31.1.2015
Barry Burns ile son konuştuğumda Mogwai “Hardcore Will Never Die, But You Will” adlı albümünün yayınlanmasının hemen ardından çıktığı dünya turnesinin ortasındaydı. 2014 grup için oldukça yoğun geçti. Sekizinci stüdyo albümleri “Rave Tapes”i yayınladılar, başarılı bir dünya turnesini tamamladılar ve son olarak üç yeni şarkı ile eski şarkıların remikslerinden oluşan yeni bir kısaçalar (Music Industry 3 - Fitness Industry 1) ile hayranlarını sevindirdiler. Kısa bir süre sonra yine yola çıkıp farklı ülkelerde konserler verecekler. 13 Temmuz'da Volkswagen Arena'da grubu bir kez daha İstanbul'da canlı dinlemeden önce Burns'e sorularımı yöneltme olanağı buldum.
Mogwai geçen yıldan bu yana çok yoğun bir dönem yaşıyor. Grubun bugünlerdeki ruh hali nasıl?
Koşuşturmaca hiç bitmiyor. Yapacak çok işimiz var; 40'lı yaşlarınıza yaklaştıkça böyle derler bilirsiniz. Her geçen gün daha da yoğunlaşıyoruz.
Pek çok ülkeyi kapsayan uzun bir turneye kendinizi nasıl hazırlıyorsunuz? Bu kadar yoğun bir programa sahip olmak heyecan verici mi yoksa korkutucu mu?
Aslında epey korkutucu diyebilirim, çünkü turnedeyken adeta dış dünyadan kopuyorsunuz ve nihayet ara verdiğinizde yeniden normal hayata ayak uydurmanız gerekiyor. Yapabileceğiniz tek hazırlık duruma razı olup, sağlığınızın hızla bozulacağı ve hayatınızın garip bir hal alacağı gerçeğini kabul etmek.
“Rave Tapes” oldukça kutuplaştırıcı bir albüm. Kimileri çok sevdi kimleri ise hiç sevmedi. Albümün daha fazla synth ağırlıklı soundunu düşündüğünüzde sizce grup için bir dönüm noktası olacak mı?
Bilmiyorum, belki de. Her zaman farklı şeyler denemeye çalışıyoruz; dolayısıyla bu albümü yapmak bize garip gelmiyor. Umarım bir sonraki albüm tamamen farklı olur.
"ÇALIŞMALARIMIZ HAKKINDA KENDİ DÜŞÜNCELERİMİZ DAHA ÖNEMLİ"
Yaptığınız çalışmalar açısından baktığınızda sizin için daha önemli olan şey nedir? Hayranlarınızın görüşleri mi yoksa yaratıcı çalışmanın kendisi ve onun hakkındaki kendi düşünceleriniz mi?
Kendi düşüncelerimiz çok daha önemli. Bir işi yapan insanın o iş hakkındaki görüşleri bence daha doğrudur. Dinleyiciler her zaman çeşitli grupları dinleyip hayal kırıklığına uğrayabilir, ama müzisyenler yaptıkları kötü bir işten ötürü sonsuza dek gerçek bir hüzün yaşar.
“Rave Tapes”de pek alışık olunmayan bir durum var. Vokal içeren şarkı da yer alıyor albümde. Gerçek anlamda enstrümantal olmayan tek parça “Blues Hour” ve vokali Stuart Braithwaite üstleniyor! Bu şarkıda vokale yer verme fikri nasıl gelişti ?
Bir enstrümantal şarkı o haliyle bitmiş gibi hissettirmiyorsa, vokallere, ses kodlayıcılara (vocoder) veya ses örneklerine yer vermeyi deniyoruz. Yani aslında sığınacak son liman gibi bir şey.
Açıkçası, harika melodisine rağmen “The Lord Is Out of Control” isimli şarkıda sevmediğim bir şey var ve bu da vocoder ile işlenen vokal. Naçizane düşünceme göre, bu Daft Punk esintili vokaller Mogwai'nin müziğine pek de uymuyor. Siz ne düşünüyorsunuz?
3. albümümüzden bu yana vocoder kullanıyoruz, bu nedenle ne demeliyim bilemiyorum. Müziğimizin diğer enstrümanlar kadar önemli bir parçası. Ama herkesin bunu beğenmesini beklemiyorum. Örneğin ben de saksofonun sesinden nefret ederim, ama bu sadece benim görüşüm.
Yeni kısaçalarınız “Music Industry 3 - Fitness Industry 1” de vokal içeren bir şarkıyla başlıyor. Mogwai şarkılarında vokaller genellikle yüksek ses seviyesinde kullanılmıyor ama “Teenage Exorcists” isimli yeni şarkınızda, vokal bölümleri şarkıya dinleyicinin eşlik etmesini sağlayacak bir yaklaşımla daha yüksek tonda kullanılmış ve dikkat çekici sözler her zamankinden daha belirgin, daha farklı bir tınısı var. Sizi bu tür bir değişime yönlendiren ne oldu?
