30 Kasım 2015 Pazartesi

GREG HAINES: SESLERLE ROMAN YAZAN MÜZİSYEN


By on 10:58:00

30.11.2015

Berlin merkezli Denovali Records, günümüzün en ufuk açıcı bağımsız plak şirketlerinden birisi. 2015'in ilk ayında özel bir radyo programı yapıp kataloğunu incelemeye aldığım bu etiket, günümüz müziğine çok değerli katkılarda bulunuyor. Daha önce Denovali sanatçılarından bir kısmını İstanbul'da ağırladık ama artık özel bir "label night" gecesini hak etmişti. Beklediğimiz bu etkinlik, 5 Aralık akşamı Salon'daki Limits Off konserleri kapsamında düzenlenen Denovali Label Night ile gerçekleşecek. Böylece aynı sahnede, geçtiğimiz nisan ayında Douglas Dare ile birlikte olağanüstü bir konser veren Greg Haines'in yanı sıra, ilk albümü "Bastards" ile iyi bir çıkış yapan Ah! Kosmos ve Alman besteci ve klasik piyano virtüözü Orson Hentschel'i dinleme olanağı bulacağız.

İngiliz elektro-akustik sanatçısı Greg Haines ile geçen defa röportaj yapma fırsatı bulamamıştım ama bu kez erken davranıp konserden önce bazı merak ettiklerimi sorabildim. Nisan ayındaki konser hakkındaki yazımda belirttiğim gibi; onu sahnede müzik yaparken görmek, albümlerini dinlemekten farklı bir deneyim. Klavye, synth, efektler, loop'a aldığı melodiler, melodika ve piyano ile sanki laboratuvardaki çılgın profesörü andıran bir edayla enstrümanlar arasında hızla mekik dokuyor. "Yarattığı elektro-akustik sesleri bütünleştirip birbirinin içinden geçirirken, seslerle roman yazdı adeta," demişim önceki yazımda... Yeni romanı çok merak ediyorum!

  

1980'lerde İngiltere'nin güneyinde ufak bir kentte doğup büyümüşsünüz. Yetiştiğiniz ortam nasıl bir yerdi? Müzikle olan ilişkinizi ne yönde etkiledi?

Aşırı sıkıcı bir yerdi. Bu nedenle sürekli evde kalıp zamanımı müzik yapmakla geçirdim sanırım. Eğer çok canlı bir yer olsaydı, dikkatim daha çok dağılabilirdi. Kendimi bildim bileli hep orayı terk etmek istedim. Geri dönmeyi de hiç istemem.

Bildiğim kadarıyla Berlin'de yaşıyorsunuz. Sizin için o kent ne ifade ediyor?

Artık İtalya'nın Umbria bölgesinde kırsal alana taşındım. Seviyorum oraları. Berlin denince herkes gibi benim de aklıma partilemek geliyor.

Müziğe olan ilginiz ne zaman gelişmeye başladı? Biraz müzik yolculuğununzdan söz eder misiniz?

Daha gençken önce keman, sonra gitar dersleri aldım. Fakat müzik yapmayı ve şarkılar yaratmayı sevsem de, bir enstrümanı ileri derecede çalmayı öğrenmekle ilgilenmiyordum. Sadece yeni bir şeyler ortaya çıkarmak istiyordum. Evde elime basit bir kayıt cihazı geçer geçmez, onunla ses katmanları yaratıp, efektler eklemeye başladım. Bazen iki basit katmanın birbirine geçip üçüncü bir katmanı, daha ilginç bir dokuyu yarattığını görürdüm. İşte o zaman uzun süre yapacağım işin bu olduğuna karar verdim.



Ses dokularına olan merakınız sonucunda kendi enstrümanlarınızı yaptığınızı da okumuştum.

Önce çello ortaya çıktı ama sonunda ailemi piyano edinmek konusunda ikna ettim.

Akademik geçmişe ya da ileri derecede teknik bilgiye sahip olmak avantaj mı yoksa engel mi? Brian Eno, müzik eğitiminin yaratıcılık için gereken özgürlüğü engelleyebileceğini söylüyor. Katılır mısınız bu görüşe?

Böyle bir olasılık var! Doğaçlama yapmalarını istediğinizde tamamen paralize olan klasik müzisyenler tanıyorum. Müzisyen olup doğaçlama yapamamayı anlayamıyorum...

Minimalist besteciler ve özellikle Arvo Pärt'ın müziğiniz üzerinde oldukça yoğun bir etkisi söz konusu. Bir besteci olarak sizden önceki kuşaktan müzisyenleri tam olarak nereye koyuyorsunuz? Onları eleştirdiğiniz oluyor mu, birer idol gibi görüp övmekle mi yetiniyorsunuz yoksa onların yaptığını tekrarlama da söz konusu oluyor mu?

