20.3.2015
Bu gece Glasgow'da Dalhous ve Cut Hands'i ilk kez canlı dinlediğim konser, kentin müzik tarihi için ne kadar sıradışıydı tam olarak bilmiyorum ama benim kişisel müzik tarihimde unutulmayacak kadar sıradışı bir deneyim oldu. Mükemmel bir rastlantı sonucunda kente ayak bastığım ilk gün, Türkiye'ye gelme olasılıkları pek olmayan bu iki ismi arka arkaya aynı mekanda izleme olanağı buldum. Üstelik de içinde vegan restoranı olan Stereo adlı bir mekanda!
Giriş katta çok lezzetli bir vegan akşam yemeği yedikten sonra alt kata indiğinizde fazla büyük olmayan performans mekanı karşılıyor sizi. Kullanılan loş ışık ve dumanlarla yeraltı müziğin karakterine uygun, gizemli ve çekici bir atmosfer yaratılmış. İskoç ikili Dalhous ve İngiliz yeraltı sahnesinin ikonlarından William Bennett'in solo porojesi Cut Hands'in Glasgow için bile deneysel kalacağını tahmin ediyordum ama açıkçası adeta evin salonuna toplanmış parti veren bir arkadaş grubunu andırır şekilde sadece 25-30 kişi olacağımız da aklıma gelmemişti. Deneysel elektronik müzik performanslarında genel olarak var olan bir durum, bu konserde de söz konusuydu; 30 kişinin sadece 6'sı kadındı...
Edinburgh'lu ikili Dalhous'u 2013'te yayınladıkları 'An Ambassador for Laing' adlı albümden bu yana yakından takip ediyorum. Müziklerine dikkat çekmek için radyo programım Vegan Logic'te de birkaç kez yer vermiştim gruba. Blackest Ever Black etiketiyle 2014'te çıkan 'Visibility Is A Trap' adlı kısaçalardan sonra yayınladıkları 'Will To Be Well' de, 2014'te En İyi Albümler listemde 21 numarada yer almıştı. Elektronik müzik prodüktörleri Marc Dall ve Alex Ander'in İskoç psikiyatrist R. D. Laing'in çalışmaları üzerine odaklanıp, 'beden ve akıl, hastalık ve iyilik, fiziksel ve metafiziksel olan' arasındaki ilişkileri incelediği bu albüm, hem sarsıcı hem de sakinleştirici bir etki yaratıyordu dinleyicinin üzerinde. Daha önce de belirttiğim gibi, melankolik ses örüntülerini, yaptıkları düzenlemelerle duygu durumları arasındaki değişimleri ifade eder hale getirme yeteneği var Dalhous'ta. Bu nedenle onları canlı dinlemeden önce aklımda albümdeki bu duygu durumlarını nasıl yansıtacaklarına dair sorular vardı.
İlginç bir şekilde hiç görsel kullanmadı ikili; sadece elektronik ekipmanın başına geçip, 45 dakika boyunca aralıksız çaldılar. Şarkılar arasında hiçbir boşluk bırakmadan kesintisiz devam etti set. Son derece karanlık, insanı sürekli içine çeken ama bir şekilde ruhsal ferahlama yaratan bir sound hakimdi. Elektronik seslerin endüstriyel müzikle bütünlenişi, zaman zaman yerini ambient'a bıraksa da geçişler kısaydı. Karanlığın iyice yoğunlaştığı anlarda, müziğin dış dünyadan kopma ya da kaçış yerine yeni bir çıkış önerdiğini duyumsattı bana. İçinde bulunulan ortamdan fiziksel uzaklaşma söz konusu olmasa da, ruhen ya denizin altında ya da gökyüzünün tepelerinde bir yerde nefes alabildiğiniz, bambaşka bir yer öneriyordu sanki... Albümlerindekine göre çok daha yoğun, çarpıcı bir etkisi vardı müziğin; duygu durumuna dair değişimi yansıtmakla kalmadı; müziğin kendisi yepyeni duygular uyandırdı.
Dalhous çalmaya başladığında en önde 18-19 yaşlarında genç bir kadın vardı. Başından sonuna kadar hiç kıpırdamadan, bir heykel gibi durup dinledi müziği. Adeta bir saygı duruşunda bulunur gibiydi. Arkasından Cut Hands sahneye gelince, bu kez perküsyon vuruşlarıyla bedenini farklı bir ruh ele geçirmiş gibi dans ediyordu. Bu gözlem, bana Dalhous ile Cut Hands'in müzikleri arasında yarattıkları etki açısından bir karşılaştırma yapma fırsatı da verdi.
William Bennett'in Afrika ve Haiti Vodou müziğine karşı eskiden beri var olan ilgisini, ustası olduğu noise/power electronics ve tekno ile buluşturduğu Cut Hands, baskın vuruşları ve tekrarlanan ritimleriyle çoğu kişi için rahatsız edici olabilecek bir sounda sahip. Söz ettiğim genç kadının Dalhous'ta dimdik kıpırdamadan dururken, Cut Hands eşliğinde kendini tamamen müziğe bırakması, bir ayrıntının da altını çiziyor aslında. Dalhous'ta bir çıkış olduğunu, dinleyicinin ruhen yeni bir ortama sürüklendiğini belirttim az önce. Oysa Cut Hands'te bir kaçış var bana göre; beden ritimlere uyum gösterirken, insana egemen olan hareket ama bu hareket aynı zamanda metafiziksel. Çoklu ritimlerle bezenen parçalar akarken, sinir sistemi kendiliğinden harekete geçiyor.
Daha önce Bennett'in canlı performanslarında Vodou ritüellerine dair görseller kullandığını duymuştum. Neyse ki bu gece hiçbir görsel yoktu; kullansaydı müziğin direkt etkisine ilişkin gözlemim bu kadar net olamayabilirdi.
William Bennet çalarken, Dalhous'ta 30-31 olan dinleyici sayısı, önce 25'e sonra da 20'ye düştü. Çoklu ritimlerin çoğu kulak için aşırı, fazla deneysel ve çok karanlık olduğu kesin. Karanlığa illa ki kötü anlamlar yüklemeyen, aksine zoraki mutluluk saçan müziklerden rahatsız olan biriyseniz, Cut Hands'in agresif soundundan keyif alabilirsiniz ama o kadar abartılı olduğu anlar var ki bu nedenle yine de emin değilim.
Yeraltı bir mekanda Dalhous'un müziğiyle çarpıldıktan sonra Cut Hands'i dinlemek benim için unutulmaz bir deneyim oldu. 1 saatlik seti bitince 'More!' diye bağıranlar oldu ama Bennett, 'Sadece 1 saat' diyerek indi sahneden. Geceyi kısaca birkaç kelimeyle tanımlamak gerekirse; mest edici bir yıkımdı diyebilirim.
(Mekan çok karanlık olduğundan flaş kullanarak sadece birer kare çekebildim. Fotoğraflar bana ait.)