ZIGGO DOME - Amsterdam
Amsterdam’daki ilk durağımız, 17.100 kişilik oturma kapasiteli Ziggo Dome oldu. Ülkedeki en büyük tren istasyonlarından biri olan Station Bijlmer’e 5 dakikalık yürüme mesafesinde, Schiphol Havaalanı’na araba ile 15 dakika uzaklıktaki bir alanda kurulu çok amaçlı devasa bir salon burası. Mekanı bize tanıtan Black Box’ın ve Ziggo Dome’un CEO’su Erik Molenaar’dı; video ekranı kullanarak oldukça uzun bir sunum yaptı. 2003’te başlattıkları Black Box iş modelinin nasıl kurulduğunu, hangi ilkeler çerçevesinde çalıştıklarını, bir mekanı haftanın yedi günü 24 saat işletmenin inceliklerini, en iyi ışık ve akustiği elde etmek için neler yaptıklarını ayrıntısıyla anlattı. Daha sonra da Pazarlama Müdürü Alfred Jitta ile birlikte sahne arkasını gezdik, salonun ortasındaki platformda durup koltuklar boş olsa da dev sahnenin verdiği o muazzam hissi yaşadık.
Ziggo Dome’un içinde yer aldığı kompleks, dört ayrı binadan oluşuyor. Birincisi konser salonu, ikincisi restoran ve davet salonlarının bulunduğu alan, üçüncüsü ofislerle birlikte bar ve Ziggo Studio’nun bulunduğu alan ve dördüncüsü de 250 odalık bir otel binası.
24 Haziran 2012’de açılan Ziggo Dome’da yılda 80 ile 100 arasında etkinlik gerçekleştiriliyor. Temel olarak bir müzik salonu olarak inşa edilse de zaman zaman farklı amaçlarla da kullanılıyor. Giriş katında kapasitesi 7500 kişi ile sınırlı; 1. kategoride 4130 koltuk, 2. kategoride 4670 koltuk yer alırken, VIP bölümünde 800 koltuk var. Hollanda’nın en iyi canlı müzik mekanı diye tanıtılan Ziggo Dome, 2014/2015 Pollstar Ödülleri’nde Uluslararası En İyi Konser Mekanı dalında aday gösterilmiş. Ödüllere çok güvenmesem de bize verilen tanıtım dosyasında rastladığım Thom Yorke’un sözlerine inanırım: “Sahnede müthiş hissettik. Mekanın muhteşem, gerçeküstü LED ekranı çok etkileyici. Sound da muhteşemdi. Burası gerçekten çaldığımız en iyi konser salonlarından birisiydi,” demiş Yorke.
Erik Molenaar, Black Box modelini anlatırken dinleyicilere iyi bir konser deneyimi yaşatmak için en ince ayrıntılara bile ne kadar özen gösterdiklerini anlamak mümkündü. Sonuçta canlı müziği bir iş modeli olarak görüyorlar ve bu işin gelişmesi için çabalıyorlar. Black Box’ın Hollanda’da sınırlı kalmayıp farklı ülkelere de yayılan bir model olduğunu da söyledi Molenaar. Nitekim sunumu sırasında İstanbul’da açılan Volkswagen Arena’dan da söz etti.
Ziggo Dome’da konserlerin nasıl planlandığına gelince... Mekan bu kadar büyüyünce işin şekli de değişiyor ve eğlence sektöründe dünyanın en büyük şirketi Live Nation International devreye girerek kapıyı popüler isimlere açıyor. Sonuçta Ziggo Dome’un hisselerinin % 81’i bu dev şirkete ve yine onun sahibi olduğu organizasyon şirketi Mojo Concerts’a konser ait. Bize sunum sırasında izletilen videoda ağırlıklı olarak Madonna, Rihanna, Lady Gaga, One Direction ve Beyonce’nin de aralarında olduğu pop yıldızları görünüyordu ama Pearl Jam, Skunk Anansie, Editors gibi alternatif isimler de bu salonda sahneye çıkmış. Her ne kadar büyük salonlardaki konserlerden pek hoşlanmasam da, doğrusu Radiohead’i Ziggo Dome’da dinlemek güzel olur. Sonuçta artık o kadar büyüdüler ki, 3000 kapasiteli bir mekanda çalmıyorlar. Eğer sevdiğim bir grubu canlı dinlemek için büyük bir mekan seçmek zorundaysam, ses ve ışık kalitesine gösterdiği özen nedeniyle Ziggo Dome iyi bir alternatif olabilir. Burada iki noktanın altını çizmem gerekli: 1. Ziggo Dome’u henüz konserde test etmedim, sadece boşken gördüm ve özellikleri hakkında bilgilendirildim. 2. Bilet fiyatlarında artışa neden olduğu için Live Nation’a olumlu bakmıyorum. Ziggo Dome’un teknik özellikleri hakkında olumlu bir ön izlenimim varsa, sorumlusu Thom Yorke’dur!
