldığınızda, sizi anlayan birine daha çok yakınlaştığınız hissi beliriyor içinizde...

Morrissey, yıllardır dinleyicileri ile arasında ince bir dantel kadar zarif ama bir gemi halatı kadar sağlam olan bu bağı özenle dokudu. İlk anda kulağa tezat gibi gelebilir bu tanım ama olan tam da budur. Nadir rastlanan bu bağı kurarken belli konular üzerinde yoğunlaştı Moz; hepsini bu yazıda ele almak olanaklı değilse de, şarkılarında sık rastlanan bazı temaları açıklamaya çalıştım.

Karşılıksız Aşk / Gerçek Sevgiyi Bulamama

The Beatles aranan sevgiliyi bulup ona ulaşmanın sevincini yansıtıyorsa, The Smiths de o sevgiliyi hiç bulamamanın ya da ona ulaşamamanın sesidir demek yanlış olmaz kanımca. The Smiths’ten bu yana Morrissey’in yazdığı şarkı sözlerindeki yalnızlık temasının kökenindeki ana bileşenlerden biridir bu.

1984 tarihli “How Soon Is Now?”da gece dışarı çıktığında eve hep yalnız döndüğü için adeta ölmek isteyen insanın duygularını anlatır Moz; “İnsanım, herkes gibi ben de sevilmek istiyorum,” sözleri bunun en açık ifadesidir. O şarkıyı yazdığı sırada 25 yaşında bir gençtir ama 90’larda da karşılıksız aşktan söz eder. Karanlığın biraz daha arttığı, daha sert rock soundu ile öne çıkan 1992 tarihli “Your Arsenal”deki “Tomorrow” adlı şarkıda, sevilmediğini bilse de aksini duymak ister hitap ettiği kişiden; şarkının bütünündeki sözlere bakıldığında, belki de bir gecelik macera yaşanmış ama ertesi gün devamı gelmemiştir diye yorumlanabilir. Kapak görselinde kucağında bir bebekle poz vererek sakin yetişkinlik dönemine atıf yaptığı ya da meydan okuduğu 2009 albümü “Years of Refusal”ın dikkat çeken şarkılarından “Black Cloud”da, yanıbaşında duran ama sahip olamadığı birine duyduğu karşılıksız sevgiyi anlatır Morrissey. Yıllar hızla akıp giderken onun şarkılarda gerçek aşkı arayışı hiç bitmedi, sevdiğine ulaşamayanların sesi oldu. Yeni albümünde “yeryüzü dünyanın en yalnız gezegeni” dediğinde şaşırmadım elbette.



Ayrıksılar / Toplumla Uyuşmayanlar

Dışarıda erkeklerle kadınlar eğlenip, sarhoşlar içmeye devam ederken, berbat bir otelin lobisinden arkadaşını arayan yalnız ve asosyal bir insanın ruh halini yansıtan “At Amber”da, İngiliz trafik ışıklarındaki portakal renkli ışığın yarattığı çağrışımı kullanır Morrissey. Kırmızıdan sonra yeşile hazırlık olarak görülen bu ışık, adını amber taşından alıyor; “ne dur ne de geç, olduğun yerde bekle ama hazır ol” anlamındaki bu işaretle aslında kendi içinde bulunduğu sıradışı durumu anlatıyor. Toplumun içine kaynaşamıyor, olduğu yerde o soğuk otel odasında bekliyor. Bu şarkı, Morrissey’in az bilinen ve hakkı teslim edilmeyen harikalarından biridir bana göre. Tütü giymiş mahalle rahibinden söz ettiği “Vicar In Tutu”da ise, dindeki yargılar ve toplum baskısı ile ince ince dalga geçer. Toplumda yaygın olarak benimsenen yasakçı davranışlara bir karşı çıkış olarak son derece ilginç ve esprili bir şarkı bu. Morrissey’in aynı temayı işlediği, hayatları başkaları tarafından şekillendirilenlerin oluşturduğu uysallaştırılmış toplumun dışında kalanları konu ettiği bir diğer şarkısı 1988 tarihli “Viva Hate” albümünde yer alan “The Ordinary Boys”. Daima çoğunluğun baskısına karşı başkaldıranları sevdi, onların hikayelerini anlattı Morrissey. “Meat Is Murder” ise, bu uyuşmazlığın, topluma rest çekişin en belirgin örneklerinden biridir.

