Jînda Kanjo'nun Instagram'daki videoda söylediği şarkının, Suriye'de çok tanınan müzisyen Mahmut Aziz'e ait "Gûlizar" adlı şarkı olduğunu öğrendim. Gûlizar adlı bir kadın hakkında yazılmış Kürtçe bir aşk şarkısıymış. (Aşağıdaki Instagram bağlantısından videoyu izleyebilirsiniz. Tümünü istedim ama henüz elime ulaşmadı. Geldiğinde buraya ekleyeceğim onu da.) Sözlerini anlamadığım halde ve fazla dinlediğim bir tür olmamasına karşın, şarkının duyar duymaz beni etkilemesinin nedeni, kuşkusuz yorumcunun sesinin gücünden geliyor. Nitekim Mahmut Aziz'in yorumunu daha sonra YouTube üzerinde bulup dinledim ama Kanjo'nunki kadar çarpmadı beni.
Sonuç olarak, bu tür beklenmedik etkilenme sonrasında Barfak ile ancak internet üzerinde buluşabilsem de, Jînda'yı İstanbul'da yakalama şansım oldu. Çünkü kendisi Amerikan Dışişleri Bakanlığı'nın desteklediği müzik projesi One Beat'in İstanbul ayağına katılan müzisyenlerden birisi. Ben de zaten söz ettiğim videoyu 1beatmusic'in Instagram hesabında izledim. Türkiye'de yer alan farklı kültürlerden müzisyenler ile Amerikalı müzisyenleri 10 gün boyunca bir araya getirip ortak çalışmalar yapmalarını sağlayan bu etkinliğe kabul edilen yetenekli genç müzisyenlerimizden Gülşah Erol aracılığıyla Jînda Kanjo'ya ulaştım ve bir akşam kaldıkları otele gidip kendisiyle konuştum. Ancak ben Kürtçe bilmediğim, Jinda'nın da Türkçe ve İngilizce bilgisi yeterli olmadığı için, Kürtçe-Türkçe tercümanlık görevini genç arkadaşım Roger Fırat üstlendi.
IŞİD İSTİLASINDAN KAÇIŞ VE YARIM KALAN KONSERVATUVAR EĞİTİMİ
Cihangir'in ara sokaklarında otele vardığımızda Jinda Kanjo ile kapıda buluştuk. Son derece güleryüzlü ama utangaç bir edayla karşıladı bizi; videoda göründüğünden daha genç olduğunu fark ettim. 26'sına henüz girmiş ama bu yaşında ülkesini terk edip dilini bilmediği bir ülkede göçmen olmuş. İsmi "hayat veren" anlamına geliyormuş; yaşadığı zorluklara karşın adı gibi hayata bağlı bir kadın Jînda. IŞİD saldırısına uğrayan Kobani'de yaşayan bütün tanıdıkları bölgeden ayrılmak zorunda kalınca o da ailesiyle birlikte Mersin'e gelmiş. Suriye'de kabul edildiği prestijli Şam Konservatuvarı'nda yedi yıllık eğitimin iki yılını tamamlamışken, eğitimini ve muhtemelen hayallerini geride bırakıp şiddetten kaçmış.Mersin'de hayatın onlar için nasıl olduğunu sorduğumda, "Hayat burada daha iyi ama dil bilmediğimiz için zorlanıyoruz. Orada yüksek eğitimimi bırakıp geldim ama burada okuyamıyorum. Müzik adına burada fazla bir çalışma yapamıyorum çünkü Türkçe bilmiyorum. Ama biz Mersin'de kötü bir muamele ile karşılaşmadık," diye yanıtladı.
Müziği hayatının temeline yerleştiren bir şarkıcı olarak dayanak noktası da gelecek umudu da elbette hep şarkıların içinde. "Kobani'de savaştan sonra hiçbir şey yapamaz hale geldik. Ben de kendimi daha çok müziğe verdim. Müzik olmasaydı yaşamaya devam edemezdim. Çünkü tutunacağım tek şey oydu," diyor gülümseyerek. Suriyelilerin kaldığı kamplarda yaşayan göçmenlere müziği ile destek olmayı çok istediğini söylerken gözlerinin içi parlıyor.
Türkiye'de müzik eğitiminin iyi olduğunu ve yarım kalan eğitimini burada tamamlamak istediğini, sonrasında albüm yapmayı arzuladığını anlatıyor heyecanla.
SURİYE'DEN ONE BEAT ISTANBUL'A...
Jînda Kanjo'nun Mersin'de yaşarken One Beat Istanbul'a katılması ise bir arkadaşı sayesinde olmuş. Kobani'den tanıdığı ve şu anda İstanbul'da okuyan arkadaşı Memo, daha önce bu organizasyona katılmış. Bu yıl da Jînda'nın kabul edilmesi için kendisinden videosunu isteyip onun adına başvurmuş. İstanbul'a bu sayede ilk kez gelmiş Jînda. "Nereye gitsek, kimi görsek bir enstrüman çalıyor burada. Müzikle etkileşim çok yoğun. Çok beğendim," diyor.Kürtçe ve Arapça'nın yanı sıra Türkçe şarkılar da söylediğini anlatıyor. Bizi şaşırtarak daha çok Türk Sanat Müziği'ne yakınlık duyduğunu söylüyor, "Çünkü o müzik daha etkileyici, ağırlığı var," diyor, ardından Müzeyyen Senar, Bülent Ersoy, Hüseyin Turan, Muazzez Ersoy'un adlarını sıralıyor.
"KÜRTÇE, TÜRKÇE, ARAPÇA... ÜÇ DİL DE ŞARKI SÖYLERKEN TEK RENK OLUYOR"
Kürtçe, Türkçe ve Arapça türkülerde, Doğu müziğine özgü ortak yanların bulunduğunu, kendisinin nasıl bir paralellik gördüğünü merak ediyorum. "Çok büyük farkları yok. Türkçe ve Arapça söylemek benim için zor olmuyor. Kürtçe ve Türkçe birbirine daha yakın, Arapça dil olarak biraz daha farklı. Ama sonuçta üç dil de şarkı söylerken tek bir renk gibi oluyor," diyerek müziğin yarattığı duygudaşlığın altını çiziyor.Ayrılmadan önce Suriye'de bir gün savaş biterse ve hayat normale dönerse, nerede yaşamayı tercih edeceğini de sorunca verdiği yanıt çarpıcı: "Benim için neresi iyiyse orada kalmayı tercih ederim. Türkiye ya da Suriye fark etmiyor... Buna ancak Suriye'de savaş bittikten sonra karar verebilirim."
Savaştan kaçan insanların, yeni bir umudun peşinde doğdukları ülkeyi terk edip yaşama sarılmasının örnekleriyle dolu bu dünya... Jînda Kanjo da onlardan birisi. Birleştirici gücüne inandığı müzik sayesinde ayakta kalacak, kendisine yeni bir hayat kuracak ve başkalarına hayat verecek!
Bu arada ilgilenenler için bir bilgi: One Beat Istanbul'a katılan 10 müzisyen bu akşam 19.30'da Bilgi Üniversitesi'ndeki Enerji Müzesi'nde ücretsiz bir konser verecek. Giderseniz Jînda'yı da dinleme olanağınız olur. Ayrıntılı bilgi için: https://www.facebook.com/events/955491951213821/
(Fotoğraflar bana aittir.)