HEINEKEN MUSIC HALL - Amsterdam
Hollanda’daki medya turumuzun ikinci durağı Heineken Music Hall’dü. 1 Şubat 2001’de açılan mekan, iki salondan oluşuyor. İlki 3000 m²’lik bir alanda kurulu 5500-6000 kişi kapasiteli büyük salon, diğeri de daha çok afterparty ve DJ etkinlikleri için kullanılan 700 kişilik küçük salon. Ziggo Dome gibi yine Live Nation tarafından işletilen Heineken Music Hall’de 2010 yılının kışında Interpol’ü izlemiştim. Konsere dair oldukça güzel anılarım var; dolayısıyla şirketin sözcüsü Floor Hulshof gazeteci grubuna salonu gezdirirken, benim kulağımda Paul Banks’in sesinden “Slow Hands”in dizeleri vardı. Heineken Music Hall’ü, yapı olarak İstanbul Maslak’taki 5800 kapasiteli (tribün+ayakta) Volkswagen Arena’ya benzetmek olanaklı. Konser deneyimi açısından da benzer özellikleri var. Doğrusu tercih şansım olsa, Radiohead’i Ziggo Dome yerine Heineken Music Hall’de dinlemeyi seçerim. Belki salonlar büyüdükçe futbol maçlarındaki gibi ortak bir deneyimin bir parçası olmaya dair birliktelik duygusu artıyor ama söz konusu müzik olunca sahne ile dinleyici arasındaki bağ gevşiyor. Bunca yıldır konserlere giderim; bu izlenimimin aksini kanıtlayacak bir deneyimim olmadı. Belki de etrafımdaki dinleyici kitlesinin tepkilerinden daha çok, sahneden doğrudan bana geçen duyguyla ilgili olduğum içindir ama benim açımdan durum bu.
PARADISO VE MELKWEG - Amsterdam
Bize Hollanda medya turu sırasında gezdirmediler ama benim söz etmeden geçmek istemediğim iki salon var. Eğer Amsterdam’daysanız ve sarsıcı bir konser deneyimi yaşamak istiyorsanız, mutlaka Paradiso’nun ve Melkweg’in takvimlerine bakın.
1968’de “Cosmic Relaxation Center Paradiso” olarak kapılarını açan Paradiso, eski bir kilise binasında hizmet veriyor. O günden bu yana da Amsterdam’ın yanı sıra, Avrupa için de bir kültür merkezi, bir kulüp işlevini görüyor. Yeni yeteneklerle birlikte Grace Jones, Jerry Lee Lewis, Queens of the Stone Age, White Stripes gibi ünlü isimleri de izlemenin mümkün olduğu mekan, 1500 kişi kapasiteli salonuyla, favorim olan yoğun etkileşimli konser deneyimleri için ideal. Ayrıca bir de 250 kişilik ufak salon var ki, işte oradaki konserler, tam da evin salonunda özel konser düzenlemek gibi!
Amsterdam’daki diğer favori konser mekanım, 1970’den beri kar amacı gütmeyen bir kurum tarafından işletilen Melkweg. Eski bir süt üretim tesisinin binasında hizmet veren Melkweg’de giriş katında 1500 ve 700 kapasiteli iki ayrı konser salonu, bir galeri ve restoran var. Üst katında ise sergi, sinema, tiyatro etkinlikleri için farklı büyüklüklerde salonlar bulunuyor. Bana göre, Amsterdam müzik sahnesinin kalbi, Paradiso ve Melkweg’de atıyor. Büyük konserler için yolunuz elbette Heineken Music Hall ve Ziggo Dome’a düşecektir ama Paradiso ve Melkweg, ihmal edilemeyecek kadar önemli.
PAARD VAN TROJE - Lahey
Hollanda Krallığı hükümetinin, bakanlıklarının, parlamentosunun, Uluslararası Adalet Divanı’nın ve Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin bulunduğu kent Lahey, bu resmi ve diplomatik görüntüsüyle birlikte aynı zamanda geniş bir bağımsız müzik sahnesine sahip.