 

Öfke / Tiksinti

İngiltere’nin eski Başbakanı Margaret Thatcher’a “Lütfen öl” diye hitap ettiği 1988 tarihli “Margaret on the Guillotine”, o dönemde Morrissey’in İngiliz Gizli Servisi tarafından sorgulanıp evinin aranmasına neden olmuştu. Bana göre bugüne kadar bir politikacı hakkında yazılan en ağır ve en cesaretli şarkıdır. Vini Reilly’nin olağanüstü duyarlı gitarı, sound/konsept uyumu açısından mükemmel bir tezat yaratır. Morrissey, monarşiye karşı duyduğu nefreti yıllardır her fırsatta yineledi, İngiliz Kraliyet ailesinin halkın sırtından geçinip yoksulları sömürdüğünü, hiçbir faydalarının olmadığını söyledi. The Smiths’in 1986 tarihli klasiği “The Queen Is Dead” bu nefretin açık göstergesiydi. 2004’te yazdığı “The World Is Full of Crashing Bores”, kurulu düzene, bu düzenin “eğitimli suçlular” dediği temsilcilerine, modern yaşamda özgürlüğü kısıtlayan kuralları koyanlara karşı manifestosuydu adeta. Yeni albümüne adını veren şarkısı “World Peace Is None of Your Business” ise, halkları savaştırıp barış yerine kaos yaratan, savaş çığlıkları atan politikacılardan nefretinin bir meyvesi. Bu kirli düzenden çıkar elde edenlerin dünyaya barış getirmeyeceğinin çok iyi farkında Morrissey.

 

Kendini Küçümseme

1986 tarihli “Unlovable”da, “Sevilmediğimi biliyorum / Söylemek zorunda değilsin / Biraz tuhaf görünüyorsam nedeni tuhaf olmamdır,”  diyordu Moz. Herkese benzemeyen, çoğunluk tarafından “tuhaf” bulunan herkesin hayatının bir döneminde hissedebileceği duyguları dürüstçe, kendine de vurarak anlatır bu şarkıda. İlginçtir; Morrissey’in yalnızlıktan söz ettiği şarkılar bir noktada kendini küçümsemeye varıyor. “I’ve Changed My Plea to Guilty”, oyunu önceden belirlenen kurallara göre oynamadığı için toplumdan dışlanan ve içe dönenlerin kendinden bir parça bulabileceği bir şarkı. Herkesin yanında birisi varken onun yoktur ve bunun suçlusu da özgürlük ve mantıkta ısrarcı olan kendisidir. Aşkın berbat bir yalan olduğunu itiraf ettiği “Miserable Lie”da “Kimse dönüp bana ikinci kez bakmıyor,” diyen, “Late Night, Maudlin Street”te kendisini “Maudlin Sokağı’nın en çirkin adamı” diye niteleyip, çıplak halini düşündüğünde koca bir ulusun arkasını dönüp kustuğunu yazacak kadar ileri giden de yine Morrissey’dir. Hani bazen başınıza hep kötü şeyler geldiğinde durup kendi kendinize, “Bütün bunların nedeni ben olmalıyım,” dersiniz ya, işte tam o anların duygusal atmosferine uygun düşer bu şarkılar. Ancak bana kalırsa hiç bitmeyen yalnızlığının nedenini aradığı anlarda kendisine ağır yüklenmiş Moz.



Özlem

Bir yere, bir insana, bir duruma özlem, Morrissey’in şarkılarında sık çıkar karşımıza. Artık iş işten geçmiş, araya zaman girmiştir ama o tutkusundan vazgeçmemiştir. “Seasick, Yet Still Docked”, aşık olunan ama asla elde edilemeyene duyulan özlemin en vurucu ifadelerini içerir. Geçmişe özlem genellikle ileri yaşlarda hissedildiği varsayılan bir duygu. Hayatının son demlerini yaşayan insanların geçmişe daha sık bakması doğal bir durum. Ancak Morrissey, “Back to the Old House”un sözlerini yazdığında henüz 24 yaşındaydı, besteyi yapan Johnny Marr ise 18. Moz’un sevdiğini hiç söyleyemediği için yaşayamadığı aşkı küllenmemiş ve Marr’ında dehasıyla o muhteşem kayıt çıkmış ortaya. Bir türlü unutulamayan duyguların şiirsel anlatımı hiç bu kadar yıpratıcı olmamıştı. 2004’te yayınlanan “You Are the Quarry” albümünde yer alan “Come Back to Camden”ın odak noktasını, Londra’nın Camden bölgesinde yaşadığı döneme ve ilişkiye özlem oluşturur. O özel kişiye, “Camden’a geri dön, ben hâlâ sana aitim, geri dön, iyi bir insan olacağım,” diyor. Bir ilişki fiilen bitse de, bir insan hayatınızdan çıksa da, eskiden yaşadığınız bir yerden ayrılmış olsanız da, bunlar içinizde varlığını sürdürüyorsa, bu duyguları biliyorsanız, Morrissey’in sözlerinin sizi sarsmaması zor.

_________
(27 Kasım'da Red Bull'un sitesinde yayınlanan yazıdır.)

Yazan: Zülal Kalkandelen

Translate