2.1.2015
Her yıl olduğu gibi geçen yıl da kasım ayından başlayarak 2014 yılında müzik konulu bir dizi değerlendirme yaptım ve her birini daha önce blogum, sosyal medya hesaplarım ve radyo programlarım aracılığıyla paylaştım. Ancak ayrı dosyalar halinde duran bu paylaşımları tek bir başlık altında toplamanın ilgilenenler açısından faydalı olabileceğini düşündüm.
2014, benim için müzik açısından oldukça heyecan vericiydi. Umarım bu yıl da yeni sesler keşfettiğimiz yaratıcı bir yıl olur.
2014 YILINDA YENİDEN YAYINLANAN EN İYİ ALBÜMLER
Vegan Logic 2014'te Yeniden Yayınlanan Albümler (Reissue) Seçkisi
2014 YILININ EN İYİ REMİKSLERİ
Vegan Logic 2014'ün En İyi Remiksleri 1
Vegan Logic 2014'ün En İyi Remiksleri 2
2014 YILININ EN İYİ ALBÜMLERİ
2014'ün En iyi Albümleri
Dinamo FM'de canlı yayınlanan Vegan Logic En İyi Albümler Seçkisi 1
Dinamo FM'de canlı yayınlanan Vegan Logic 2014'En İyi Albümler Seçkisi 2
2014 YILININ EN İYİ ORİJİNAL FİLM MÜZİKLERİ
Vegan Logic En İyi Orijinal Film Müzikleri
Dinamo FM'de canlı yayınlanan Vegan Logic En İyi Orijinal Film Müzikleri
2014 YILININ EN İYİ ŞARKILARI
Dinamo FM'de canlı yayınlanan Vegan Logic 2014'ün En İyi Şarkıları Seçkisi
2014 YILININ EN İYİ KONSERİ
2014’te birçok iyi konsere tanık oldum. İçlerinden birisini seçmem gerekirse, Morrissey’in İstanbul konseri derim. Bunu sadece Moz en sevdiğim müzisyen olduğu için söylemiyorum; o konser benim için sıradışı bir duygusal deneyime dönüştü. Hayatımda ilk kez, yaşanmamış anları gerçek gibi hissettim. 30 yıldır The Smiths’i The Haçienda’da “Hand in Glove”u söylerken canlı dinlemeyi o kadar çok hayal ettim ki, sanırım sonunda bu bir tür “audio euphoric delusion”a dönüştü. (Bu tanım, Selçuk Sami Cingi’ye ait.)
1984 yılının Manchester’ına dair bilinçaltımda yer alan bu hayal, 2014’te Volkswagen Arena’da beni farklı bir noktaya taşıdı. Morrissey, bir keresinde, “Konserlerimi hem kendim hem de dinleyiciler için bir terapi gibi görüyorum,” demişti. Bunu en sarsıcı şekilde yaşadım.
Bu ilginç deneyimin yanı sıra, konser hakkında bloguma yazdığım yazıda da belirttiğim gibi, etrafındaki dansçılara ya da dudak uçuklatan devasa sahnelere değil, sadece şarkılarına güvenen bir efsaneyi bir kez daha dinledik o akşam. Sesi, tavrı, sahnedeki duruşu, toplumsal-politik eleştirileri, şiirsel sözleri ve şarkılarında ele aldığı temalarıyla, müzik dünyasında herkesten farklı bir yerde Morrissey. Dinleyicisi ile kurduğu bağı, “dantel kadar zarif ama gemi halatı kadar güçlü” diye tanımlıyorum ben. O bağ, çok sevdiği İstanbul’da bu konserle daha da sağlamlaştı.
İki saatlik konser, bana 20 dakika gibi geldi. Bunca yıldır hayalini kurduğum cümleyi sonunda ondan duydum: “I’m your arkadaş!” ifadesinin arkasında son derece içten bir itiraf ve mesaj var aslında. Kendisinin de dediği gibi, müzik performansı değil onun konserleri; çünkü o da şarkı söylemek ve bu deneyimi paylaşmak ihtiyacı içinde. Müzisyen ve dinleyiciler açısından bu karşılıklı paylaşımdan daha değerli bir duygu olamaz. (Konser hakkında ayrıntılı yazım.)