Kentteki müzik sektörünün belli başlı noktalarını ziyaret ederken önde gelen konser mekanı ve kültür merkezi Paard van Troje’ye de uğradık. Giriş katında 200 kişilik bir kafesi bulunan mekanda, 1100 kişi kapasiteli ana salon ve 300 kişilik küçük salon yer alıyor. Büyük salona giriş katında ayakta dinleyiciler alınırken, sağ ve sol yanlarda bulunan iki katlı balkon bölümleri de ayakta dinleyiciler için. Küçük salon ise, mükemmel bir Dj performansı için uygun görünüyor. Her ikisi de içine girer girmez en sevdiğiniz grupları size hayal ettirecek kadar güzel tasarlanmış.
Modernizasyonu 2003 yılında ünlü mimar Rem Koolhaas tarafından yapılan binada farklı müzik türlerinde ağırlıklı olarak alternatif isimler konser veriyor. Hem büyük hem de küçük salonda ilk fırsatta konser izlemeyi yapılacaklar listeme ekledim bile.
2014 yazında açılan TivoliVredenburg, eski bir konser mekanı olan Muziekcentrum Vredenburg’un yerine inşa edilen görkemli bir müzik merkezi. Kapasiteleri 400 ile 2000 kişi arasında değişen farklı büyüklüklerdeki beş salonuyla toplam kapasitesi 7900 kişi. Klasik, caz ve pop müzik konserlerinin gerçekleştirildiği merkezin inşası için 150 milyon Euro harcanmış ama gerçekten bu paraya değmiş. Henüz bu binada bir konser izlemedim ama ilk izlenimim çok olumlu. Tabii bunda binayı gezerken birden karşıma çıkan bir görüntünün de etkisi olabilir. Bowie ile Morrissey’i bir araya koyan bu mekan tasarımı, adeta benim için yapılmış gibi!
Ayrıca değerlendirmelerine güvendiğim arkadaşlar da, TivoliVredenburg’da konser izlemenin yaşanması gereken bir deneyim olduğunu belirtiyor. Koltuk sayısı 1717 olan ve ayakta 2000 izleyici alabilen büyük salonda Einstürzende Neubaten, Morrissey gibi efsane isimler sahneye çıkmış, senfoni konserleri düzenlenmiş. Salonun her yerinden görülebilen sahnesi ve koltukların yerleşimi, tasarımda seçilen renklerin uyumu ve diğer teknik özellikleriyle, bu kapasitedeki salonlar arasında bugüne kadar gördüğüm en güzel konser mekanı. Sadece oturmalı düzende konserlerin verildiği 544 kişilik Hertz adlı salon, oda müziği, caz ve ozan şarkıcı konserleri için düşünülmüş.
TivoliVrendenburg’un en üst katında yer alan Cloud Nine Club ise, caz konserleri, DJ ve dans etkinlikleri için ideal bir mekan. 75 koltuk kapasiteli salona ayakta 187 kişi alınıyor. Kapıları kapatıp bir süre dünyada olan bitenle ilişkiyi kesmek için oraya gitmek lazım.
TivoliVredenburg, farklı müzik türlerine özel olarak tasarlanan salonlarıyla her yaştan müzikseveri aynı çatı altında toplayan sıradışı bir müzik merkezi. Utrecht’te kar amacı gütmeyen bir kuruluş tarafından işletilen konser mekanı ve kültür merkezi Tivoli ile 1979’dan beri faaliyet gösteren klasik müzik merkezi Vredenburg gibi başarılı iki kurumun bir araya gelmesiyle kentin ortasında paha biçilmez bir kültür hazinesi yaratılmış. Üstelik burası, sadece Utrecht’in değil, Hollanda’nın da en büyük kültür merkezi olmuş. Taksim’de yıllardır çürümeye terk edilen Atatürk Kültür Merkezi’ni düşününce içimin nasıl yandığını ve gördüklerime imrendiğimi tahmin edebilirsiniz...
Binayı gezerken aynı anda bütün salonlarda çeşitli konserler gerçekleştirildiğini hayal ettim. Düşünsenize, her yanından notalar fışkıran dev bir bina! Üstelik kasım ayında yapılan Le Guess Who? gibi çok yaratıcı bir festivale de mekan sağlayarak önemini iyice pekiştiriyor. Bana göre TivoliVredenburg 21. yüzyılın örnek kültür merkezi!
(Bu yazı, ilk olarak redbull.com/tr'de yayınlanmıştır.)