Umarım onların yaptıklarını çok benzer bir şekilde tekrarlamıyorumdur! Gerçekten şahane müziklerde hata bulmakta zorlanıyorum. Kendi içindeki hataları belirsizleştirmek için yeterince çaba harcayan müziklerle benim aramda sanki geçilmez bir duvar var gibi... Benim müziğim bunun tersi. Sadece eleştirebiliyorum. 



"Where We Were" adlı albümünüzün basın tanıtım duyurusunda, "Bir insanın diğer müzisyenlerle geniş çaplı seansların yarattığı gerilimi yaşamadan ve skor hazırlamak için gereken meşakkatli çalışmalara ihtiyaç duymadan, tek başına bir odada oturup ortaya çıkardığı tümüyle kişisel bir albümdür," deniyor. Kendinizi tek kişilik orkestra diye tanımlıyor musunuz?

Bu ifade hayalimde tuhaf bir imaj yaratıyor ama sanırım doğru!

Bu durumda tek kişilik bir kayıt seansı nasıl geçiyor? Stüdyoda ne olduğunu nasıl hayal edebiliriz?

Yavaş ve sancılı. Işıklar kapalı. Sonsuz bir ses işleme süreci. Brian Eno'nun "Oblique Strategies" kartlarından birisinde yazdığı gibi: "Yavaş hazırlık, hızlı icra". Stüdyoda işler çok yavaş ilerleyebilir ve büyük kararlar bir anda alınabilir.

"Where We Were"de yaylılar yok olurken, synthesizer ve perküsyona odaklı bir sound tercih ettiniz. 

Evet, hayatımda o anda olduğum yerde ve zamanda farklı bir şey yapmanın sırası gelmişti. Ayrıca bu değişikliğin o sırada dinlediğim müziklerle de ilgisi vardı.

Ne dinliyorsunuz son zamanlarda? Müzisyen olarak gelişiminizde önemli rol oynayan albümler var mı?
 

Yeni albümleri günü gününe takip edemiyorum ama çok sayıda eski plak alıyorum. Her tür müziği dinlerim. Mark Ernestus'un ne yaptığını daima izlerim. Gelişmemde rol oynayan albümler... O kadar çok ki saymak zor. Ama ilk aklıma gelen Talk Talk'tan "Spirit of Eden". Benim için çok önemli bir albümdü. 



2008'den beri dans performansları için de müzik yapıyorsunuz; Meg Stuart, Ina Christel Johanessen ve The MD Collective gibi isimlerle çalıştınız. Performans sanatları için müzik yapmanın size nasıl katkıları oluyor?

Müziğin dikkatlerin odak noktası olmadığı bir alanda çalışmak hoş bir duygu. Zaten sahnede olan bir şeyi geliştirme amacını taşıyor. Bu nedenle de başka türlü çalışmaya yöneltiyor. Şanslıyım ki çalıştığım insanların çoğu beni özgür bırakıyor; ben de bunun keyifli bir süreç olması için uğraşıyorum. Ama hiçbir şey kendi solo çalışmalarım kadar tatmin edici değil.

Bale için de müzik yapıyorsunuz. Bu alanda ilk çalışmanız, David Dawson'ın İngiltere'de Royal Ballet tarafından sahnelenen "The Human Seasons" adlı eseri için yaptığınız müzikle oldu. Bu çalışmayla ilgili deneyimleriniz nasıldı?

İyi ve anlamlı bir şeyler yaratma amacını güden insanlarla çalışmak her zaman yararlı bir deneyim. Şu ana kadar David ile birkaç iş yaptık ve gelecekte de buna devam edeceğiz. Bu sürekli gelişen ilişkiye değer veriyorum. Birisini iyi tanıyabilir, bir sanatçı olarak nasıl çalıştığını görebilir ve sonunda bundan bazı şeyler öğrenebilirsiniz.

Peter Broderick'le gerçekleştirdiğiniz "Greg Gives Peter Space" adlı proje nasıl ortaya çıktı?

Peter'ı uzun zamandır tanıyorum. En iyi arkadaşlarımdan birisi. Tanıştığımızdan beri birlikte bir şeyler yapmayı istiyorduk ama bir şekilde bunun gerçekleşmesi uzun zaman aldı. Ortaya çıkansa, bunu ilk konuştuğumuzda öngörebileceğimiz bir şey değildi.

Bu dünyada müziğin dışında size esin veren başka ne var?

Dünyayı gezmek, yeni şeyler deneyimlemek, iyi yemekler yemek, bir şeyler tüttürmek...

Geleceğe yönelik planlarınızı, çalışmalarınızı da merak ediyorum.
 
Birçok plan var! Gelecek yıl çok sayıda ilginç proje ve muhtemelen yeni bir albümle yoğun bir yıl olacak.

Yazan: Zülal Kalkandelen

Translate