Vokallerin arka planda kalmasından sıkılmıştık ve bir değişiklik yapma fikri çok cazip geldi. "Neden biraz daha "sesli" bir pop şarkısı yapmayalım?" dedik. Ama bunu bir daha yapar mıyız, onu bilemiyorum.
"POPÜLARİTEMİZ HİÇBİR ZAMAN ŞU ANKİNDEN FAZLA OLMAYACAK"
Sizce bu durum gruba yeni bir dinleyici kitlesi kazandırır mı?
Muhtemelen hayır. Aslında bu harika olurdu tabi ama popülaritemiz hiçbir zaman şu ankinden fazla olmayacak.
Bazı Mogwai hayranları, yeni kısaçaları şimdiye kadar yayınladıklarınız arasında en kolay dinlenebilir olan diye yorumluyor. YouTube'da “Teenage Exorcists” için çekilen video klibe yapılan bazı yorumları okudum; hayranlarınız bu yeni sound konusunda yine kutuplaşmış görünüyor. Bazıları bunun Young Team'den bu yana yapılan en iyi çalışma olduğunu söylerken, bazıları da ana akıma uyduğunuz görüşünde. Bu karşıt fikirleri nasıl yorumluyorsunuz?
Yeni bir şeyler denemek zorundasınız ve yenilikler her zaman herkesi mutlu etmez. Herkesi mutlu edebilmeyi başarabilmiş bir grup veya müzisyen olduğunu sanmıyorum.
Altı şarkılık bu EP 'deki yeni şarkılardan biri de “HMP Shaun William Ryder” adını taşıyor. Bunun hikâyesi nedir?
Aslında "Rave Tapes" ile pek örtüşmeyen bir şarkı olsa da onunla aynı dönemde kaydedildi. Başka pek çok ekstra şarkımız vardı. Şarkı adının ise hiçbir anlamı yok. Şarkıya neden bu adı verdiğimizi bile hatırlamıyorum.
“Les Revenants” adlı TV dizisini izlemedim ama bence orijinal soundtrack albümü 2013'ün en iyi albümlerden biriydi. Daha önce film sektöründe Darren Aronofsky'nin "The Fountain" adlı filminin müziğine katkıda bulunmuştunuz, Douglas Gordon'ın "Zidane" belgeseline müzik yaptınız ancak “Les Revenants” bir TV dizisi. Bunun ortaya çıkma süreci nasıldı?
Darren için müziği biz yazmamıştık, sadece Clint Mansell'ın yazdıklarını yorumlamıştık. Bu kez bize hikâyenin konusu ile bazı görselleri (ve az miktarda video) verdiler. Böylelikle dizinin genel atmosferinin nasıl olacağını hayal etmeye çalıştık. Yani bir nevi karanlıkta hareket etmeye çalıştık.
Bir besteci bir taraftan film müziği için yeni fikirler geliştirirken diğer taraftan yönetmenin isteklerine yanıt verebilmeyi nasıl başarıyor?
Bu aslında çalıştığınız kişi konusunda ne kadar şanslı olduğunuza bağlı. Les Revenants'ta her şey harikaydı, çünkü bize her konuda güvendiler ve ortaya çıkması gereken sound konusundaki vizyonumuzu paylaştılar. Diğer projelerde ise âdeta kâbus yaşamıştık.
Film müzikleri konusunda ilginç olan şey, örneğin bir korku filmi seyrederken müziği kapadığınızda duygunun önemli bir bölümünün kaybolması. Siz genel olarak görüntüyü destekleyen müzikleri mi yoksa onu tamamen değiştiren soundtrack'leri mi seviyorsunuz?
Bence bir filmin müzik editörü işinde çok iyi olmalı. Açıkça söylemek gerekirse, sessizlik de en az müzik kadar etkili olabilir. Bu sadece müziği ne zaman kullanıp ne zaman kullanmayacağınızı bilmekle alakalı.
Hayran olduğunuz film müziği bestecileri var mı? Şimdiye kadar gördüğümüz binlercesi içinde hangi sountrack'ler/orijinal film müzikleri favoriniz?
Clint Mansell, John Carpenter ve Ennio Morricone'nin çalışmaları ilk aklıma gelenler. Carpenter'ın "Assault on Precinct 13" filmindeki çalışmasını gerçekten çok beğeniyorum.
Dikkatinizi çeken ve mutlaka çalışmak isteyeceğiniz yönetmenler var mı?
Yönetmen isimlerini pek hatırlayamam açıkçası ama ilgi çekici bir proje olduğunda buna bir katkı sağlamak isteyeceğimizi söyleyebilirim.
Mogwai'de geçen yaklaşık yirmi yılın ardından, müzik yapmanın sizi en çok heyecanlandıran unsurunun ne olduğunu söyleyebilir misiniz?
Yazılım tabanlı enstrümanlar yerine mekanik enstrümanlardan keyif alıyorum. Aslında her ikisinin de keyif veren yanları var, ama fare veya dokunmatik yüzey olmadan çalabildiğiniz donanım tabanlı enstrümanlar çok daha zevkli.
"UMARIM İNSANLAR GELECEKTE MÜZİKLERİNİN KONTROLÜNÜ ELLERİNDE TUTABİLİR"
Müzik endüstrisine bugün giriyor olsaydınız nereden ve nasıl başlardınız? Kendi bağımsız plak şirketini kurmuş bir müzik grubunun üyesi olarak, müzik endüstrisinin müziğe ilk başladığınız dönemden bugüne kadar nasıl bir değişim yaşadığını düşünüyorsunuz?
Başkalarının yaptığını yapar ve kendi müziğimi kendim yayınlardım. Bu işe ilk başladığımızdan bu yana neler değiştiğini anlatabilmek için bir makale yazmam gerekir ve maalesef makale yazma konusunda hiç iyi değilim. Ama her şeyin baştan aşağı değiştiğini söyleyebilirim. Pek çok açıdan durum bugün daha iyi. Umarım insanlar gelecekte bizim şu an yaptığımız gibi müziklerinin kontrolünü ellerinde tutabilir.
My Bloody Valentine grubundan Kevin Shields verdiği bir röportajda Amazon veya iTunes'da olmadıkları için Mercury Müzik Ödülleri'nden men edildiklerini belirtmişti. Sizce Mercury Müzik Ödülleri'ne aday gösterilebilmek için büyük bir dağıtım ağında olmak veya Amazon ya da iTunes'da bulunmaya mecbur olmak adil mi? Bağımsız bir albüm çıkarabilmek elbette güzel ama Bandcamp'in bağımsız sanatçılar için iyi bir çözüm sunabildiğini düşünüyor musunuz?
Başkalarının bunu nasıl yaptığıyla pek ilgilenmiyorum, çünkü durum bizim için şu anda gayet iyi. Aslında ilgilenmemiz gerektiğinin farkındayım ama ilgilenmiyorum işte. İnsani yardımlar dışında herhangi bir şey için verilmiş her tür ödülden de açıkçası nefret ediyorum. Hiçbir müzisyenin müzik yaptığı için bir ödül hak ettiğini düşünmüyorum.
Müziğin günümüzdeki değeri hakkında ne düşünüyorsunuz?
Hayatta
kafayı dağıtmanın en iyi yollarından biri bence. Kulaklıktan müzik
dinlemek bir süre için mutluluk sağlayabilir ve her şekilde müzik yapmak
müthiş bir keyif. Bu hiçbir zaman değişmeyecek.
"EN BÜYÜK SORUN POP MÜZİĞİN JENERİK YAPISI"
Kısa bir süre önce Noel Gallagher bugün müziğin içinde bulunduğu durumu epey eleştirdi. Sektörü eskiden gerçek sanatçıların yönlendirdiğini şimdi ise müzik gruplarının sektöre girerek sadece "kendilerine söyleneni" yapmaya başladığını ve emekçi sınıfının müzik endüstrisinde söz hakkının kalmadığını belirtti. Kendisine katılıyor musunuz? Günümüzde müzik endüstrisinin en büyük sorunu nedir?
Noel'i çok severim, oldukça esprili ve akıllıdır. Bence müzik endüstrisinde herkesin söz hakkı var ama diğer her konuda olduğu gibi bazıları için bu söz hakkını kullanabilmek daha kolay oluyor. Bana göre en büyük sorun, çoğu pop müziğin jenerik yapısı. Pop müzik harika da olabilir ama son dönemlerde bana çok sıkıcı gelmeye başladı.
Bir sanatçının rolü her zaman değişime tabi. Sanatçıların günümüzdeki politik, sosyal, yaratıcılık vb. konulardaki rolü hakkında ne düşünüyorsunuz ve çalışmalarınızda bu rolleri nasıl yerine getirmeye çalışıyorsunuz?
Mogwai'de bu çok basit. Keyif almayı umduğumuz bir müzik yapıyoruz. Çoğu zaman değilse de bazen başarı kazanıyoruz ama hep yeni bir şeyler keşfetmeye çalışıyoruz. Bireysel olarak siyasi duruşlarımız olsa da müziğimiz hiç politik değil.
Son olarak, 2010 yılında Berlin’in Neukölln bölgesinde bir bar açtığınızı duydum. İskoç temalı barınızda en sevdiğiniz içki hangisi?
Bence eski usul iyi bir biranın yerini hiçbir şey tutmaz. Alman veya İskoç... bu köpüklü içkinin tadına herkes bayılıyor.
-